Zulüm Karanlığı
Müberra kitabımız Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyurulmuştur: “Vaktiyle Rabbi İbrahim’i birtakım emirlerle imtihan etmiş, o da bunları yerine getirmişti. Bunun üzerine Rabbi ona; ‘Seni insanlara önder yapacağım’ buyurdu. İbrahim; ‘Zürriyetimden de yap’ dedi. Rabbi ona ‘Zâlimler benim ahdime erişemez’ buyurdu.” (Bakara 124)
Zulüm karanlık demektir. Istılahta ise bir şeyi kendi yerinden başka bir yere koymak, haksızlık etmek demektir.
İnsanlık tarihi var olduğu günden beri hayır ve şer var olmuş, hak ile bâtılın, iyilerle kötülerin mücadelesi süregelmiştir.
Mücella dinimiz zulmü yasaklamış, büyük günahlardan saymış, her şeyin yerli yerince olmasını, her hak sahibinin hakkının verilmesini emretmiştir.
Allah Teâlâ, zalimlerin yaptığı her zulümden haberi olduğunu, onların zulümleri sebebiyle cezasız bırakılmayacağını, herkesin yapıp ettiklerinin tam karşılığını alacağı, çok dehşetli olan âhiret günü işlediklerinin bedelini ödeyeceğini bildirmektedir. (İbrahim 42)
Yüce Allah her şeyi bilendir. Yerde ve göklerde hiçbir şey O’nun ilminden gizli değildir. Kimse yapıp ettiğini O’ndan saklayamaz, yaptığı yanına kâr kalmaz. Zulüm ve haksızlık edenler bugün cezasını görmese de mutlaka cezasını çekecek, daha dünyada iken de zulümleri boyunlarına dolanacaktır. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Kur’an-ı Kerim’de birçok peygamberin kıssası, yaşadıkları anlatılır. Kendi zamanlarında hakkı tebliğ ederken nice zorluklar, engellemeler, haksızlıklar ve zulümlerle karşılaşmış; onlara iman edenlere akıl almaz işkenceler yapılmıştır. Fakat ayetler, zalimlerin yaptığı zulümlerin karşılıksız bırakılmadığını, mutlaka yakalarına yapışıldığını da haber verir.
Mesela Hz. Nuh aleyhisselam ve ona iman edenler hakaretlere ve işkencelere maruz bırakılmış, Yüce Allah onları gemi ile kurtarmış, zalimleri ise tufan dalgalarında helâk etmiştir.
Hz. İbrahim aleyhisselam Nemrut’un zulmünden, yaktığı devasa ateşten kurtulmuş, o ateş kendisi için serin ve güvenli olmuş, Nemrut ise beynine giren bir sivrisinekle helâk olmuştur.
Hz. Musa aleyhisselam Firavun’un zulmünden kurtulmuş, Firavun ve aveneleri ise suda boğularak helâk olmuştur.
Hz. Davud aleyhisselam, zamanın zalim ve acımasız, kimsenin yenemediği, karşısına çıkmaya bile cesaret edemediği Câlut’u öldürmüş, halkı onun zulmünden kurtarmıştır.
Allah Azze ve Celle, Kâbeyi yıkmak için gelen Ebrehe’nin şerrinden beytini muhafaza etmiş, onu ve ordusunu Ebabil kuşları ile helâk etmiştir.
Efendimiz aleyhisselam Ebu Cehil’e karşı muzaffer olmuş, bu müşrik başı Bedir’de öldürülmüş, Müslümanlar hicretle ve fetihlerle zalimlerin zulmünden kurtulmuşlardır.
Buruc suresinde müminlere yaptıkları zulümleri seyreden ve bundan keyif alan kişilerin durumu haber verilir. Allah Teâlâ onların lânete uğramış kişiler olduğunu bildirmektedir. Surede bahsedilen kavimde hak din üzere olan müminler hakkı tebliğ ettiğinde, durumdan haberdar olan kralları onları tehdid etti. Büyükçe bir çukur kazıp içini ateşle doldurdu. Dinini terk etmeyen müminleri ateşe attı. Çevresindekiler de ateşin etrafından toplanıp, iman edenlerin yanmasını seyredip durdular.
Kur’an-ı Kerim, zalimlerin ne derece ileri gidebileceklerini bildirmektedir. Üstelik bu şekilde zulüm görmelerinin sebebi, onların sadece Azîz ve Hamîd olan Allah Teâlâ’ya iman etmiş olmaları idi. (Buruc 4-8)
Zulüm birkaç çeşittir. Birincisi Allah’ın haklarına riayet etmemektir. Yoktan var eden, yaratan, yaşatan, türlü nimetler bahşeden ancak Allah’tır. İnsan yalnız O’nu ilâh olarak bilmeli, yalnızca O’na ibadet etmelidir. Şirkten, inkârdan sakınmalıdır. Şirk ise Allah’ın hakkını başkasına vermek olur ki bu, haktan sapmanın en büyüğüdür.
Lokman aleyhisselam oğluna verdiği nasihatte şöyle demiştir: “Oğulcuğum! Allah’a ortak koşma. Allah’a ortak koşmak hiç şüphesiz büyük bir zulümdür.” (Lokman 13)
Şirk koşmak ayetlerde affedilmeyen bir zulüm olarak tarif edilmiştir. (Nisâ 116) Bundan kurtulmanın yolu ise şirkin her türlüsünü terk edip tevhid ehli olmaktır.
İkincisi, insanın günahlara saplanıp, Allah’ın haram saydığı şeyleri işleyerek kendi üstünlük ve onurunu düşürmesidir. Allah insanı en şerefli varlık olarak yaratmış, ona nice nimetler ikram etmiş, yanlışa düşmemesi için peygamberler, kitaplar göndermiş, helali haramı, emir ve yasaklarını bildirmiştir. Günaha düşerek insan kendisine haksızlık yapmış olur ki bu da kişinin kendisine zulmüdür. Böylece Allah’ın aziz kıldığını zelil etmiş olur. Bundan kurtulmanın yolu da tevbe edip ilâhî emir ve yasaklara uygun yaşamaktır.
Üçüncüsü ise başkalarına karşı yapılan haksızlıklardır. Müslüman kimseye haksızlık yapmamalıdır. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez. Onu yalnız bırakmaz. Kim Müslümanın bir ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını giderir.” (Buhârî, Mezalim 3)
Bir hadis-i şerifinde de “Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir” (Tirmizî, İmân 12) buyurarak, Müslümanın zulüm yapması şöyle dursun, onun adeta güvenli bir liman olması gerektiğini buyuruyor.
İman öyle bir kaledir ki oraya sığınan emniyette olur. Çünkü iman sahibi sorumluluk sahibidir. Bir kişinin güvenli ve korunaklı bir kalede zarar görmesi ne kadar abes ise Müslüman tarafından haksızlık görmesi de o kadar abestir.
Müslüman kimsenin hakkına tecavüz etmez. Çünkü o âhiret gününe, cennete cehenneme, hesap gününe, sırata inanır ve bir gün yapıp ettiklerinden hesaba çekileceğini bilir. Özellikle hak sahiplerinin haklarının teslim edileceğinin, boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan hakkını alacağının farkındadır.
Zulüm kalbi karartır. Kalbi kararan kişi hakkı göremez. Karanlıkta kalanın etrafına çarpıp duracağı, çıkış kapısını bulamayacağı gibi zulüm sahibi de hakkı bulamaz. Hem kendine zarar verir hem de çevresini yıkar.
Zulme, haksızlığa uğrayan kişi ise mazlumdur. Mazlumun duası Allah katında makbul olup reddolunmaz. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem Hz. Muaz’a; “Mazlumun duasından sakın, çünkü onun duası ile Allah arasında hiçbir perde yoktur” buyurmuştur. (Buhârî, Mezalim 9)
Mevlâ Teâlâ haksızlık ve zulüm yapmaktan ve zulme uğramaktan bizleri muhafaza eylesin. Bugün yeryüzünde zulüm altında olan Müslümanlara tevfîk ve inayeti ile yardım eylesin. Onları bu zor durumdan muhafaza eylesin. Müslümanların canına, malına, ırzına tasallut eden muannit zalimleri kahr u perişan eylesin. Âmin.