Gaflet Perdesinden Sıyrılınca
12. yüzyılın meşhur sûfî âlimi İmam Gazâlî rahimehullah “Minhâcü’l-Ârifîn: Âriflerin Yolu” adlı kıymetli eserinde şöyle der:
Farzlardan biri alıp verilen nefesleri değerlendirmesini bilmektir. Mürid nefesini ya şükür için ya da af dilemek için tüketmelidir. Şu halde nefesini şükrü gerektirecek yerlerde tüketmişse şükretmeli, af dilemeyi gerektirecek yerlerde tüketmişse istiğfar etmelidir. Böyle davrandığında Allah Teâlâ’nın yardımı ve korumasıyla bütün davranışlarında O’na karşı itaat içerisinde olur. Bu hal ise ancak Cenâb-ı Hakk’a olan yalvarışının devam etmesiyle ve O’na olan muhtaçlığını bilmesiyle yerine gelir.
Bunun anahtarı ise ölümü hatırlamaktır. Çünkü ölümü hatırlamakta ömrü tek bir gün gibi düşünmek, mümin için hapis olan dünya hayatından, insanın düşmanı olan şeytan ve yardımcılarından kurtuluş vardır. Bu da ancak her vakit ölümü düşünmekle elde edilir. Tefekkürün kapısı kalbi dünya meşgalelerinden boşaltmaktır. Bunun çaresi dolu dizgin dünyaya dalmamaktır.
Kulun her hareketi ve işi için niyet gereklidir. Hadis-i şerifte niyetin önemi şöyle belirtilmiştir:
“Ameller ancak niyetlere göre karşılık bulur. Herkes için niyet ettiği şey vardır.” (Buhârî, İmân 41)
“Müminin niyeti amelinden daha hayırlıdır.” (Taberânî, Mu‘cemü’l-Kebîr, nr. 5942)
Vakitlerin değişmesi sebebiyle niyetler de değişir. Mürid niyetinin değişiklik göstermesinden dolayı nefsinde sıkıntı duyar, rahatsız olur. Diğer insanlar ise bu hususta rahattırlar. Mürid için niyetini korumaktan daha zor bir iş yoktur.
Kalbini dilinin kıblesi kıl. Zikir esnasında rubûbiyetin heybetini ve kulluğunu hakkıyla yerine getirememenin mahcubiyetini hisset. Bil ki: Allah Teâlâ kalbindeki sırları biliyor, yaptıklarının iç yüzünü görüyor ve gizli konuşmalarını işitiyor. Kalbini hüzün ile yıka ve orada korku ateşini yak. Kalbinden gaflet perdesini kaldırdığında, senin Yüce Allah’ı zikrettiğin gibi O da seni zikreder. Ayet-i kerimede şöyle buyruluyor:
“Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür.” (Ankebût 45)
Çünkü sen O’na muhtaç olduğundan dolayı zikredersin. O ise sana ihtiyacı olmadığı halde seni zikreder.
Kalpler ancak Allah Teâlâ’nın zikriyle mutmain olur ve O’nun zikri geçince titrer. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruluyor:
“Bilesiniz ki kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Ra‘d 28)
“Gerçek müminler ancak o kimselerdir ki, yanlarında Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir, kendilerine Allah’ın ayetleri okunduğu zaman bu onların imanını artırır ve bütün işlerinde sadece Rablerine dayanıp güvenirler.” (Enfâl 2)
Zikir iki çeşittir. Birincisi halis zikirdir. Bu, kalbin Yüce Allah’tan başka bir şeyle uğraşmayıp, sadece zikirle meşgul olmasıyla olur. İkincisi ise saf zikirdir. Bu da zikirden başka bütün kasıt ve yönelişleri yok etmekle hâsıl olur.