“Kalbin düzelmesi amelin düzelmesi ile, amelin düzelmesi ise niyetin düzelmesi ile mümkündür.”
Mutarrif b. Abdullah rahmetullahi aleyh
“Farzları eda ederek Allah’a yakınlığa, sünnete uyarak marifete, nafileleri yerine getirerek de Allah’ın muhabbetine ulaşılır.”
İbrahim b. Muhammed Nasrabâdî kuddise sırruhû
Samimi Muhabbet
Büyük sûfilerden Abdülvehhab Şa‘rânî kuddise sırruhû Kitâbü’l-Uhud adlı eserinde şöyle demiştir:
“Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, muhabbetin hızlı bir şekilde hidayetin hâsıl olmasına vesile olduğunu bildiğinden şöyle buyurmuştur:
‘Sizden biriniz beni ailesinden, çocuklarından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe hakiki mümin olamaz.’
Malumdur ki, Allah’a çağıran bu yolun büyükleri, dünyada kalp ile âhirette ise cismen Allah’ın huzuruna götüren yolu açıklama ve bu yolun hükümlerini tebliğ etme hususunda peygamberlerin vekilidir. Bu sebeple nebîlere duyulan muhabbetin onlara da duyulması gerekir.
Mürşidi ile beraber bulunup ondan edeb alan mürid, Allah’a karşı olan edebinde de ilerleme kaydeder. Çünkü mürşid yükseliş için bir merdiven durumundadır. Mürid, mürşidine olan edebiyle ve mürşidinin kendisinden razı olmasıyla fayda elde eder. O kendisinden razı değilse ilerleme durur, hatta bulunduğu makamdan daha da aşağılara gerileyebilir. Mürid, mürşidinin kendisine kazandırdığı edep ile Rabbi’ne ulaşmak için gerekli olan edebi elde eder.”
İbrahim Fasih Haydârî, Mecdü’t-Tâlid
Nimetlere Şükür
Kâdirî tarikatının pîri Abdülkâdir Geylânî kuddise sırruhû bir sohbetinde şöyle demiştir:
“Ey cemaat! Lütfettiği nimetlerden dolayı Allah Teâlâ’ya şükredin ve nimeti yalnız O’ndan bekleyin. Çünkü O, “Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah’tandır” buyurmuştur. (Nahl 53)
Ey Allah Teâlâ’nın nimetleri içinde yüzüp onları başkasından bilenler! Siz kim, şükür kim! Kimi zaman O’nun nimetlerini başkasından biliyor, kimi zaman nimetleri az bulup elinizde olmayanların da size verilmesini bekliyorsunuz. Bazen de O’nun nimetlerini O’na karşı günah işlemek için kullanıyorsunuz.”
Abdülkâdir Geylânî, Fethu’r-Rabbânî
Riyadan Sakınmak
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
“Kim yaptığı bir iyiliği insanlara duyurmaya çalışırsa Allah Teâlâ da onun gizli şeylerini (kusurlarını) insanlara duyurur. Kim yaptığı hayrı gösteriş için yaparsa, Allah Teâlâ o kimsenin gizli hallerini açığa çıkarır.”
Buhârî, Rikâk 36
Edebin Önemi
Tebe-i Tâbiîn’in (sahabeden sonraki ikinci neslin) büyüklerinden Abdullah b. Mübârek rahmetullahi aleyh şöyle demiştir:
“Kim edepleri hafife alırsa sünnetlerden mahrum bırakılarak cezalandırılır. Sünnetleri hafife alan farzlardan mahrum bırakılarak, farzları hafife alan da marifetten (Cenâb-ı Allah’ı tanımaktan) mahrum bırakılarak cezalandırılır.”
Şihâbuddin Sühreverdî, Avârifü’l-Meârif
Müttakilerden Olmak İçin
Hz. Davud aleyhisselâm, oğlu Hz. Süleyman aleyhisselama şöyle nasihat etmiştir:
“Yavrum! Bir insanın müttaki (Allah’tan sakınan) olduğu üç şeyle anlaşılır:
• Allah’ın kendisine takdir ettikleri karşısında güzel bir tevekküle sahip olmak.
• Allah’ın kendisine verdiklerine gönülden razı olmak.
• Allah’ın düşürdüğü sıkıntılara karşı güzel bir sabra sahip olmak.”
Beyhakî, Kitabü’z-Zühd
Ameli Korumak İçin
Velîlerin büyüklerinden Şakîk-ı Belhî rahmetullahi aleyh, kişinin amelini şu üç şeyin koruyacağını söylemiştir:
• Kişiye ibadet kabiliyeti ve imkânını verenin Allah Teâlâ olduğunu bilmek. Böylelikle kendini beğenme ve kibir kırılmış olur.
• Bütün ibadetlerine Allah Teâlâ’nın rızasını gözeterek başlamak. Böylelikle nefsânî arzu ve hevesleri de kırılmış olur.
• Amelinin karşılığını sadece Allah Teâlâ’dan ummak. Böylece riya ve tamahkârlığı gitmiş olur.
İşte bu üçü kişinin amelini ihlâslı yapar.”
Ebü’l-Leys Semerkandî, Tenbihü’l-Gâfilîn
Hikmet Yolu
Hz. Lokman aleyhisselama, “Hikmet (hakikati idrak)size hangi yolla verildi?” diye sorulunca şu cevabı vermiştir: “Hikmet bana iki yolla verildi. Birincisi, beni ilgilendirmeyen bir şeyi üzerime almam. İkincisi, üzerime aldığım işi asla ortada bırakmam.”
Ebu Talib el-Mekkî, Kutü’l-Kulûb
Müminin Kefareti
İmam Gazâlî rahmetullahi aleyh, “Ölüm her mümin için kefarettir” (Beyhakî, Şuabü’l-İmân, nr. 9885) hadis-i şerifi hakkında şöyle demiştir:
“Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bu sözüyle şunu kastetmiştir: Gerçek ve samimi mümin, Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Onda müminlerin güzel ahlâkı yerleşmiştir. O ufak tefek günahların dışında büyük günahlarla kirlenmemiştir. İşte ölüm onu o küçük günahlardan da arındırır. Farzları eda etmiş ve büyük günahlardan sakınmış ise ona kefaret olur.”
İmam Gazâlî, Âhiret Hayatı
Kelebek Misali
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Benim ve sizin misaliniz; bir ateş yakıp da o ateşe kelebekler ve çekirgeler üşüşmeye başlayınca onları kovmaya çalışan kişinin durumuna benzer. Ben de sizi cehennemden korumak için eteklerinizden tutuyorum. Siz ise ellerimden kaçıp oraya girmeye çalışıyorsunuz.”
Müslim, Fezâil 6
Sağlam Amel
Şeyh Abdülkâdir Geylânî kuddise sırruhû şöyle demiştir:
“Ey Ümmet-i Muhammed, Allah’a şükredin! Çünkü O, önceki ümmetlere göre sizin için az bir ameli yeterli görmüştür. Siz son ümmetsiniz, kıyamet günü ise ilk olacaksınız. Sizden her kimin ameli sağlamsa, kimse onun gibi sağlam olmayacak. Siz yöneticilersiniz, diğer ümmetler ise yönetilen konumundadır. Nefsinin evinde oturmaya devam ettiğin müddetçe amellerinde sağlam olamazsın. İnsanların elindekilere tamah edip ikiyüzlülük ve aldatma ile onları elde etmek için uğraştığın müddetçe amellerinde sağlam olamazsın. Dünyaya rağbet ettiğin müddetçe amellerinde sağlam olamazsın. Allah Teâlâ dışında bir şeye güven duyduğun müddetçe amellerinde sağlam olamazsın.”
Abdülkâdir Geylânî, Fethu’r-Rabbânî