“Her kim Allah Teâlâ’nın kendisi hakkında hayırla hükmetmesini istiyorsa, insanlar hakkında hüsnüzanla hükmetsin.”
İmam Şâfiî rahmetullahi aleyh
“Allah Teâlâ’nın bir kula gazaplanmasının belirtisi, onu faydasız şeylerle meşgul olurken görmendir.”
Ma‘rûf-i Kerhî rahmetullahi aleyh
Söz ve Amel
Şeyh Abdülkâdir Geylânî kuddise sırruhû şöyle demiştir:
“Ey oğul! Sen dünyada bâki kalmak ve ondan nefsinin dilediğince faydalanmak için yaratılmadın. O halde sende bulunup da Allah Teâlâ’nın sevmediği özelliklerini değiştir. Allah’a kulluk hususunda ‘lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah’ sözüyle yetiniyorsun. Hâlbuki buna ameli eklemedikçe bu sözün sana bir faydası olmaz. İman, söz ve amelden ibarettir. Sen büyük küçük günah işler, Hak Teâlâ’nın emirlerine aykırı davranır ve bunda ısrar edersen; namazı, orucu, zekâtı ve diğer hayırlı amelleri yapmayı terk edersen kelime-i şehâdet sana nasıl fayda verebilir?!”
Abdülkâdir Geylânî, Fethu’r-Rabbânî
Tasavvuf Yolunda İlerlemek
İkinci bin yılın müceddidi olarak kabul edilen İmam-ı Rabbânî kuddise sırruhû şöyle demiştir:
“Tasavvuf yolunda ilerlemek isteyen kimsenin şunları yapması gerekir:
• Öncelikle hak ehlinin görüşlerine uygun olarak inancını düzeltmeli,
• Fıkıh hükümlerini (ilmihal bilgilerini) öğrenmeli,
• Sonra ilmin gerektirdiği şekilde amel etmeli,
Bütün bunları yerine getirdikten sonra tüm vakitlerine Allah Teâlâ’yı zikri katmalıdır. Bu zikri kâmil ve mükemmil bir mürşidden almış olması şarttır. Çünkü eksik olan (ehil olmayan) kimse kemâle erdiremez.”
İmam-ı Rabbânî, Mektûbât, 84. Mektup
Dünya ve Âhiret Hayırları
İmam Şâfiî rahmetullahi aleyh şöyle demiştir:
“Dünya ve âhiret hayırlarının tamamı şu beş şeydedir:
1. Gönül zenginliği,
2. Mahlûkata eziyet etmemek,
3. Helal kazanç,
4. Takva örtüsüne bürünmek,
5. Her durumda Allah Azze ve Celle’ye güvenmek.
İmam Nevevî, Bostânü’l-Ârifîn
Yemek Yeme Niyeti
İmam Ahmed b. Hanbel rahmetullahi aleyh, İshak b. Halef rahmetullahi aleyhin şöyle dediğini nakleder:
“Hafs b. Gıyâs bize;
– Abdurrahman b. Esved niyet etmeden yemek yemezdi, dedi. Ben de İshak’a;
– Yemek yemenin niyeti nedir, diye sorduğumda;
– O normal bir şekilde yemek yerdi. Fakat yemeğin namazda ağırlık verdiğini gördüğü zamanlarda zinde, rahat ve haz alarak namaz kılmak için yemeğini hafifletirdi. Az yiyip bedeni zayıf kaldığı zaman ise namaz için kuvvet bulmak için yemek yerdi. Yani yemesi de yemeği terk etmesi de namaz için olurdu, dedi.”
İmam Nevevî, Bostânü’l-Ârifîn
Sevilmek İçin
Medineli sahabîlerden Sehl b. Sa‘d radıyallahu anhu naklediyor:
Bir defasında bir adam Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin huzuruna geldi ve;
– Ey Allah’ın Resûlü, bana öyle bir amel söyle ki onu yaptığımda Allah Teâlâ da insanlar da beni sevsin, dedi.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem;
– Dünyada zâhid ol (ona rağbet etme) ki Allah seni sevsin. İnsanların elindekilerine karşı zâhid ol (ona rağbet etme) ki insanlar da seni sevsin, buyurdu.
