Sultan II. Abdülhamid Han’ı deviren İttihat ve Terakki Cemiyeti, iş birliği içinde olduğu yapılarla birlikte değerlendirildiği takdirde ne yapmaya çalıştığı ve kime hizmet ettiği daha iyi anlaşılacaktır. Hatırlayalım: Cemiyet’e maddi ve manevi en büyük desteği sağlayan Selanik Yahudileri, Selanik Dönmeleri, Selanik Mason locaları, Siyonistler, Rum ve Ermeni Komitaları idi. Bu nedenle II. Meşrutiyet’in ilanına giden süreçte Selanik ve Selanik ile bağlantılı isimler, kurumlar, örgütler bilinmeden bu dönemi ve bu oluşumları anlamak mümkün değildir. Özellikle Selanikli Yahudiler, dönemin Osmanlı devlet adamlarını etki altına almaya çalışmışlar ve Siyonizm’in korkulacak bir şey olmadığına onları ikna etmişlerdir. Böylece Filistin’de kurulacak Yahudi devletinin önündeki engeller kaldırılmaya başlanmıştır. Bütün bu hadiselerin odağında bulunan Sultan II. Abdülhamid Han ise 33 sene boyunca bu şer ittifaka karşı neredeyse tek başına savaşmıştır.
Sultan II. Abdülhamid Han’ın devrilmesi için çalışan İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne baktığımız zaman tamamen karanlık bir resim mi görüyoruz?
Kimin baktığına göre bir resmin okuması, kritiği ve tarihî analizi değişir. Resmî ideoloji açısından meseleye bakarsanız, bir grup vatansever genç asker ve onlara katılan tıbbiyeli öğrencileri görürsünüz. Bu idealist gençler bir zulme, bir istibdat/baskı düzenine karşı çıkmışlardır. Yine bu idealist gençler, devletin yanlış politikalarını, hatalı uygulamalarını ve çağa ayak uyduramayan köhnemiş zihniyetini değiştirmeye çalışmışlardır.
Peki, gerçekler böyle miydi? Bir avuç idealist genç, koca bir imparatorluğun kaderini değiştirerek zulüm altında inleyen halkı kurtarmış mıdır? Mesele yermek ya da övmek değil. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin mensupları, Sultan Abdülhamid Han’ı devirmek ve devletin idaresini ele geçirmek için adeta yemin etmişlerdi ve bu amaç uğrunda öyle bir kin ve düşmanlığa kapılmışlardı ki bir aşamadan sonra aklı, izanı kaybetmişlerdi. Amacın gerçekleşmesi, maksadın hasıl olması için herkesle iş birliği yapabiliyorlardı ve kendilerine kimlerin yardım ettiğini, böylece aslında kime ve neye hizmet ettiklerini düşünmüyorlardı. Eğer Sultan düşecekse her yol mübahtı. Cemiyet, içeride ve dışarıda Sultan’ın, aslında devletin ne kadar düşmanı varsa ittifak kurmaktan çekinmedi. Sunî bir “zalim sultan” portresi çizildi ve halkın bu yalana inanması için her şey yapıldı. Ancak sonuç olarak halk Sultan’ın tarafında kaldı.
Cemiyet kimlerle çalışıyor ya da ortak
hareket ediyordu?
Mesela Filistin’de devlet kurmak isteyen Siyonist Yahudilerle dirsek temasındaydılar. Avrupa’daki Yahudiler bu konuda Cemiyete destek veriyordu. Ancak bu işin merkezinde yer alanlar Selanik’te bulunan Yahudiler ve Yahudi dönmesi olan Sabataycılardı. Yine doğu sınırımızda Ermenistan hayaliyle yanıp tutuşan Ermeni komitacıları ve bağımsızlık rüyası gören Arnavutlar da vardı. Bunlara Arap milliyetçilerini ve Bulgarları da eklemeliyiz. Böylece üç aşağı beş yukarı tam bir resim elde edebiliriz.
Cemiyet de istibdat diye adlandırdıkları dönemden bir an önce kurtulmak için bütün bu odaklarla temas halindeydi. Bu odaklara Mason localarını ve Carbonari örgütünü de eklememiz gerekiyor. Neticede içeriden ve dışarıdan desteklenen çok uluslu ve çok örgütlü bu ihanet şebekesi çalışmalarını hızlı ve etkin bir şekilde yapıyordu. Mesela Cemiyetin düzenlediği birinci ve ikinci Jön Türk Kongreleri bu noktada önemlidir. Bu kongrelerde içeride bulunan etnik unsurlarla devletin zayıflatılıp bölünmesi için gerekli eylemlerin tereddüt edilmeden yapılması konuşulduğunda, bir iki üye dışında kimse bu ihanete itirazda bulunmamıştı. Yaşadıkları akıl tutulmasını buradan da görebiliriz aslında.
Cemiyet’in asıl istediği neydi?
Burada aslında Osmanlı devletinin rejim olarak değiştirilmesi ve dönüştürülmesi söz konusuydu. İslâm hukukuna dayanan idareden laik ve seküler bir sisteme geçilmesi arzulanıyordu. Ancak bu düşünce açıkça söylenmiyor, satır aralarında ifade ediliyordu. Her zamanki gibi hedefte İslâm vardı. Cemiyet, genel olarak askerlerden oluşan bir yapıya sahipti. Sivil olarak Cemiyet’te bulunan Türk unsurların dışında Selanikli Yahudiler ve Dönmeler, Mason Locaları ve Bektaşî tekkeleri de yine kendilerine bu oluşum içinde yer bulmuşlardı. Ayrıca devrin ilmiye sınıfından da hatırı sayılır katılım vardı.
Cemiyet’in sivil kanadını oluşturan bu grupların görevleri neydi?
Bu sivil unsurlar ilk olarak Cemiyet’e yeni üyelerin katılmasıyla ilgiliyordu. Osmanlı Devlet geleneği belliydi. Bu sivil yapı ise imparatorluğun yapısına etnik milliyetçilik, Batıcılık gibi düşüncelerin, ideolojilerin dâhil edilmesini sağlıyordu. Bu noktada kendileri açısından kısa zamanda büyük ve önemli işler yaptılar. Devamlı yeni üyeler buldular ve insan gücünü taze ve diri tutmaya çalıştılar. Bu arada Cemiyet’in üye skalasına baktığınızda karşınıza farklı bir tablo çıkıyordu. Mesela bir üye hem Yahudi hem Mason hem de Bektaşî olabiliyordu. Zaten Sultan II. Abdülhamid döneminde ona karşı organize olan muhalif isimler bazı tekkelerin, Mason Localarının ve Carbonari örgütlerinin imkânlarıyla saklanıyor, faaliyetlerde bulunuyorlardı. Bu nedenle hepsinin iç içe geçmiş olması ya da muhalif kanadın bu kadar farklı renklere sahip olması çok da şaşırtıcı değildir. Burada asıl şaşırtıcı olan, normal şartlarda bir araya gelmesi mümkün olmayan bütün bu farklı grupların karşısında neredeyse tek başına mücadele eden Abdülhamid Han’ın bu mücadeleyi yaklaşık otuz yıl adeta tek başına sürdürebilmiş olmasıdır. O nedenle Abdülhamid Han’ın döneminin bütün devlet adamlarından çok daha yüksek politik ve siyasî zekâya sahip olduğu ifade edilir. Bunu da etrafında yer alanlardan çok, onu tanıyan yabancı devlet adamları söyler.
İttifak yapan bu yapıların merkez olarak Selanik’i seçmelerinin sebebi neydi?
Selanik, o dönem için muhaliflerin arayıp da bulamayacakları derecede verimli bir alandı. Çünkü bir kere özel bir statüsü vardı. Daha önce de söylemiştik, Uluslararası Jandarma Gücü’nün denetimindeydi ve İstanbul bu şehre istediği gibi müdahale edemiyordu. İkincisi bu kentte bulunan Mason Locaları ve Bektaşî tekkeleri muhaliflere gizlenme imkânı sağlıyordu. Cemiyet Selanik’te maddi sıkıntı da çekmiyordu. İspanya’dan gelen ve zamanında buraya yerleştirilen Yahudi nüfus onlara her türlü desteği sağlıyordu. Yahudi ve Sabatay Dönmeleri sadece lojistik destekle kalmıyor, maddi yardımda da bulunuyordu. Kent zaten adeta bir Yahudi şehrine dönüşmüştü. Osmanlı’da Masonluğun en önemli şehri de yine Selanik’ti ve kontrolü mümkün görünmüyordu. Makedonya sorunu şehri böyle bir statüye sokmuştu. Zaman ve zemin uygun olduğunda, kendisine kucak açan Osmanlı’ya karşı harekete geçmekte bir beis görmeyen Seferad Yahudileri de sâdık tutumlarını değiştirmişlerdi. Artık yeni bir oyun oynanıyordu ve herkes kartlarını açık oynamaya başlamıştı. Bu dönem için bir nevi “Pandora’nın kutusu” artık açılmıştı diyebiliriz aslında.
Siyonistler bu ittifaka nasıl dahil oldular?
Belki de doğru soru “Bu ittifakı Siyonist Yahudiler mi kurdu?” olmalıdır. En azından biz öyle düşünüyoruz. Ortada rejimden ve devletin idarî mekanizmasından memnun olmayan bir grup genç ve tecrübesiz enerji vardı. Siyonist Yahudiler de Selanik’te bulunan Yahudiler üzerinden bu genç kitlenin organize olmalarına yardım edilmesini sağladı. Selanik Yahudileri kentteki kalburüstü sınıfı teşkil ediyordu. Maddi seviyeleri çok iyiydi. Filistin’de Siyonist bir devletin hayalini kuran Siyonistler de bu yüzden Selanik’te ikamet eden dindaşlarına ayrı bir ilgi gösterdiler. Mesela Evrensel Yahudi Birliği organizasyonu olarak bildiğimiz Alliance İsraélite Universelle, ilk olarak Selanik Yahudileri ile dirsek temasına geçmişti. Görünürde bu yapının ana amacı Yahudi çocuklarına eğitim vermekti. Fakat aslında Osmanlı sınırları içerisinde Batı kültürünü yaymayı ve benimsetmeyi, Filistin’de bağımsız bir Yahudi devleti kurmayı amaçlıyorlardı. Selanikli Yahudiler de bu düşüncelere ilgi göstermişlerdi. Ancak Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması için Sultan II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi ve Siyonistlerin ideallerine engel olmayacak bir yönetimin iktidara gelmesi gerekiyordu. Bunun yolu da Selanik’ten geçiyordu. İşte Selanik’i önemli yapan ve muhalif fikirlerin, yapıların, örgütlerin merkez üssü haline getiren şey de buydu.
Filistin’de bir İsrail devletine giden yol Selanik’ten geçmiştir, diyebilir miyiz?
Kabaca böyle diyebiliriz. İlk olarak içerideki muhalifleri desteklemek ve onlarla ortak çalışmak öncelikli politika olarak belirlenmişti. Zaten Siyonizm’in ateşli savunucusu olan Theodor Herzl, 1897 yılında Basel’de düzenlenen Birinci Siyonist Kongre’de bu düşünceyi açıkça ifade etmişti. Onun bu kadar açık konuşması, muhaliflerin desteklenerek Filistin’de kurulacak bir İsrail devletinin önündeki engellerin teker teker kaldırılması söylemi Selanik Yahudileri üzerinde büyük etki yapmış ve onlar da saflarını net olarak Siyonizm’den yana belirlemişlerdi. Selanik Yahudilerinin bir başka az bilinen yönü de çoğunun İtalyan pasaportu taşıyor olmasıdır. Muhaliflere yardım ve yataklık eden bu grup, bir sorunla karşılaştıklarında İtalyan pasaportlarını kullanarak Osmanlı kolluk kuvvetlerinden istedikleri gibi kurtuluyorlardı.
Selanik’te bulunan Mason Locaları öne sürüldüğü kadar etkili miydi?
Burada etkiyi oluşturan esas etken Selanik’teki Mason localarının gücü değildi. Ne kadar güçlü olabilirlerdi ki? Ancak dünya masonlarıyla kurdukları bağ ve uluslararası Siyonizm’in sağladığı destek güçlerini bir anda kat be kat arttırmıştı. Mesela büyük mason üstadı olarak bildiğimiz Ernesto Nathan, yardımcısını İstanbul ve Selanik gibi şehirlere yollayarak neredeyse yirmi yıldır uykuda olan locaları uyandırmasını istemişti. Bu durum bize Yahudi nüfusun bulunduğu bu şehirlerde locaların güçlü olduklarını değil, o günün şartlarındaki politikaya uyumlu oldukları için desteklendiğini gösteriyor. Büyük Üstad Nathan’ın bu çağrısına Selanik’te bulunan Macedonia Risorta ve Veritas locaları hemen cevap verdi. Peki, biz bu locaları nereden hatırlıyoruz? Bu iki loca İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin hücre örgütlenmesini sağlayan localardı. Yıldız istihbaratına yakalanmamak için Cemiyet üyeleri bu locaların mekânlarını kullanıyordu. Zaten Cemiyet’e kabul yemini ve hücre örgütlenmesi modeli de Mason localarından ve Carbonari örgütlerinden kopya edilerek oluşturulmuştu. Locanın Cemiyet’e bağlı üyeleri ise tanıdık isimlerdi. Mesela Cemiyet’in Büyük Efendi ismiyle bilinen en önemli ismi Talat Paşa, Cemiyet’in genel sekreterliğini yapmış olan Selanikli Mithat Şükrü Bleda ve bir asker olan, daha sonra ise eğitimci ve siyasi kimliğiyle tanıdığımız Kazım Nami Duru, Macedonia Risorto Locası’nın üyesiydi. Bu locanın üstad-ı azamı da bizim çok yakından tanıdığımız bir isimdir aslında: Selanik Yahudilerinden Emanuel Carasso. Selanikli olan Carasso, Cemiyet’in merkez-i umumi azası idi. Ayrıca Cemiyet içinde en aktif Siyonist de yine Carasso idi. Bu noktada kendimize sormamız gereken bazı sorular bulunuyor. Birincisi, Selanik’te bulunan Mason localarının Cemiyet’in çalışmaya başlaması ile neredeyse eş zamanlı olarak uyandırılması tamamen tesadüf müydü? Yirmi yıldan fazladır uykuda olan localar ile Cemiyet’in aynı kentte harekete geçmesi tarihin garip bir cilvesi midir?
Çok tartışılan Emanuel Carasso gerçekten Cemiyet içinde etkin bir isim miydi?
Carasso; Selanikli bir Yahudi, iyi bir Mason ve Siyonist’ti. Bu kadar özelliği bünyesinde toplamış bir adam bir de Cemiyet’in merkezinde azalık görevi alıyorsa elbette çok önemlidir. Hüseyin Cahit Yalçın’ın “Hatıralarım” isimli eserindeki Carasso profiline bakarsanız karşınıza zavallı bir adam çıkacaktır. Yalçın öyle bir Carasso portresi çizer ki, ona göre bizim anlattığımız kişi tam bir komplo teorisidir. Fakat dönemin hadiselerine ve tanıklıklarına baktığımızda Hüseyin Cahit Yalçın’ın yaptığının “kurda kuzu postu giydirmek” olduğunu anlarız. Cemiyet’in Selanik’teki çalışmalarını organize eden, başında bulunduğu Mason locası sayesinde yeni üyeler kazandıran Carasso, aynı zamanda Siyonistlerle Cemiyet’in irtibatını kuran kişidir. Bu, onun “zavallı” gösterilmesiyle izah edilecek bir konu değildir. Talat Paşa’nın Mason olmasını sağlayan ve onu Siyonizm davasına kazandıran da yine Carasso idi. Bunların dışında Dünya Siyonist Teşkilatı’nın Selanik’te irtibat kurduğu önemli isimleri Cemiyet’e kazandıran da odur.
Abdülhamid Han Selanik’te neler döndüğünü bilmiyor muydu?
Yıldız Sarayı her şeyin farkındaydı. Hafiyeler Cemiyet üyelerini takip ediyor, her adımlarını olmasa da birçok hamlelerini önceden haber alıyordu. Ancak Selanik kentinin Makedonya sorunu nedeniyle sahip olduğu özel statü buradaki Yahudilere müdahale etmeyi imkânsız hale getiriyordu. Tanzimat ve Islahat Fermanları nedeniyle yabancılara sağlanan imtiyazlar sarayın elini kolunu bağlıyordu. 1906’da Selanik’te faaliyete geçen Osmanlı Hürriyet Cemiyeti, gizliliğini sağlamak ve üye sayısını güvenli bir şekilde artırabilmek amacıyla Selanik Yahudilerinin kontrolünde olan bahsettiğimiz Mason localarıyla ortak çalışıyordu. Mesela Cemiyet’in en önemli Masonlarından olan Manyasizâde Refik Bey, yabancı bir gazeteye verdiği röportajda localarla olan ilişkileri hakkında açıklamalar yapmıştı. Manyasizâde, Mason localarından ve özellikle de İtalya Masonluğundan maddi manevi destek gördüklerini kabul ediyordu. Sonuç olarak bu localar Cemiyet’in gizli faaliyetlerine imkân sağlıyorlardı. İşte Abdülhamid Han’ı iktidardan indiren ve Osmanlı Devleti’nin çöküşünü hızlandıran Cemiyet buydu ve o Cemiyet’in iş birliği yaptığı yapılar bunlardı.
Kaynaklar
Angelo Lacovella, Gönye ve Hilal, İttihat ve Terakki ve Masonluk, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1998.
Avram Galante, Türkler ve Yahudiler, İlaveli 2. Baskı, Tan Matbaası, 1947, İstanbul.
Cengiz Şişman, Suskunluğun Yükü -Sabatay Sevi ve Osmanlı Türk Dönmelerinin Evrimi-, Doğan Kitap, Çeviren; Ahmet Demirhan, Eylül, 2016, İstanbul.
Ernest Edmond Ramsaur, Jön Türkler, 1908 İhtilalinin Doğuşu, Pınar Yayınları, İstanbul, 2004.
Hüseyin Cahit Yalçın, Tanıdıklarım, Ötüken, 2019, İstanbul.
İlhan Tekeli, Selim İlkin, Cumhuriyetin Harcı, Bilgi Yay., İstanbul, 2003.
Marc David Baer, Selanikli Dönmeler, Yahudilikten Dönenler, Müslüman Devrimciler ve Seküler Türkler, Doğan Kitap, 2016, İstanbul.
Mim Kemal Öke, Kutsal Topraklarda Yahudiler ve Siyonistler, Çağ Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 1991, s. 152.
Murat Akan, Üst Akıl, Hayat Yayınları, 7. Baskı, Ankara, 2021.
Orhan Koloğlu, Abdülhamit ve Masonlar, Pozitif Yayınları, 2010, İstanbul.
Orhan Koloğlu, İttihatçılar ve Masonlar, Pozitif Yayınları, 2012, İstanbul.