Aramak

Nasihatler

12. yüzyılın meşhur sûfî âlimi, Rifâiyye tarikatının pîri Şeyh Seyyid Ahmed er-Rifâî kuddise sırruhû “el-Burhânü’l-Müeyyed” adlı eserinde şöyle nasihat eder:

Kardeşler! Allah dostları, nefsleriyle mücahede edip murakabe ile ibadetlere sarılarak zorluklara sabretme hususunda samimi niyet ve ihlâslı kalplerle Hak Teâlâ’ya biat ettiler. Cenâb-ı Hak onlar hakkında şöyle buyurmuştur: “Müminlerden bir kısmı Allah’a verdikleri sözü yerine getirdiler.” (Ahzâb 23) 

Velîler, ciddiyet ve kararlılıkla azîmetleri yerine getirmekte hızlı davrandılar. Uykuyu, yemeyi içmeyi terk ettiler. Gecelerin zifiri karanlığında huşû ile kıyama durarak, rükû ve secde ederek, gündüzleri oruç tutarak Allah Teâlâ’ya kulluk ettiler. Muratlarına ulaşmak için sevgilinin karşısında mihraplarda kıvrandılar. Böylece yakınlık makamına ve dostluk derecesine ulaştılar. Cenâb-ı Hakk’ın “Biz güzel iş yapanların ecrini asla zayi etmeyiz” (Kehf 30) ayet-i kerimesinin sırrı onlara aşikâr oldu. Böylece Allah Teâlâ onlara en yüksek dereceyi ve en yakın makamı bahşetti. 

Şüphesiz yakına yakın olan yakındır. Seven, sevgilinin dostlarının yanında sevgilidir. Böyle kimse dostların sevgilisi olur, onları sevenin sevgilisi ise Allah’ın nezdinde de sevgilidir. Onlara duyulan muhabbetin bereketi kişiyi mahbubiyet derecesine yükseltir. Allah ne dilerse o olur. 

Kardeşler! Allah dostlarına yakın olmaya gayret edin. Nitekim Allah’ın dostuna dost olan, Allah’a da dost olur. Allah’ın dostuna düşman olan, Allah’ın da düşmanı olur. 

Kardeşim! Sen hiç düşmanını seveni sever misin? Allah’a yemin ederim ki hayır! Şunu iyi bil, Allah Teâlâ dostlarına karşı mahlûkattan daha koruyucudur. Onlar için gazap eder, gereğini yapar, intikam alır ve perişan eder. 

Kardeşim! Sen hiç dostunu sevene buğz eder misin? Allah’a yemin ederim ki hayır! Şunu iyi bil, Allah Teâlâ dostlarına karşı mahlûkattan daha cömerttir. Onlara ihsan ve lütufta bulunur, nimet verir ve cömert davranır. Şüphesiz O cömertlerin en cömerdi ve merhametlilerin en merhametlisidir. 

Allah Teâlâ’nın nimetleri hatırlatıcıdır. Bu nimetlerin kendisini Yüce Allah’a yakınlaştırdığı kişi yakın, O’ndan uzaklaştırdığı kişi de uzaktır. 

Allah’ı tanıyanın sıkıntıları kalmaz. Ârif, mahlûkattan uzak duran ve onlardan kalbini arındırandır. 

Kardeşler! Aldanan kimse, Allah Teâlâ’ya ibadeti bırakıp ömrünü boşa harcayandır. Zâhid, Allah Teâlâ’nın rızasından alıkoyan her şeyi terk edendir. Mukbil yani yönelen kişi, Allah’ın rızasını arayandır. Şeref sahibi, Allah’tan başkasından bir şey beklemeyendir. Güçlü olan ise Allah Teâlâ’nın yardımıyla kuvvet bulandır. 

Tevhidinizi arındırmaya çalışın. Bu da Hak Teâlâ’nın birliği karşısında O’ndan başka her şeyden meyli kesmekle olur. 

“Yâ Allah” dediğinde Yüce Mevlâ’yı ism-i azamla zikretmiş olursun. Fakat sen O’nun heybetinden mahrum kalmış haldesin. Çünkü “Allah” derken O’nun azametini düşünerek değil, kendi eksikliğinle söylüyorsun. 

En büyük zenginlik Allah Teâlâ ile dost olmak, en büyük fakirlik de kalpleri ölü olanlarla yakınlık kurmaktır. Kalplerin en kalın perdeleri mahlûkata güvenmekle meydana gelir.


Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy