Aramak

Tencere

Akıştayım…
Her Şey Yolunda…

Biliyorsunuz, çağımızda kendini kötü hissetmek kanunen yasak. Öyle düşük frekansla dolaşmak, çevrene negatif enerji yaymak falan altı aydan başlıyor artık! Çünkü madem ki biz modernizmin büyülü zamanlarında solunum yapabilme hakkı kazanmış canlılarız, madem ki 2000’leri ve devamını gördük; o hâlde gereğini yapıp kendimizi iyi hissetmek için kılıktan kılığa girmemiz de vatandaşlık görevi sayılır.

Sanki kötü hissetmek, arada üzülmek, öfkelenmek, hayal kırıklığı yaşamak insanî duygu gereksinimleri değilmiş gibi, zerre kadar olumsuzlukla karşılaşınca kendimizi en yakın iyi hissettirme çarkının dişlilerine teslim ediveriyoruz. Bi’ durup düşünmeden, acaba bu duygular da bana yepyeni farkındalık kapıları açılması için birer vesile olabilir mi demeden, kulluk yolculuğumda beni bulunduğum noktadan daha yukarıya taşıması için nasıl karşılamalıyım diye analiz etmeden püskürtmeye çalışıyoruz. 

Peki neden? Çünkü bu çağın kişisel gelişim üstadları böyle buyurmuştur ve çarkın dönmeye devam edebilmesi için izlerinden gidecek kişisel gelişmemiş dervişlere ihtiyaçları vardır!

Bu tür çarklara tek başınıza girme lüksünüz de yoktur. Eğer sosyal medyadaki bir sayfaya denk geldiyseniz, paylaşımı beğenip paylaştıktan sonra en az beş kişiye göndermeniz veya on kişiyi etiketlemeniz gerekir. Aksi halde sinerji alanından mahrum kalma riskiniz vardır. Yok, eğer bizzat gidip yüz yüze görüşecekseniz, o zaman da en azından bir kişiyi yanınızda götürmeniz makbuldür. Çünkü kalabalık arttıkça daha fazla banknota, pardon, daha fazla sinerjiye ulaşılacaktır.

.  .  .

– Anne noolur, bırak biraz daha uyuyayım yaa.... Dün de söyledim, ben seansa falan gitmek istemiyorum. Ben yataktan çıkmak bile istemiyorum.

– Yataktan çıkmak istemezsin tabi, dün uyumadan önce olumlama yapmadın ki! Neyse, çok geç sayılmaz, sabah olumlaması yaparsın sen de. Hadi bakalım söylediklerimi tekrarla, bak nasıl enerji gelecek. Kalk yüzünü yıka mutfağa gel hadi, olumlamayı ailece yapalım.

– Söylediklerini tekrarlayıp o seansa gideceğim süreyi uyuyarak geçirsem daha pozitif olurum, emin ol anne!

– İtiraz istemiyorum Muhittin Koray! Geç otur bakayım şöyle. O beğenmediğin seansa randevu bulabilmek için göbeğim çatladı benim, yok bi de gitmeyecekmişiz! O hocanın randevu defterinde en erken boşluk altı ay sonra, haberin var mı senin bundan! Neyse.... hadi bakalım, hep birlikte güne şahane bir başlangıç yapmaya hazır mısınız?

– Ben değilim.

– Allah aşkına yine başlama Hulusi Bey! 

– Değilim yaa, Allah Allah, zorla mı?! Çocuk haklı. Bizi kendi hâlimize bıraksan biz gayet pozitifiz aslında. Sabahları birazcık mahmur oluyo insan, hepsi bu! 

– Geçen sene de çocuğun yanında böyle şeyler söyledin durdun ne oldu? Kaybetti üniversite sınavını.

– Olumlama yapmadığı için değil, düzenli çalışmadığı için kaybetmiş olabilir mi onu?! Mesela yıl boyunca toplamda sadece 2 -3 hafta düzenli ders çalıştığı için falan?..

