İslâm’da ve Câhiliyye’de Kardeş
Ebu’d-Derdâ ve Abdullah b. Revâha radıyallahu anhumâ Cahiliyye döneminde Medine’de yakın arkadaşlığı hatta kardeşliği ile bilinirdi. Medine’de İslâm yayılınca Abdullah b. Revâha Müslüman olmuş, Ebu’d-Derdâ geri durmuştu. Yine de Abdullah b. Revâha bu hukuku korumuş, Ebu’d-Derdâ’yı sürekli ziyarete gitmiş ve onu İslâm’a davet etmekten geri durmamıştır. Aralarındaki hukuk öyle bir seviyedeydi ki, Abdullah b. Revâha savaştan döndüğünde karşılaştığı insanlara ilk olarak kardeşi Ebu’d-Derdâ’yı sorardı.
Hz. İbrahim Gibi
Bir gün Ebu’d-Derdâ ticaret için ayrıldığı bir vakitte Abdullah b. Revâha radıyallahu anhu onun evine gitti. Evde Ebu’d-Derdâ’nın hanımı Ümmü’d-Derdâ vardı. Selam verdikten sonra Ebu’d-Derdâ’nın nerede olduğunu sordu. Hanımı ticaret için gittiğini söyleyince izin isteyerek eve girdi. Ümmü’d-Derdâ memnuniyetle içeri buyur ederek kendisi evden ayrıldı. Abdullah b. Revâha yanında getirdiği baltayla Ebu’d-Derdâ’nın çok sevdiği putunu kırdı ve evden ayrıldı. Hanımı eve gelince putun kırıldığı gördü ve başında oturup ağlamaya başladı:
– Helak ettin bizi ey İbn Revâha! Helak ettin bizi!
Ebu’d-Derdâ eve dönünce karısını kırılmış put parçalarının başında ağlarken buldu. Sinirle ne olduğunu sordu. Hanımı putun parçalarını göstererek şöyle cevap verdi:
– Kardeşin Abdullah sen yokken buraya geldi, putumuzu bu hale getirdi.
Ebu’d-Derdâ’nın öfkesi birden yatıştı. Bir şey söylemeden düşünmeye başladı. Kendini koruyamayan bir putun ilâh olamayacağını anlayınca kalkıp Abdullah b. Revâha’nın yanına gitti. Beraber Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin yanına gittiler ve orada Müslüman oldu.
İbadeti Ticarete Değişmek
Ebu’d-Derdâ radıyallahu anhu Müslüman olduktan sonra hayatının önceki kısmında yapamadığı hayırlar için üzülürdü. Bu yüzden ilme, ibadete ve Kur’an-ı Kerim’i ezberlemeye odaklandı. Vaktini aldığı ve ibadetlerden alıkoyduğu için ticareti bıraktı. Birisi ona neden böyle yaptığını sordu. Ebu’d-Derdâ radıyallahu anhu şöyle cevap verdi:
– Allah Resûlü sallallahu aleyhi veselleme teslim olmadan önce tüccardım. Müslüman olduktan sonra hem ticareti hem ibadeti beraber yapmak istedim. Ancak yapamadım. Ben de ticareti bırakıp ibadete yöneldim. Allah’a yemin olsun, mescitte cemaatle kıldığım bir namazı, her gün ticaretle kazandığım üç yüz altın paraya değişmem. Ben Allah ticareti yasaklamıştır demiyorum. Sadece Kur’an-ı Kerim’de buyrulduğu gibi ticaretin ve alışverişin Allah’ın zikrinden alıkoymadığı kimselerden olmak istiyorum.
Günaha Düşman
Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellemin vefatının ardından Hz. Ömer radıyallahu anhu Ebu’d-Derdâ radıyallahu anhuyu Şam’a kadı olarak görevlendirdi. Kadılık yaptığı sırada, şehirde gezerken bir grup insanın toplandığını gördü. Yanlarına gidince bir adama sövüp dayak attıklarını fark etti. Onları durdurup sordu;
– Neden böyle yapıyorsunuz? Ne oldu?
– Bu adam büyük bir günah işledi.
– Peki ama bu kardeşiniz bir kuyuya düşmüş olsaydı, onu oradan çıkarmayacak mıydınız?
– Tabii çıkarırdık!
– Öyleyse bu kardeşinizi dövmeyin, ona sövmeyin de. Nasihatle ve güzel sözle onu düştüğü bu durumdan çıkarın. Sonra da Allah Teâlâ aynı duruma sizi düşürmediği için şükredin.
– Sen neden kızmıyorsun bu adama?
– Ben onun günahına buğz ederim. Günahı bıraktığında o yine benim kardeşimdir.
Bu sözleri duyan günahkâr adam ağlayarak tevbe etmeye başladı.
“O’nun Ardından Biz
Ne Yaptık?”
Hz. Ömer radıyallahu anhu âdeti olduğu üzere Şam’a görevlilerini teftişe gelmişti. Bir gece Ebu’d-Derdâ radıyallahu anhuyu ziyaret etmek için evine gitti. Kapıyı hafifçe tıklattığında kapı kendiliğinden açılıverdi. Kilitlenmemişti. Yüksek sesle selam verdi. Hz. Ömer’in selamını duyan Ebu’d-Derdâ karşılamaya çıktı ve içeri buyur etti.
Bir odada oturup sohbet etmeye başladılar. Karanlıktan birbirlerini göremiyorlardı. Hz. Ömer sohbet ederken bir yandan eliyle yeri yokluyordu. Ebu’d-Derdâ’nın oturduğu mindere dokununca bunun bir semer olduğunu anladı. Sonra Ebu’d-Derdâ’nın yatağına dokundu, taşa yattığını fark etti. Üzerine örtü olarak aldığı kumaş da soğuktan koruması imkansız derecede ince idi. Şöyle dedi:
– Allah sana rahmet etsin Ebu’d-Derdâ, ben sana maaş bağlamadım mı? Bedir gazilerinin maaşından göndermiyor muyum? Niye böyle yokluk içindesin?
– Ey Ömer, Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem vefatından önce bize ne demişti hatırlamıyor musun?
– Ne demişti?
– “Azığınız bir yolcunun azığı kadar olsun” dememiş miydi?
– Evet, öyle söylemişti.
– Peki, O vefat ettikten sonra biz ne yaptık ey Ömer?
Bunun üzerine ikisi de tek kelam etmeden sabaha kadar ağladılar.