İlerleme Masalı
İlerleme bir masal, değişen bir şey yok. Güya insanlık ilkellikten gelişmişliğe evrildi. İnsansı türler vardı; mağarada yaşıyorlar, barınak ve beslenme için vahşice savaşıyorlardı. Masal bu ya, çağlar boyunca insan evrimleşti; şehirler, uygarlıklar kurdu, medenileşti.
Biz bunun bir masal olduğunu biliyorduk ama anlatamıyorduk. Çünkü artık insan hakları, barış, özgürlük gibi şatafatlı kavramlar revaçtaydı. Bilim, teknoloji, görece rahat yaşam vardı. Bunlar medeniyet ve ilerleme olmalıydı.
Biz diyorduk ki bundan bin, on bin sene önce insan ne ise odur. İyiler asaletli ve medeni, kötüler ise ilkel ve vahşidir. İyilik sadece ve sadece Hakk’a teslim olmakla mümkündür. Nefsine ve şeytana râm olanlar neye sahip olurlarsa olsunlar hayvandan aşağı ve vahşidir. İnsan olmak sadece İslâm olmakla mümkündür.
Bu sözümüz yeni de değil. İnsanlığın şafağından itibaren nebîler, resuller daima bu mesajı verdi. Şeytana tapmayın, o sizin apaçık düşmanınızdır; nefsinizi tanrılaştırmayın o kötülüğü emreder, dedi. Masumiyete, ilâhî hitaba muhatap olmanın onuruna çağırdı. Ve fakat pek çoğu devrin vahşileri tarafından hunharca katledildi.
Bugünün medenilik iddiası hakikaten çocukça. Daha geçen asrın ilk yarısında, baştaki masalı anlatanlar yani aslında yeryüzünün vahşileri birbirinin gırtlağına sarılıp sadece iki savaşta yaklaşık 100.000.000 (yazıyla yüz milyon) insanın kanını akıtmadı mı? Güçlerinin yettiği her yeri sömürüp, yağmalayıp, milyonlarca insanı ölüme, sefalete mahkûm etmedi mi? Afrika’da, Afganistan’da, Bosna’da, Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de ne oldu, ne olmakta?
Şimdi yine, yeniden bebeklerin, kadınların, pîr-i fanilerin, masumların kanını döküyorlar. Zalim aslında korkaktır; yüz yüze gelmekten bile korkarak, “üstün” “ileri” teknolojileri ile uzaktan topluca öldürüyorlar. Üstelik zamanında kendilerini ölümden kurtarmış, himaye etmiş nesillerin torunlarına bunu yapıyorlar. Ölçü yok, ilke yok, had hudut yok. Çünkü insan değiller, hayvan bile değiller. Hangi medeniyet, hangi gelişmişlik!
O taraf öyle de biz ne yapıyoruz? Müslümanlar olarak celladımızdan merhamet beklemeye daha ne kadar devam edeceğiz? Bütün dünyanın ihtiyaç duyduğu kaynakların üzerinde oturan kardeşlerimiz bu bedavadan serveti ne için kullanıyorlar?
Güçlenmemiz lazım. Bütün imkânlarımızı vahşilerin, ilkellerin kâbusu olacak kadar güçlenmek için kullanmamız lazım. Çünkü adaletin kılcı zulmün kılıcından keskin olmadıkça bu devran böyle dönecek. Ama ilk önce o vahşileri, ilkelleri, necisleri medeni ve ileri zannetmekten, onlara özenmekten vazgeçip kendimiz olmamız lazım. Emin olun yeryüzü halkı da gökler de bizden bunu bekliyor.
Aralık sayımızda buluşmak üzere inşallah.
SABAHATTİN AYDIN / saydin@semerkand.com