Yakın geçmişe kadar Ramazan’ın olmazsa olmazlarını sayın deseler; hemen hepimiz sokağı baştan başa saran pide kuyruklarını, çocukların tuttuğu yarım günlük tekne oruçlarını, davulcunun nâmeleri eşliğinde mahmur sahur huzurunu sayardık. Gelin görün ki nicedir yepyeni bir Ramazan klasiğimiz var. Adı da “Akla Ziyan Fetva Soruları!”
Sanki bu din yeryüzüne geçen ay indirilmiş gibi ardı arkası gelmeyen tuhaf sorular sormak bir gelenek halini almaya başladı. Yahu oruç dediğin 1400 yıl önce emredilmiş, neyin nesi olduğu anlatılmış, din tamamlanmış. Hâlâ “sakız çiğnemek orucu bozar mı” kıvamında sorular sormak hangi çocukluk travmasının meyvesidir arkadaş?
Televizyon kanallarında, radyolarda ve sosyal medyadan yapılan canlı-cansız yayınlarda insanların suallerine yanıt vermek üzere hizmet eden hocalarımızın sayısı az değil, hamdolsun. Hakkındaki hükmü bilmediğimiz meselelerde bilgi alalım, amellerimizde noksanlık varsa tamam etmeye gayret edelim diye canla başla yanıt vermeye devam ediyorlar. Ama o hocaları hayattan soğutmaya yemin etmiş gibi sorular yönelten seyircilerin sayısı da az değil. Ve bu beni her seferinde bir adım daha yaklaştırıyor huniye!
. . .
– Hocam iyakşamlar, hayırlı yayınlar. İsmim Vâlide Evhamoğlu, bir sorum olacaktı hocam...
– Buyrun efendim.
– Hocam benim 29 yaşında bir oğlum var, öğrenci kendisi. Şimdi ben ponçiğimi, ponçiğim dediğim oğlum oluyo yani, eğer ponçiğimi sahura kaldırırsam uykusu bölündüğü için sabah derse biraz halsiz girmek zorunda kalıyor. Uyandırmasam da aç aç oruç tutması bir anne olarak içimi parçalıyor. Benim küçücüğümün, benim miniciğimin bu durumda oruç tutmaması dinimizce caiz midir hocam?
– Aaa, rica ederim annesi, o nasıl söz! Tabii ki tutmasa da olur(!) Sizin miniminnacığınız uykusuz derse gireceğine ben çiğ tavuk yerim! Ellemeyin biraz daha büyüsün, 86 yaşına gelip gelişimini tamamladığında tutmaya başlasın. Karpuz da yata yata büyür malumunuz... Sıradaki seyircimizi bağlayalım lütfen!
– Hocam merabalar, iyi yayınlar hocam. Hocam sorum şu: Ben oruç tutarken çok susuyorum, ama aşırı çok fena susuyorum, öyle böyle değil. Herkesten fazla susuyorum yani. Acaba diyorum, gün içinde üç beş kere suyu şöyle bi ağzıma alsam, hafifçe damağımda falan döndürsem, çalkalayıp yutmadan tekrar çıkarsam orucum bozulur mu?
– .... Evinizde hortum var mı evladım?
– Var hocam?
– Güzel... O hortumu mutfaktaki çeşmeye bağlayın, ucunu da gırtlağınıza dayayın, ama dikkat edin hortum boğazınıza kaçmasın, yutmayın hortumu. Yutarsanız orucunuz bozulabilir çünkü. Sonra açın musluğu, gürül gürül aksın çocuum. Nefes alamadığını hissedersen sakın vazgeçme!... Alın şunu yayından, bak beni ufak ufak ter basmaya başladı, gidişatım hiç hayır değil!.. Hazır mı? Tamam, bağlayın. Efendim yayınımıza hoş geldiniz, buyrun.
– Hocam hayırlı iftarlar, hayırlı Ramazanlar... Şey, ben biraz heyecanlıyım da kusura bakmayın. Bi sorum olacaktı, arı sokarsa orucumuz bozulur mu?
– Arı mı soktu beyefendi, geçmiş olsun?
– Hayır henüz sokmadı ama şimdi şöyle... Bizim ev bahçeli. Bugün iftarı beklerken çiçeklere doğru arılar üşüştü, benim de aklıma geldi. Acaba dedim, arı dedim, sokarsa dedim, insanın orucunu bozuyor mu ki dedim. Ben oldum olası böyle biraz derin düşünmeyi seven bi insanım da hocam, ehi ehi... Ne diyordum, hah, arı bu sonuçta, güven olmaz. Hem bakarsınız iğnesi içerde kalır falan mazallah. Bunları bilmemiz gerek diye düşündüm.
– .... Fesübhanallah!.. Şöyle yapın… Bahçeye bir dahaki çıkışınızda kafanızın üstüne reçel sürün beyefendi. Reçel yoksa pekmez de olur. Çiçeklere yakın oturmaya gayret edin, ama başınızın tam üzerine sürün lütfen. Belki mübârek arılardan biri beyninize doğru bir hamle yapar da biraz oksijen girer içeri. Surda bir gedik açılır, fikriyatınız şenlenir, tahayyülünüz sıhhat bulur... Ya sabır… Hyff…. Aç, cam aç şurdan... Yayını bitirebiliyor muyuz şu an? Hiç değilse reklama gitsek? Hmm, son bir bağlantı var diyosunuz, tamam. Efendim hoş geldiniz yayınımıza, buyrun?
– Hocam hayırlı yayınlar. Çok zor durumdayım Hocam, acilen soruma yanıt vermenizi rica ediyorum.
– Buyrun lütfen, elimizden geldiğince cevaplayalım.
– Hocam, benim hanım tutturdu bayramın ilk günü annenlere gitmek yerine bizimkilerin yanına gidelim diye. Ben de dedim ki hanım üç yıldır her bayramın ilk günü sizinkilerin yanındayız. Bu sefer de ilk sabah benim babamlara gidelim. Bütün kardeşler, gelinler, torunlar hep beraber baba evinde bi bayram kahvaltısı yapalım...
– Yalnız yayınımız sona ermek üzere, soruyu çok kısa alabilirsek?..
– Tamam hocam. Hanım da dedi ki “Senin aileye her bayram sabahı tüm kardeşlerin gidiyo zaten, bizimkilerin tek torunu bizim oğlan. Ne olur sanki oraya gitsek de bayrama torunlarıyla girseler... Hem sanki sizinkilere gidince varlığımızı fark eden var! Büyük gelin kenarda otursun; sofra, çay, bulaşık bende olsun... Ama lafa gelince de varsa yoksa büyük gelin! Oh ne âlâ memleket!” diyo. “Beni zaten onun kadar sevmiyolar, sevseler ona düğününde taktıkları takıların yarısını olsun bana takarlardı.” diyo. “İlk sabah oraya gidersek bayramı burnumdan getiriyosunuz” da diyo...
– Beyefendi…. Sorunuz nedir tam olarak? Siz şu anda tam olarak neyi öğrenmek için aradınız bizi?!
– İşte hocam, iki haftadır böyle diye diye başımın etini yedi. Şey diyorum, acaba bizim hanımın orucu bozulmuş mudur? Ben “başımın etini yiyip duruyorsun, bence boşuna tutuyor olabilirsin” deyince... Hanım da “bak şimdi içime kurt düşürdün, programa bağlan bi soralım bari” deyince... Hocam?.... Aloo… Hocam orda mısınız?
– Evet kıymetli izleyiciler, bir ömür törpümüzün... şey, afedersiniz, bir yayınımızın daha sonuna gelmiş bulunuyoruz. Rabbim nasip ederse yarın yine aynı saatte daha makul sorulara muhatap olarak huzurlarınızda olmak duasıyla diyoruz....
– Aloooo! Hocaaaağm! Başımın diyorum, etini yediği için… aloo.. ses gelmiyo hocaaağm!
– Nasip olursa yine aklımızı kaçırmamaya, şey yani suallerinize elimizden geldiğince yanıt vermeye gayret edeceğiz.
– Hocam orda mısınız hocam?... Aloo..
– Yarınki yayına dek sekte-i kalpten gitmemiş olmayı umuyor, Yüce Rabbimiz’den sabr-ı cemil niyaz ediyor, bir daha canlı yayında soru cevaplarsam iki olsun diyor, siz kıymetli izleyenlerimizi Rabbim’e emanet ediyoruz efendim. Levyeyle kalın, şey aman, hayırla kalın..
. . .
Yapmayın!.. İstirham ediyorum, benim ve kıymetli hocalarımızın balataları ile oynamayın.
İlle bir yayına bağlanmak istiyorsanız, karşı konamayacak ölçüde soru sorasınız geldiyse “Hocam benim hiçbir sağlık sorunum yok, buna rağmen oruç tutmazsam Rabbim’le aramdaki bağa ne olur?” gibi sorular sorabilirsiniz mesela.
Ya da “Benim dondurucuya sığmayan yiyecekleri komşumun dolabına istifledim ama arka sokaktaki yalnız yaşayan teyzeye bir kap çorba götürmedim, bu benim insanlığımı bozar mı?” gibi sorular da sorabilirsiniz.
Hem hocalarımız rahat eder hem de kalbinize bir küçük muhasebe tohumu düşmüş olur.
Her birinizin mübarek Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyor, hep birlikte ümmetin gizli açık düşmanlarının layığını bulacağı ve gönüllerin bayram edeceği nice bayramlar görmemizi diliyorum.