Duygusal iniş-çıkışlar yaşayan, normal sınırlar içinde hareket etmesini bilmeyen bir çocuktur karşımızdaki. İsteklerinde ısrarlı olmadığı için öfke ve hırçınlık nedenlerini ortadan kaldırmak her zaman mümkün değildir.Diğer bir adı “yeni yetmelik çağı” da olan bu dönem, hem anne-babalar hem de çocuklar açısından zor bir dönemdir.2 yaş civarında başlayıp yaklaşık 1-1,5 yıl süren bu dönem, çocuğun sorunlu dönemidir aynı zamanda. Yürümesiyle, el çırpmasıyla ve daha pek çok sevimli hareketleriyle içimizdeki sevgiyi büyüten çocuk gitmiş, yerine adeta bir “tatlı bela” gelmiştir. Huysuz, geçimsiz ve hatta isyankar bir çocuktur artık. Ufacık bir nedenle ağlamaya başlar. Oyuncağı yere düştüğünde ya da yeri değiştirildiğinde avazı çıktığı kadar bağırır, yerlerde tepinir. Pek çok şey ister, ama isteklerinde sebat etmez. Çok istediği ve bunun için huysuzluk ettiği şeyi eline verdiğinizde ya hiç ilgilenmez ya da ilgisi kısa süreli olur. Bu sefer de başka bir şey için tepinmeye başlar. Duygusal iniş-çıkışlar yaşayan, normal sınırlar içinde hareket etmesini bilmeyen bir çocuktur karşımızdaki. İsteklerinde ısrarlı olmadığı için öfke ve hırçınlık nedenlerini ortadan kaldırmak her zaman mümkün değildir. Elma yedirmeye çalıştığınızda portakal diye tutturur. Portakalı verdiğinizde “ben elma istiyordum” diyerek sızlanır. Sürekli yükselen bir perdeyle bağırmaya devam eder, ne söylenirse söylensin anlamaz. Bu halini uzun süre devam ettirecekmiş gibi öfke nöbetlerine girer, fakat bazen hiç beklenmeyen bir anda susup oyun oynamaya başlar. Bu, her sağlıklı çocuğun mutlaka geçireceği bir dönemdir. Çocukların her biri farklı özellikler taşıdıkları için, hepsinin bu dönemi aynı süre ve şiddetle geçirmeleri beklenemez. Ama az ya da çok, erken ya da geç her çocuğun geçireceği bir isyankarlık dönemidir, özerk dönem. Çocukların, genellikle aşırı uçlarda seyreden bu dönemdeki davranışlarına her zaman anlayış ve sabırla karşılık vermek mümkün değildir kuşkusuz. Çocuğunun üzerine titreyen, ona itinayla davranan pek çok anne, sabredemedikleri için çocuklarını bu dönemde hırpalamaya başlarlar. Çevresindekilerin sinirlerini alt-üst eden bu küçük yaramaz, hırçınlık ve geçimsizliğiyle aslında bir şeyler anlatmak istemektedir. Kendisini o vakte kadar annenin bir parçası olarak gören ve anneye aşırı bağımlı olan çocuk, artık kendi bağımsız varlığını tanımaya başlamıştır. Kendi başına bir şeyler yapabilmenin ve hatta isteyebilmenin nasıl bir şey olduğunu öğrenmekte, her şeyi kabul ettiremeyeceğimiz bir çetin ceviz olduğunu göstermektedir. Çelişkiler yaşaması, koyulan kuralları hiçe sayması, önemsiz bir nedenden ötürü kendini parçalarcasına ağlayıp-bağırması bundan kaynaklanmaktadır. Ve o bundan büyük bir keyif de almaktadır. Kendi istediği giysileri giymekte ve istediği zaman uyumakta diretmenin ona verdiği bağımsızlık duygusunun tadını çıkarmaktadır. Bütün bunlara rağmen o yine de annesinden tamamıyla bağımsız değildir. Annesinin bulunduğu ortamlarda güven ve mutluluk duymakta, göremediğinde onu endişeyle aramakta, ama onun isteklerini de yerine getirmemektedir.
Neler Yapılabilir?
Bu dönemin normal bir süreç olması, çocuğa karşı bir davranış şekli geliştirilmesi gerekmediği anlamına gelmez. Diğer bütün gelişim aşamalarında olduğu gibi, bu aşamada da anne-babaya düşen bir çok görev ve sorumluluk vardır. İnatçı ve söz dinlemez bir çocuğa karşı anne-baba genellikle şu iki üç davranışı takınırlar: - Çocuğa kurallar koyarak onunla bir mücadeleye girerler. Özellikle anneler, yemeğini sağa sola döken, ortalığı karıştıran, istediği olmadığında da öfke nöbetlerine giren çocuklara karşı sabırsızdırlar ve çeşitli yollarla baskı altına almaya çalıştıkları çocuklarıyla aralarında bir sürtüşme başlar. Sonuçta hiç kimsenin dediği olmayacağı için bu çatışma, kısır döngü halinde devam eder, gider.Baskı Sakıncalı
Oysa baskıcı tutum, tehdit etme ve dövme gibi yollar, bu dönemde asla denenmemesi gereken yollardır. Herşeye rağmen çocuk kurallara uyacak bir duruma gelebilir. Daima davranışları kontrol edilen, ufak yaramazlıkları dahi tepkiyle karşılanan ve cezalandırılan çocuk, bağımsız kişiliğini tanımaya başladığı bu dönemden içine kapanık, pasif ve sosyalitesi zayıf bir insan olarak çıkar. Her hareketini çevresindekilere onaylatmaya ihtiyaç duyar. Anne-babanın baskıcı tutumu çocukta riyakar bir kişilik de geliştirebilir. Her çocuk, baskıdan tamamıyla yılmaz. Çocuk, görünürde anne-babanın istediği gibi davranır, görmedikleri durumlarda da bildiğini okumaya devam eder. İçten içe anne-babaya kinlenir. Ve hiç bir anne-baba çocuğunun iki yüzlü olmasını istemez.Hoşgörü... Ama Ne Kadar?
- Bazı anne-babalar ise çocuğun bütün huysuzluk ve yaramazlıklarını görmezden gelmeyi tercih ederler. Aşırı hoşgörü içerisinde onun her dediğini yerine getirmeye çalışırlar. Ve böylece hiç bir kural ve disiplin tanımayan, uyumsuz bir çocuk yetiştirmek için ellerinden geleni yapmış olurlar. Böyle bir hava içinde yetişen çocuk için, sadece kendi istekleri ve kuralları önemlidir. Başkalarının istekleri onu fazla ilgilendirmemektedir. Bu dönemde doğru davranışı bulmak zor olmasa da, uygulamada istikrarlı olmak güçtür. Eğitimciler çocuğun olumlu ya da olumsuz tüm duygularını ifade etmelerinin engellenmemesi gerektiğini vurguluyorlar. Yani düştüğü için canı yanan ve bunu aşırı ağlamayla gösteren çocuğun acı duygusu “o kadarcık düşmeyle bir şey olmaz” gibi ifadelerle küçümsenmemeli, canı yandığı için ne söylemek istiyorsa dinlemelidir. Yine çok sevdiği oyuncağı kırıldığı için ya da ablasından yediği tokat nedeniyle tepinen çocuğun olayla ilgili duygularını söylemesi engellenmemelidir. Anne tarafından dinlenildiğini, duygularının anlayışla karşılandığını gören çocuk anlaşıldığını hissederek rahatlayacaktır. Duygularını ifade etmesi, olayı büyütmemesini sağlamak gibi nedenlerle engellendiğinde bu rahatlığı duyamayacak ve daha gerilimli olacaktır. Sözkonusu olan, pencereden sarkma, başkasının eşyasına zarar verme gibi olumsuz davranışlar olduğunda ise, uyulması gereken kural hatırlatılmalı ve bu tür davranışları engellenmelidir. Önemsiz bir nedenden ötürü bağırıp çağırdığında ise duymazdan gelinmesi ve kendi başına bırakılması gerektiğini de hatırlatıyor uzmanlar.Biraz Sabır
Bütün doğru davranışlara rağmen her şeyin halledileceği beklenilmemelidir. Anne-baba doğru davranışla çocuğun bütün huysuzluklarının önünü alamaz ama, bu sancılı dönemden aşırı sıkılgan ya da aşırı saldırgan bir çocuğun çıkmasını engelleyebilir. Sabrın taştığı anlarda hatırlanması gereken bir diğer önemli nokta da, bu dönemin uzayıp gitmeyeceği ve 3 yaş civarında daha sosyal ve uyumlu bir çocukla karşılaşacağımızı bilmektir.