Geçenlerde bir eski dost, Süpürgezade Süavi ile otururken, bana: "Üstad Reha! Bize malumdur ki, sende atışma kabiliyeti vardır. Haydi gel benimle bir atış" dedi. Ben daha, "Amman Süavi. Dur ne atışı, ne satışı? Yapma!.." demeden baktım sapı kırık sazıyla söylemeye başlamış bile:
"Reha durmadan yazar / İğneyle çukur kazar / Sakın övmeyin azar / Ağzıyla kuş kapan sensin!"
O da ne?! Süavi adamakallı bize hakarete yeltenmiş. Ben de elime bir kaşık alıp, masaya ritim vurarak başladım:
"Süavi atmadan gel / Cetvele der pergel / Böyle cahil ömre bedel / Çaya sabun katan sensin!"
Süavi aldı sazı eline ve öyle hışımla vurdu ki, sazın telleri koptu:
"Sen söyledin, sen güldün / Rezaletle örtüldün / Ey Reha sen öldün / Yalağa yatak diye yatan sensin!"
Baktım iş çizmeyi aşıyor. Amma etrafta bizi seyreyleyen ahali merakla kafalarını bana çevirip baktılar. Bizde cevap gecikir mi? Şöyle söyledim ben de:
"Sen gel beri dur biraz / Kafanda patlar elindeki saz / Seni gidi kanatsız kaz / Elifi mertek sanan sensin!"
Süavi, sazı elinden attı, baktım etrafta bi şeyler araştırıyor. Birden kahvecinin elindeki tepsiyi kaptı, çay bardakları yerlere düşüp parçalandı. Adam bir yandan tepsiye def gibi vuruyor, bir yandan da ağzından köpükler saçarak söylüyor:
"Şükret yabancı değilsin / Göster ahmaklığın herkes bilsin / Bakırköy'den doktor gelsin / Delilere sultan sensin."
Bu taşlamanın sonu Allah muhafaza ya mezarlık, ya karakol dedim. Ve yanımda oturan yeğenimi yere yatırıp, sırtına ritim vurarak son kurşunumu savurdum:
"Çıktın karga gibi dala / Yok senden eyi budala / Bak karşımda duruyor halâ / Kendi beynini salata yapan sensin."
Süavi ve arkadaşları bu noktada ayağa kalkıp üzerime gelmeye başladılar. Tabii bu arkadaş dediklerim, öyle insan cinsinden değil de, "insanın en sadık arkadaşı" cinsinden olanlardı. Bir yandan da hep bir ağızdan bağırıyorlardı: "Reha Efendi sen bittin artık! Sen mafoldun!" gibilerden...
O esnada bizim darbuka niyetine kullandığımız yeğen korkup kedi gibi zıplayarak kahveden öyle bir çıkış çıktı ki, ardından kahvede beş dakika poyraz estirdi. Eee, ne yaparsınız! Baktık ki biz öyle ortada tığ ü teber, gamsız baykuş gibi kalakaldık. Ben de atışmayı hoş sözle bağlayayım dedim artık ve hızlı hızlı söyledim:
"Gel sen daha taşlama / Reha etti büyük hata / Büyüğe yakışır bağışlama / Reha'yı tuş yapan sensin."
Eeee, ne yaparsınız, hayatta her gün, efendime söyleyeyim, kahraman, Cüneyyit filan olunmuyor. Bazen de Ahmet Kostarika olmak gerekiyor.
Evveet... Netice: Süavi ve İnsandışı Arkadaşlarıspor:1, Reha Üstadınızspor:0
(Siz bakmayın; sırf deplasmanda olduğum için kendimi ikinci sıraya yazdım!)