– Sen öyle zannet! Evrene saldı negatifi, saldı negatifi, negatif sonuç da geldi buldu işte çocuğumu! Sen böyle yaptıkça senden yüz buluyolar bak. Hiçbir egzersizi ciddiye almıyorlar sonra. Gözünü seveyim, iki dakka sus da yapalım şu etkileşimi. Eveeet... hadi herkes kapatsın gözlerini. Derin nefesler alıyoruz ve nefesimize odaklanıyoruz... Sakin ve huzurlu bir sesle tekrarlayalım: Bugün evrenin bana göndereceği tüm pozitif kişi ve olayları… sevgiyle kabul ediyorum… tüm negatiflikleri…. sevgiyle reddediyor… ve… evrene iade ediyorum...

– İade kartı içindedir inşallah!

– Dalga geçme Hulusi Bey, bak konsantrem bozuluyo. Devam ediyoruz çocuklar. Auramı kirletecek olan… tüm can yakıcı çakıl taşlarını…. ayaklarımın altından sevgiyle çekip… yoluma devam ediyorum… akıştayım… her şey yolunda…

– Aboo, bizim köyün deresindeki çakıl taşları geldi aklıma! Nasıl sivriydi hepsi oğlum biliyo musun, na böyle böyle köşeleri vardı. Ablamgiller beştaş oynamak için amcaoğullarımla bize ordan taş toplatırlardı. 

– Şu an babamızı duymuyoruuuz… tekrarlamaya devam ediyoruz… bugün ve bundan sonra…

– Bi keresinde ayağım kaydıydı, cumburlop dereye! O minnacık taşlar ayağımı nasıl acıttı, anam nasıl acıttı anlatamam. Sanırsın ayak tabanlarımı timsahlar dişledi. Anlatırken bile topuklarım sızladı.

– Bak hâlâ ne diyo yaa! Siz babanızı dinlemeyin çocuklar, beni dinleyin. Açmadınız di mi gözlerinizi. Bugün ve bundan sonra… bedenimin ve ruhumun kollarını… tam bir iyilik hâliyle… tüm evrene açıyorum… tıpkı bir ayçiçeği gibi… yüzümü iyilikle güneşe dönüyorum… akıştayım… huzurluyum... Evet, şimdi gözlerimizi açıyoruz… Çocuklar?!! Nereye gittiniz? Ah Hulusi Bey ah, dere dedi, kart dedi yine mahvetti sabah kucaklaşmamı! Çocuklar gelin masaya daha bitmedi, hadi yavrum! Oğlum uyma sen babana anne sözü dinle. Gel bağdaş kur otur şuraya. Bu manifesti yapmazsak kalakalırsın bu seneki sınavda da, annem bak evlerden ırak...  Muhittin Koraaaağğy!!!

.  .  .

İnsanlara faydalı işler yapan ehil uzman arkadaşlarımı tenzih ederim. Benim derdim, ruhsal sıkıntılara şifa vesilesi olma iddiasıyla cebini doldurup insanların umutları ile oynayan şarlatanlar ile!

Çünkü biz biliyoruz ki insan harekete geçmeden, emek vermeden, yalnızca kuru kuruya ezber cümleler kurarak ne hedeflerine ulaşabilir ne de kendini bir yerden bir yere taşıyabilir. 

Evet, Rabbimiz eğer dilerse yalnızca kavlî dua ile de istenen şeyleri verebilir, bundan zerre kadar şüphemiz yok. Ama dua dediğin de zaten yalnızca Allah’a edilir. Bir şey istenecekse de O’ndan istenir. Kendisi de yaratılmış olan gariban evrenden değil! 

Özellikle de günde 40 kez “Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz” diyen Müslümanların, neyi kimden istediği konusunda biraz daha uyanık olmaları şarttır.

Hadi bakalım, şimdi hepiniz için niyet alıyorum! Hep birlikte benimle aynı frekansa girmeye çalışın ve söyleyeceklerimi içinizde derinden hissedin: Bugün ve bundan sonra… evrenin bana ve okurlarıma göndereceği… tüm pozitif kişi ve olayları sevgiyle kucaklayıp kabul ediyor… tüm o güçlü sevgi frekansını… dergiye abone olanlara ve kitabımı satın almış olanlara yüklüyorum… Tüm negatifleri… dergiyi okumadan kenara atanlara… ve…. kitabımı hâlâ satın almamış olanlara… sevgiyle gönderiyorum…

Allah cümlemize akıl, izan, idrak ihsan etsin. Âmin.




Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy