Aramak

Derviş Bohçası

GAYRET

Gayret kelimesi bugünkü Türkçede “uğraşıp didinme, çabalama, çalışma isteği” anlamlarına gelir. Kelimenin “kayırma duygusu, koruma, esirgeme, kıskanma” gibi anlamları ise unutulmuştur. 

Tasavvufî bir kavram olarak “gayret” sevenin sevdiğini kıskanması anlamındadır ve Allah’ın gayreti (ilâhî gayret) ve kulun gayreti (beşerî gayret) olarak iki kısımda incelenir. 

İmam Kuşeyrî rahmetullahi aleyh gayretin iki çeşidini şöyle açıklar: “Hak Teâlâ’nın kuluna karşı gayreti, onu yaratılmışlara bırakmaması, insanlardan kıskanmasıdır. Kulun gayreti ise hâllerinden ve nefeslerinden hiçbir şeyi Allah Teâlâ’dan başkası için harcamamasıdır.” 

Aynı konuda İmam Şiblî rahmetullahi aleyh de şöyle buyurur: “Gayret iki türlüdür: Biri beşerî, diğeri ilâhî gayret. Beşerî gayret kişilere karşı olur. İlâhî gayret ise Allah’tan başkası için ziyan edilecek vakte karşı olur.”


“Gayretullah” yani Allah’ın kıskanması, Allah’ın kulunun kendisinden başkasına kulluk yapmasına razı olmaması, şirki yasaklaması ve sevdiği kullarına kötülük yapılmasından hoşnut olmamasıdır. Kulun gayreti ise amellerinde sadece Allah’ın rızasına niyet edip başka maksatlardan uzak durması, manevi hâllerini gizli tutması ve sürekli sevgisinin üzerine titremesidir. 


Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bir hadis-i şeriflerinde Allah’ın “gayûr” yani çok gayretli olmasını şöyle açıklar: 

“Allah kıskançtır, mümin de kıskançtır. Allah’ın kıskanması, müminin Allah’ın haram ettiği şeyi yapmasıdır.” (Buhârî) Bir başka hadis-i şerifte ise “Allah’tan daha kıskanç kimse yoktur. Bundan dolayı kötülüklerin açığını da kapalısını da haram kılmıştır.” (Müslim) buyurarak adeta ilk hadisi şerh etmiştir. Allah kullarına son derece merhametlidir, onların iyiliğini ister. Bu sebeple razı olduğu ve olmadığı hâlleri, işleri kullarına bildirir. Cenâb-ı Hakk’ın bunları önceden bildirmesi merhametinin bir sonucudur.


Seri Sakâtî kuddise sırruhû hazretlerinin yanında “Kur’an okuduğunda, seninle âhirete inanmayanların arasına gizli bir perde çekeriz” (İsrâ 45) ayet-i kerimesi okunduğunda; 

– Bu ayette geçen perdeden maksat nedir, bilir misiniz, diye sorar ve cevabı da kendisi verir: “Maksat gayret perdesidir. Allah Teâlâ’dan daha kıskanç (gayûr) kimse yoktur.” 

İmam Kuşeyrî kuddise sırruhû ise bu ayeti şöyle tefsir eder: “Seni korumamız altına alırız, üzerine korumamızın perdelerini çeker, günahkâr elleri senden uzaklaştırırız.” 

Şu halde Allah Azze ve Celle sevdiği kullarını kıskanır ve bu sebeple onları kötülerden ve kötülüklerden korur. Böyle kulların düçar olduğu dışarıdan zahmet görünen hâllerin içinde ancak hakikat ehline ayan olan nice rahmetler ve nimetler vardır. Mesela şehitler, ayet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde çok büyük mükâfatlarla müjdelenmişlerdir. Bu müjdelere nail olunca onların dünya hayatına dönüp defalarca şehit olmayı dileyecekleri bildirilmiştir. 

Cenâb-ı Hak, sevdiği kullarının da bu ikramlara karşılık kalplerinde başka sevgilerin yer etmesini istemez. Sadece kendisine yönelmelerini ister. 


Ebu Ali Dekkâk kuddise sırruhû hazretleri buyurur ki: “Allah Teâlâ, kendisine ibadet hususunda ihmalkârlık gösteren tembel kimselerin ayaklarına ‘hızlân’ yani ilâhî yardımın kesilmesi zincirlerini bağlar, bunların kendisinden uzak kalmalarını tercih eder, ‘kurb’ yani yakınlıktan uzak olmalarını ister. Bunun için onlar da ibadet ve hizmetten uzak kalırlar.” 

Kul, Allah ile arasına işlediği günahlarla perde koyar, dünya ve âhiret mutluluğuna götürecek yoldan saparsa, Hak Teâlâ da o kulundan yardımını keser. İşte buna “hızlân” yani Allah’ın asi kullarından yardımını esirgemesi denir.


Sûfîler gayretin tasavvuf yolunun başında söz konusu olduğunu söyler. Ebu Osman Mağribî kuddise sırruhû; “Gayret (kıskanma) müridlerin özelliklerindendir, hakikat ehli olanlarda bulunmaz” derken, İmam Kuşeyrî kuddise sırruhû, “Gayret, başlangıçta olanların sıfatlarındandır, tevhide ermiş kişi gayreti görmez, irade ile vasıflanmaz, âlemde meydana gelen olaylarda hüküm verme yetkisini kendinde bulmaz. Ne şekilde hüküm verilmesi gerektiğini en iyi bilenin Hak Teâlâ olduğunu idrak etmiştir” der. 


Zünnûn-u Mısrî hazretleri Allah Teâlâ’nın kâfirlerin sevilmemesini istemesi ile gayret arasındaki ilişkiyi şöyle açıklar: 

“Allah Teâlâ kendi düşmanlarını sevmeyi yasaklıyorsa, bu onun kıskançlığından değildir. Bu yasaklamanın asıl sebebi, sevdiklerini asi düşmanlarından ayrı tutmaktır. Düşmanlara gelmesi muhtemel felaketin dostlarına sıçramasını istememesidir.”


Gayret, dervişin kalbini Allah’a ayırıp O’nun sevgisi ile yeşertmesi, sadece O’na kulluk etmesi, O’ndan başka rab tanımaması ve yaptıklarını sırf O’nun rızasını gözeterek yerine getirmesidir. Allah’ın gayûr yani kıskanç olması ise, kulların kıskançlığından farklıdır. Allah’ın kulunu kıskanması, kulun yaratılmışlara yönelmesini, hele de onlara tapmasını yasaklaması, kullarının sadece kendisine ibadet edip kendisinden yardım istemelerini emretmesidir. Yani Allah Teâlâ’nın gayreti, kulunun günah işlemesini istememesidir. 

Gayret muhabbetin gereklerindendir. Sevginin olmadığı yerde gayret de olmaz. 

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy