Hz. Ebu Bekir radıyallahu anhu vesilesiyle eşiyle beraber Müslüman oldu. İslâm’ı kabul eden on üçüncü kişidir. Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem onu Habeşistan’a hicret eden grubun reisi seçti. İki Habeşistan hicretine de katıldı.
“Aklımı başımdan alan, içtiğimde ahlâken benim seviyemde olmayanları halime güldüren bir şeyi niye içeyim ki?” demiş ve Cahiliye döneminde dahi ağzına içki sürmemiştir. Çok sevimli ve sevilen biriydi. Dostu düşmanı, herkes onu severdi. Medine’de vefat eden ve Bakî kabristanına gömülen ilk muhacir sahabidir. Allah ondan razı olsun.
Hayatından birkaç hadiseyi sunuyoruz…
Osman b. Maz’un
‘Keşke İki Gözüm de Gitseydi’
Osman b. Maz’un radıyallahu anhu Kâbe’nın etrafında yürüyordu. O sırada Arapların meşhur şairi Lebîd, etrafına Mekkelileri toplamış şiir okuyordu. Şiirde geçen bir ifade şöyleydi:
“Allah dışındaki her şey yok olmaya mahkûmdur.”
Osman b. Maz’un bunu duyunca;
– Vallahi doğru söyledin, dedi. Lebîd devam etti:
“Her nimet bir gün muhakkak yok olacaktır.”
Osman b. Maz’un buna itiraz etti:
– Hayır, vallahi yalan söyledin! Çünkü cennet nimeti ebediyen yok olmayacak.
Osman b. Maz’un’un bu itirazı üzerine Lebîd kendini aşağılanmış hissetti ve Kureyşlilere dönerek şöyle dedi:
– Bu genç adam sizin önünüzde beni aşağılıyor, siz de buna izin mi vereceksiniz!
Bunun üzerine kavga çıktı. Osman b. Maz’un’un gözü aldığı darbe ile ciddi şekilde yaralandı.
Kureyşli müşriklerin önde gelenlerinden ve Osman b. Maz’un’la akraba olan Velîd b. Muğîre yanına geldi. Durumu görünce akrabalık duyguları kabardı ve şöyle dedi:
– Dinle Osman! Seni korumam altına alıyorum. Tek istediğim senin güvende olman. Bütün Arap kabilelerine karşı seni koruyabilirim.
Velîd sözünü bitirince Osman b. Maz’un radıyallahu anhu teklifi reddederek şöyle dedi:
– Allah’ın koruması senin korumandan daha hayırlıdır. Söylediklerim için pişman değilim. Pişman olduğum tek şey, sadece tek gözümün yaralanması. Bir gözüm Allah yolunda yaralanmışken keşke diğeri de feda olsaydı!
‘Yolumu Terk mi Ettin?’
Bir gün, müminlerin annesi Hz. Aişe radıyallahu anhâ, Osman b. Maz’un’un hanımı Havle radıyallahu anhâyı ziyarete geldi. Gördü ki Havle radıyallahu anhâ dünyadan elini çekmiş, eski kıyafetler içinde oturuyor. Durumu sorunca Havle dedi ki:
– Kocam Osman’ın artık dünyadan bir ihtiyacı kalmadı. Bütün gün oruç tutuyor, bütün gece de ibadet ediyor. Artık dünyadan zevk duymaz oldu.
Bunun üzerine Hz. Âişe radıyallahu anhâ durumu Hz. Peygamber sallallahu aleyhi veselleme anlattı. O da Osman b. Maz’un’u yanına çağırdı ve şöyle buyurdu:
– Ey Osman! Benim sizlere güzel örnek olduğuma iman etmedin mi?
– Elbette ey Allah’ın Resûlü! Sen bizim için güzel bir örneksin.
– Peki sen benim sünnetimden (yolumdan) yüz mü çevirdin?
– Hayır ey Allah’ın Resûlü! İstediğim şey senin sünnetine tâbi olmak.
– Ey Osman! Şüphesiz ben gece namaza kalkarım. Ama uyurum da. Oruç tutarım ama yerim de. Eşimle beraber de olurum. Allah’tan kork ey Osman! Ailenin senin üzerinde hakkı var. Komşunun senin üzerinde hakkı var. Nefsinin de senin üzerinde hakkı var. Oruç tut. Ama yediğin içtiğin günler de olsun. Gece namazı kıl, ama uyumayı da ihmal etme.
Vefatı
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, Osman b. Maz’un radıyallahu anhuyu çok severdi. Medine’ye hicret ettikten kısa bir süre sonra hastalandı. Hastalığı sırasında Hz. Peygamber onu sık sık ziyaret ederdi.
Vefat ettiğinde Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem yatağının başında bulunuyordu. Vefat ettikten sonra ağlamaya başlamış ve onu alnından öpmüştür. Hz. Âişe radıyallahu anhâ şöyle anlatıyor:
“Osman vefat ettiğinde Hz. Peygamber yanında oturuyordu. Öyle ağladı ki, gözyaşları Osman’ın yanaklarına düşüyordu. Vefat ettikten sonra Hz. Peygamber Osman’ı alnından öptü.