Aramak

Siyaset Bendenizin İşi!

Efendim, memleketimiz gayetle dehşetengiz tünellerden geçiyor, köprülerin altından sular seller akıyor. Benim aziz milletim de her vakit oldugu gibi o köprülere ve tünellere melül melül bakıyor.

Gayet müteessirim. Zira memleket resmen elden gidiyor da kimse bizleri hatırlamıyor. Bendeniz gibi kıymetli ve nadir insanlar maalesef vazifeye davet edilmedikleri için köşelerinde oturup, kimisi Evropalıların hoşlanacakları filimler çekiyor, kimisi enfiye, kimisi de bendeniz gibi karı dırdırı...

Muhterem kaarilerim, sizlerin de malumudur, senelerce dünyanın dört bir köşesinde adımız-şanımız bilinir. Siyaset de bizim işimizdir, mesleğimizdir. Hani, birileri çıkıp “haydi Reha!” deseler, alimallah memleketi üç gün içinde cennet köşesine çeviririz. Bunun için ecnebi memleketlerden kimsenin köyünü-köylügünü, akraba vü taallukatını bilmediği saçı-başı kalmamış ademleri getirmenin ne lüzumu var efendiler?

Reha Sümbül başbakan oldugu vakit, evvela o kokteyle, bu davete gitmez efendiler! Ayağına babadan kalma dizboyu çizmesini giyer, başına şapkasını takar, eline de sopa alıp memleket gezisine çıkar. Koyun yayan çoban efendiyle, ip eğiren hanımefendilerle, terazi kefesine çaktırmadan parmak vuran esnafla, hastane önlerinde çadır kurup doktor bekleyen hastalarla, çekirdek çitleyip yerlere atan yaramaz çocuklarla, adını yazmayı beceremeyen aydınlarla görüşür, halleşirim. Vaziyetlerine bakarım. Eğer kaşlarını kaldıracak kadar bile mecalleri olduğunu görürsem, hiç affetmem on tane ek vergi koyarım.

Devlette tasarruf benim şiarimdir. Bundan böyle herkes işe yaya gidecek derim. İşe vaktinde gelmeyen memuru kapının önüne ossaat koyarım. Gevşekliğe hiç tahammülüm yoktur. Devlette zaten iş yapılmadığını bilmiyor muyum sanki? Örgü ören memure hanımlarla, pişti oynayan memur beylerden istifade etmek gerekirse de çare bizde hazır: Bayan memurların dairede ördükleri her kazağı, çorabı, atkıyı devlet malı sayar, el koyarım. O pişti oynayan bay memurların eline birer tezgah verir, devlet dairelerinin önünde o örgüleri sattırırım. Gık diyene çık derim, iş olur, biter.

Reha Sümbül başkalarına benzemez. Medyaya hususi bir alaka gösteririm mesela. “Birileri bizi dikizliyor”, yok “feleğin çarkı”, ne biliyim “bul karayı al parayı” cinsi rezillikleri televizyonlarda gösterenlerin hepsini gizli kameralarla takip ettirip, ana haber bültenlerinde kendi rezilliklerini sergileme emri veririm. Bu işten kaçanları tutar, zirai zararlılarla mücadele dairesine atarım. Ellerine de mikrofon yerine ilaç fısfısları tutuşturur, salarım süneli, karakanatlı tarlalara. Görsünler memleketin kaç adet köşesi bulundugunu keratalar!

Yaaa efendim, siyasetçi Reha böyle bir adam olurdu kat’iyetle. Amma velakin gelin görünüz ki, sizin pek muhterem muharrırınız için siyaset hafif kalır. Şu köşede sizlerle hasbihal, sizlere engin tecrübe ve kıymetli fikirlerimi dağıtmak bana daha hoş gelir.

Bu sebepten kusura bakmayınız, Reha üstadınız karar değiştirene kadar size de, memlekete de kurtuluş yok!

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy