Rebîa b. Ka’b radıyallahu anhu Medine ahalisindendir. Ebû Firâs diye çağrılırdı. Allah Resûlü sallallahu aleyhi veselleme uzun bir süre hizmet etmiştir.
Kaynaklarda hayatına dair çok fazla bilgi bulunmaz. Kendisi Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem ile yaşadığı hadiseleri rivayet etmiştir. Bazılarını sunuyoruz.
Hizmet
Rebîa bin Ka’b radiyallahu anhu anlatıyor:
“Müslüman olduğumda yaşım gençti. Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellemi ilk gördüğümde bütün azalarım ona muhabbetle doldu. Bir gün kendi kendime şöyle dedim:
– Yazıklar olsun bana! Neden hâlâ kendimi Resûlullah’ın hizmetine adamadım. Gidip O’na hizmet etmek istediğimi söyleyeyim. Kabul ederse bu hem dünya hayatımda hem de ahiret hayatımda benim için saadet olur.
Gidip Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin hizmetine kendimi adamak için gönüllü oldum. O da kabul etti.
O günden sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin yanından ayrılmadım. Adeta gölgesi gibi oldum. Nereye giderse onunla gidiyor, nerede kalırsa yakınında kalıyordum. Bakışını bir tarafa çevirdiğinde beni orada hizmet etmeye hazır görüyordu.
En Güzel Hediye
Kendisine yapılan iyiliğe iyilikle karşılık vermek Resûlullah’ın adetiydi. Bir gün beni yanına çağırıp, kendisine hizmet ettiğim için bir hediye vermek istedi. Bana “benim olan bir şey iste, sana onu vereyim” dedi. Biraz düşündükten sonra şöyle cevap verdim:
– Ey Allah’ın Resûlü! Bana biraz zaman ver, isteyeceğim şeyi düşüneyim. Öyle cevap vereyim.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem kabul etti. Düşünmeye başladım. Gençtim, fakirdim. Ne kalacak bir evim ne de yanına gidebileceğim bir akrabam vardı. Uyumak istediğimde Mescid-i Nebevî’ye gidip orada uyuyordum. İnsanlar bana ve benim kimi kimsesizlere “İslâm’ın kimsesizleri” diyordu.
Resûlullah’a bir zekât geldiğinde ihtiyaçlarımızı karşılamamız için bize gönderiyordu. Hediye gelince de küçük bir kısmını alıp, kalanını mescitte kalan benim gibi kimsesizlere dağıtıyordu. Nefsim dünyalık bir şey talep etmemi söylüyordu. Sonra kendi kendime şöyle dedim:
– Yazıklar olsun bana! Bu dünya gelip geçici, rızkıma da Allah kefil olmuş. Resûlullah’ın makamı da öyle bir derecede ki, Allah’tan bir şey istediğinde Allah onu verir. Öyleyse âhiretim için bir şey isteyeyim.
Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin yanına gittim. Buyurdu ki:
– Söyle bakalım Rebîa! Karar verdin mi?
– Evet, ey Allah’ın Resûlü, senden cennette sana komşu olmam için dua etmeni istiyorum.
– Bunu istemeni birisi mi söyledi?
– Hayır ya Resûlallah, kimse söylemedi.
Hz. Peygamber hoşnut olarak benim için dua etti. Sonra sordu:
– Bundan başka bir isteğin yok mu?
– Hayır ey Allah’ın Resûlü, Bu istediğim bana yeter.
– Öyleyse benden istediğin şeyde bana yardım et. Çokça secde edenlerden olmaya çalış.
‘İyi Yapmışsın’
Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bana bir arazi verdi. Arazi Ebu Bekir’in arazisine komşuydu. Bir defasında Ebu Bekir’le bir hurma ağacı hakkında tartıştık. Bana duymaktan hoşlanmadığım bir söz söyledi. O kelimeden sonra yüz ifadem değişince Ebu Bekir kırıldığımı anladı ve özür diledi. Şöyle dedi:
– Vallahi söylediğim söz hoşuna gitmedi. Sen de aynısı bana söyle ki kısas olsun, helalleşelim.
– Hayır. Vallahi söylemem!
– Öyleyse bu durumu Resûlullah’a anlatır, benden kısas almadığın için seni şikâyet ederim.
Ebu Bekir mescide doğru yürümeye başladı. Ben de arkasından yürüyordum. Bu olaya şahit olanlar peşime takıldı, şöyle dediler:
– Sana ilk sözü söyleyen o, bir de seni şikâyet etmeye mi gidiyor!
Onlara şöyle dedim:
– Susun! Siz onun kim olduğunu biliyor musunuz? O Ebu Bekir’dir. Bu ümmetin en şereflisidir. Arkasını dönüp sizi görmeden uzaklaşın hemen!
Ebu Bekir, durumu Resûlullah’a anlatınca. Resûlullah kafasını kaldırıp bana sordu:
– Ey Rebiâ, Ebu Bekir’le aranızda ne yaşandı?
– Anlaşmazlığa düştük, duymaktan hoşlanmadığım bir söz söyledi, aynısını ona söylememi istedi ama ben söylemedim ya Resûlallah!
– Evet, iyi yapmışsın. Onun istediğini söyleme. Sadece “Allah seni bağışlasın” de.
Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellemin bu ikazı üzerine;
– Allah seni bağışlasın ey Ebu Bekir, dedim.
Ebu Bekir mescidden gözlerinden yaşlar süzülerek ayrıldı. Ayrılırken şöyle diyordu:
– Allah senden razı olsun Rebîa, Allah senden razı olsun…