İslam’a ilk girenlerden biri olan Hz. Sevde (R.A.), aslen Mekkeli bir hanımdır. Mekke’nin ilk dönemlerinde müslüman olmanın ağırlığını, sorumluluğunu taşımış, bütün ilk müslümanlar gibi eziyet, işkence ve zorluklarla karşılaşmıştır. Bu çetin sınavı başarıyla vererek, Allah’ın dininden dönmeyi ya da tavizler vermeyi asla düşünmemiştir.
İlk önce amcasının oğlu Sekran b. Amr’la evlendi, O’ndan önce İslam’ı kabul edip müslüman oldu. Eşinin de İslam’ı kabul etmesi için büyük çabalar gösterdi ve bu çabaları boşa gitmedi. Kendisi gibi Sekran da müslüman oldu. Mekkeli müşriklerin baskısı bir kat daha artmıştı. Ve nihayet Rasulullah’tan (A.S.) Habeşistan’a hicret için izin çıkınca daha özgür bir ortamda yaşayabilmek ümidi ile Habeşistan’a hicret ettiler.
Habeşistan’da daimi kalmayı uygun görmeyip bir müddet sonra Mekke’ye geri döndüler. Bir rivayete göre Hz. Sevde’nin (R.A.) eşi Sekran, Habeşistan’da hıristiyan olup irtidat etmiş ve orada ölmüştür. Bir başka rivayete göre ise Mekke’ye döndükten sonra yine Mekke’de müslüman olarak vefat etmiştir.
Rasulullah’ın (A.S.) eşi Hz. Hatice (A.S.) o sıralarda yeni vefat etmişti. Çocukları çok küçük yaşlarda annesiz kalmıştı. Hepsi de bakıma ve ilgiye muhtaçtılar. Rasulullah (A.S.) kendisinde müstesna bir yere sahip olan eşinin vefatı nedeniyle oldukça üzgündü. Fakat yine de tebliğ görevini yerine getiriyor, bir önder olmanın sorumluluğunu unutmuyordu. O sıralarda Taif’e gitmeyi uygun görüyordu. Kendisi yokken çocuklarının bakımının nasıl gerçekleşeceğini, onları kime emanet edeceğini de düşünüyordu bu arada. Rasulullah (A.S.) bu müşkil durumdayken Havle bintü Hakim, O’na eş olarak Sevde bintü Zem’a’yı (R.A.) önerdi ve Sevde’nin çocuklar için iyi bir anne olacağını söyleyerek, müşfik ve sabırlı kişiliğinden söz etti.
Esasen Sevde’nin (R.A.) gerek İslam’a girdikten, gerekse hicretten sonra yaşadığı sıkıntılara karşı oldukça metin bir şekilde ve samimi bir ihlasla karşı koyuşu, Rasulullah’ın (A.S.) da bildiği bir husustu. O’nun zorluklar karşısındaki İslami tavırları bütün müslümanları etkilemiş, Rasulullah’ın (A.S.) da takdir duygularını kazanmıştı.
Havle’nin teklifine olumlu cevap veren Allah Rasulü, Sevde ile nikahlandı. Sevde, bu nikah esnasında 50 yaşındaydı ve bu nikah Hz. Hatice’nin vefatından sonra, Hz. Aişe’nin (R.A.) de evliliğinden önce gerçekleşti.
Daha sonra aileye Hz. Aişe (R.A.) de katılınca O’nunla çok iyi anlaştı ve Aişe’yi kızı gibi sevdi. Evlendiği zaman genç değildi. İyice yaşlandığında da nöbetini Aişe’ye devretti.
İslam için verdiği mücadeleden de anlaşılabileceği gibi itaatkar ve çalışkan bir hanımdı. Evlendikten sonra da Rasulullah’a (A.S.) her konuda itaat etti, hep sorumluluk bilinci içinde oldu. İslami hiç bir konuda çekimser davranmadı. Gördüğü yanlışlar karşısında asla susmadı. Ve Havle’nin dediği gibi Rasulullah’ın (A.S.) çocuklarına iyi bir anne oldu. Onlara merhametle davrandı, anneleri olmadığı halde anne şefkati göstermeye çalıştı.
Dünya nimetleriyle çok ilgilenmedi. Çok cömertti. Kaynaklar, cömertlik noktasında Rasulullah’ın diğer hanımlarından daha ileri olduğunu yazar. Hz. Ömer (R.A.), halife olduğu yıllarda bir çuval dolusu para gönderdi. Hz. Sevde hiç bir şekilde gönderilen paraya sahip olmaya ya da kendisi için harcamaya kalkmadı. Olduğu gibi ihtiyaç sahiplerine dağıttı.
Hz. Peygamber’in (A.S.) vefatından çok sonra, Hz. Ömer’in (R.A.) halife olduğu dönemde vefat etti. Vefatından önce odasının, bitişik odada oturan ve çok sevdiği Aişe’ye bırakılmasını vasiyet etti. Vasiyeti yerine getirilerek hücresi Hz. Aişe’ye bırakıldı ve Hz. Aişe (R.A.) her iki odaları birleştirerek, bir köşesine Rasulullah (A.S.) defnedildiği için iyice darlaşan yerini genişletmiş oldu.
Allah’ın rahmeti O’nun üzerine olsun.