İbn Mâce, Zühd 1
Kalbine Sor
Sahabîlerden Vâbisa b. Ma‘bed radıyallahu anhu naklediyor:
“Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin huzuruna varmıştım. Bana;
– İyiliğin ne olduğunu sormak için mi geldin, buyurdu. Ben de;
– Evet, dedim. Bunun üzerine buyurdu ki:
– Kalbine sor. İyilik, özünün huzur bulduğu ve kalbin rahatladığı şeydir. Günah ise seni rahatsız eden ve insanlar sana fetva verse bile kalbinde şüphe ve tereddüt uyandıran şeydir.”
Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/228
Övülmeyi Sevmemek
İmam Gazâlî rahmetullahi aleyh, övülme hususunda dikkatli olmak hakkında şunları söylemiştir:
“Şunu iyi bil ki, övülen kişi kibirden, kendini beğenmişlikten ve tembellikten şiddetle kaçınma gayretinde olmalıdır. Bunlardan ancak nefsini gerçek manada bilen kurtulur. İnsan son nefesin tehlikelerini, riyanın inceliklerini, amellerin âfetini düşünmeli ve boş övgülere aldanmamalıdır.
Biri onu övünce öven kişinin bilmediği, fakat kendisinde mevcut bütün eksiklerini hatırlamalı, eğer içinden geçenleri bilseydi övmekten vazgeçeceğini düşünmelidir.”
İmam Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn
Musibet ve Muhabbet
Kâdirî tarikatının pîri Şeyh Abdülkâdir Geylânî kuddise sırruhû şöyle demiştir:
“Allah ve Resûlü’nün sevgisi fakirlik ve musibetlerle arkadaştır. Bu sebeple sâlihlerden biri demiştir ki: ‘İnsanlar boş yere Allah ve Resûlü’nü sevdiğini iddia etmesin diye musibet ve muhabbet baş başa bırakılmıştır. Şayet böyle olmasaydı herkes Allah Teâlâ’yı sevdiğini iddia ederdi.’ Bu sözdeki hakikatten dolayı musibete ve fakirliğe karşı sabredip isyan etmemek Allah sevgisinin alameti olarak gösterilmiştir.”
Abdülkâdir Geylânî, Fethu’r-Rabbânî
Dünyaya Aldanmak
Hz. İsa aleyhisselam demiştir ki:
“Dünyaya sahip olmak için çırpınan kimseye yazıklar olsun! O kişi dünyayı ve içindekileri terk edip nasıl ölecek? O dünyaya güvenir, dünya ise onu aldatır. O dünyaya dayanır, dünya ise onu tek başına perişan halde ortada bırakır.
Dünya ile aldananlara yazıklar olsun! Dünya onları sevdiklerinden ayıracak, başlarına âhirette kendilerine vaat edilenler gelecek.
Tek derdi dünya olan ve işleri yanlıştan ibaret olan kimseye yazıklar olsun! Yarın o günahıyla nasıl rezil olduğunu görecek!”
İbn Ebi’d-Dünyâ, Zemmü’d-Dünyâ
Yersiz Sorular
Hüccetü’l-İslâm İmam Gazâlî rahmetullahi aleyh, İhyâu Ulûmi’d-Dîn adlı eserinde dilin âfetlerinden bahsederken şöyle demiştir:
“Halkın, Allah Teâlâ’nın sıfatlarının, kelâmının ve Kur’an’ın harflerinin ezelî mi olduğu yoksa sonradan mı yaratıldığı şeklindeki soruları dilin âfetlerindendir. Onların vazifesi Kur’an’ın hükümleriyle amel etmektir. Ancak bu nefslere ağır gelir. Fuzûlî şeyler ise kalbe hafif gelir. Avam ilmî mevzulara dalmaktan hoşlanır. Çünkü şeytan ona kendisinin âlimlerden ve fazilet sahibi kimselerden olduğu düşüncesini verir. Bu da ona güzel gelmeye başlar. Nihayet ilim hakkında farkında olmadan kendisini küfre sokacak şeyleri konuşur.”
İmam Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn