Aramak

Tencere

Hiç Kimse
Kusursuz Değil

Rabbimiz’in biz kadınlara bahşettiği en kıymetli duygulardan biri, hiç kuşkusuz anneliktir. Gözümüzün bebeği yavrularımızı en iyi ve korunaklı şekilde yetiştirebilmek için elimizden, ayağımızdan, dalağımızdan geleni yaparız. Yeri gelir, sinemada mısır kovası dibe yanaşınca mısır alıyormuş gibi yapıp oksijen çiğneriz. Yeri gelir kotası dolmak üzere olan internet paketimizi, dizimizin sezon finalinden ferâgat edip yavrumuza hibe ederiz. Üstelik erkeklerin asla anlayamayacağı bir memnuniyet duygusu eşliğinde...

Ama bazı zaman ve koşullarda bu annelik duygusu bizim mantık kaidelerimizi gölgeleyebilir. Devreye babaların en çok girdiği durumlar işte tam bu durumlardır. Çocuk kan ter içinde koşup oynarken; “amanııııın ter içinde kalmış sucuk gibi olmuş, gel annem buraya koş” diye elinde havluyla olay yerine intikal eden biz, “bölme şimdi çocuğun oyununu, yine terleyecek nasıl olsa” diyen babalardır. Ya da altı aylık minnoşumuzun havalara atılıp tutulmasını izlerken çarpıntı tutan biz, kahkahalarla eşlik eden babalardır. Çünkü bizim için çocuklarımız, yaşları kaç olursa olsun hem her zaman korunmaya muhtaç hem her şeyin en iyisine lâyık hem de kusursuzdur. Evet, kusursuzdur.

.  .  .

– Hadi Nuran koştur accık! Soldaki kapıdan düz gidin dedi çocuk, şurası heralde.

– Ay geldim yenge geldim! Tıknefes oldum arkanda. Gören de gelinin annesi sensin zannedecek.

– Kız, Allah söyletti, ağzın bal yesin! O da olacak inşallah tez zamanda. Bugün bu kınadan eli boş dönmeyecem bak görürsün! Oğluma layık bi’ kız bulacam, içime doğdu. Oturalım şöyle, geç.

– Ay yenge, iki buçuk kilo verdim terden inan ki! Uyh.. eee, bu kınada radarına kimler girecek? Yaptın mı yine bir sürü fizibilite çalışması?

– Kız gülmesene şöyle sinir sinir! Seninki büyüsün, seni de görecem ben! Yaptım tabi! Şâdiye Hanımlar da geldiyse tam dört tane adayım var bu akşam. Bak bak, biri işte şu kız, bak arkandan geçecek şimdi. Ayyy, kırk bir buçuk kere maşallah! Nezahat’ın ortanca kızı bu.

– Ay evet, ben de biliyorum bu kızı, avukat olmuştu di mi bu? Hâkimlik sınavlarına girecek dediydiler.

– Evet evet! Oğluşuma da hâkim gelin nasıl yaraşır. Anası kurban olsun dal boylusunaaa!

– Dal boylun liseyi dışarıdan bitirdi ama biliyosun di mi?

– Olsun, ne olmuş?! Önemli olan diploma değil bi’ kere! İnsan kendi kendini yetiştirmeli evvela. Ay bak şu mavili kızı görüyo musun, çaktırmadan bak şu köşe masada. Bizim Hamiyet’in yeğeni. Nerdeydi onun dosyasıııı… hah! Yirmi beş yaşında, yazılım mühendisi, ney üflüyor, ahşap atölyesi var. 

– E, insaf yenge! Tamam, bizim oğlan iyi çocuk, efendi çocuk ama bu yaşına kadar tek bir işte bile çalışmışlığı yok. Bu kızcağız evet der mi sence?

– Çalıştı, niye çalışmadı?! Lise ikide yazın bizim sitenin karşısındaki berbere çırak girmedi miydi!? 

– Girdiydi de işe öğlen 2’de geliyo diye ustası haftasına işten çıkarmadı mı?

– O onların ayıbı! Sebat edip oğlumdaki cevheri göremedilerse onlar kaybeder! Şu gelinin yanındaki esmer güzeli hanım kız kim Nuran, sen tanıyo musun? Lila elbisesi var bak...

– Haa o mu, o İsmail amcamın gelininin kızkardeşi de onu hiç alma bence sen listeye. Kız genetik mühendisi, üç dil biliyor, ayrıca 15-20 ülke gezdi. Deli gibi de kitap okur. 

– Hah, tamam işte! Tam benim dal boyluma lâyık bir gelin! Evlatçığım da çok güzel resim boyar. Bizim bahçenin çitlerini hep o boyadı.

– Genetik mühendisi diyorum yenge!

– Ayol tamam işte! Genetik mühendisi olup da n’olmuş sanki, benim civanımın kara kaşı kara gözü yeter. Oturur oğlumun muhteşem genlerini inceler. Benden aldığı muazzam genlerle babasından aldığı genler arasındaki uçurumun sebeplerini araştırır. Kalk gidiyoruz, hemen annesinin masasına yanaşıp çaktırmadan bi’ muhabbet açalım sağdan soldan. Bi’ nabız alalım bakalım.

– Yenge beni hiç karıştırma ne olur, ben böyle bi’ şeye aracı olmak istemiyorum.

– Kız kalksana şurdan, ömrümü çürüttün! Yengesi değil misin, önayak olacaksın yeğeninin saadetine. Allah, o ne! Yüksel Hanım yanaştı masaya! Koş, o tanışıp sohbete dalmadan biz tanışalım, onun bekâr oğlu var, hem de cerrah! Bu kızı kaptırırsam seni hiç affetmem, kime diyorum Nuuraaan!..

.  .  .

Etmeyin. Evlatlarımız bizim gözümüzde dünyanın en iyi özelliklerine sahip olabilir. Ama hiç kimse kusursuz değildir. Bilhassa evlilik gibi birden fazla kişinin, hatta koskoca bir neslin hayatını ilgilendirecek bir meselede denkliğe biraz daha dikkat edelim. Ne başkalarının evladının vebaline girelim ne de kendi evladımızın omuzlarına ömür boyu taşımakta zorlanacağı manevi yükler yükleyelim.

Rabbim hepinizin evlatlarını iyilerle karşılaştırsın, hayırlı yuvalar kurmayı nasip etsin. Onlardan yetişecek nesilleri de her iki dünyada göz aydınlığı eylesin.


 


Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy