Aramak

Tarih

Büyük Yalan Çok İnanan

“Bir yalan ne kadar büyük olursa inananı da o kadar çok olur” sözünün, geçen yüzyılın ilk yarısında Nazi Almanya’sının propaganda bakanı olan Göbels’in söylediği kabul edilir. Aslında kim tarafından ve ne zaman söylendiği çok da önemli değil. Özellikle ideolojiler söz konusu olduğunda müthiş isabetine, doğruluğuna tarih şahit. 

İki dünya savaşının yaşandığı 20. yüzyıl, bu korkunç savaşların dışında ekonomi, bilim ve teknoloji, ideolojik propaganda alanlarında da savaşlara sahne oldu. Bu ikinci tür savaş topla tüfekle yapılmadığı için “soğuk savaş” olarak adlandırıldı. Ülkelerin haritalardan silindiği, 100 milyondan fazla insanın öldüğü, ekonomik, sosyal, siyasal bakımdan büyük yıkımların yaşandığı bu yüzyıl öncekilere hiç benzemiyordu. İmparatorluklar parçalanıyor, rejimler dağılıyor ve hanedanlıklar tarihin tozlu sayfalarına gömülüyordu. Rusya’da Sosyalistler, Almanya’da ise Naziler iktidara geliyordu. 

Bu arada yaşanan büyük trajedileri kullanan siyasî ve askerî liderler, toplumların kaderlerini şekillendirmeye, benimsedikleri ideolojileri yaymaya çalıştılar. Bunun için de her yolu mübah kabul ettiler. Amaca giden yol için yapılan her türlü eylem, büyük yıkımlar da dâhil, eleştirilmeden onaylandı. Savaşlar, ekonomik krizler, kitlesel ölümler, ümitsizlik kitlelerin düşünme, irade kullanma yetisini dumura uğrattı. Sonuç olarak da kitleler, akıllarını ve iradelerini ideolojilere ve siyasî hırslardan gözleri dönmüş liderlere teslim etti. 

Tarihin büyük yalancısı

Bu liderler arasında en bilinenleri hiç şüphesiz Almanya’da Adolf Hitler, İtalya’da Benito Mussolini, İspanya’da Francisco Franco, Sovyetler Birliği’nde Vladimir İlyiç Lenin ve Josef Stalin’dir. Ancak bu isimlerin içinde de en dikkat çekeni ve korkulanı şüphesiz Adolf Hitler’dir. 

Hastalıklı Batı düşüncesinin bir sonucu olarak karşımıza çıkan Adolf Hitler, sadece kendi ülkesine ve halkına değil, neredeyse dünyanın dörtte birine daha önce görülmemiş bir kâbus yaşattı. İyi bir hatip olduğu söylenen, ancak kötü bir asker olduğunda hiç şüphe olmayan bu çılgın Nazi lideri, Almanya’yı yıkıma sürüklerken halkına vaat ettiği “cennet” yerine cehennemin kapılarını sonuna kadar açtı.

Hitler ve Göbels

1920’li yıllarda siyasî bir figür olarak kendisini göstermeye başlayan Hitler kısa zamanda yıldızını parlatırken, kitleleri sevk ve idare için tarihte görülmemiş bir propaganda yürütmeye başladı. Tarihe geçen ve Hitler’e atfedilen “Bir yalan ne kadar büyük olursa inananı da o kadar çok olur” sözü Nazi Almanyası’nın içine hapsolduğu propaganda savaşlarını anlatması açısından en orijinal örneklerden biridir. Aslında bu sözün Hitler’e ait olmadığı bugün için biliniyor. Fakat sözün sahibini yine uzakta aramamak lazım. Bu söz Hitler’in propaganda bakanı ve en güvendiği isimlerden biri olan Josef Göbels’e ait kabul ediliyor.

Göbels, Nazizm’in yayılmasında etkili isimlerden biriydi. Hitler rejiminin ideolojik hedeflerini desteklemek için son derece etkili bir propaganda ağı geliştiren Göbels, on milyonlarca kişinin ölümünden sorumlu şebekenin etkili bir üyesi olarak tarihte kara bir leke olarak kaldı. 

Hitler ve kavgası

Adolf Hitler’in cezaevindeyken kaleme aldığı “Kavgam” adlı kitap Hitler’i, Nazi Almanyası’nı ve Göbels’i anlamak, hamlelerindeki hastalıklı mantığı yakalamak adına önemli ipuçları verir. Aynı zamanda Hitler’in otobiyografisi sayılabilecek bu kitap ilk defa 1925 ve 1926 yıllarında iki cilt halinde yayımlandı. 

Kavgam’dan da izi sürülebileceği gibi Hitler’in tarih sahnesine çıkış hikâyesi ilginçtir. 1923 yılında Münih’te başarısız bir darbe girişimine katılır. Tutuklanıp yargılanır ve hapis cezasına çarptırılır. Beş yıl olarak belirlenen ceza daha sonra indirilir ve yaklaşık dokuz ay sonra serbest kalır. Fakat cezaevinde boş durmaz; hitabetini geliştirmek için çalışır ve arkadaşı Rudolf Hess’in yardımıyla Kavgam’ı yazar. Burada hayatını, politik fikirlerini, Yahudi karşıtı görüşlerini, ırk teorilerini ve gelecekteki hedeflerini anlatır. Kitap, aynı zamanda Nazi Partisi’nin temel prensiplerini ve politik stratejilerini de içerir. 

Kavgam, Hitler’in yükselişiyle birlikte Nazi ideolojisini, Hitler’in liderliği altında gerçekleşen olayları anlamak için önemli bir kaynak kabul edilir. Kitap aynı zamanda Hitler’in düşüncelerini ve ideolojisini geniş kitlelere yaymasına yardımcı olur, politik etkisini de artırır. Propaganda aracı olarak kullanılmak üzere çeşitli versiyonları yayımlanır. Bugün birçok ülkede tam metin veya içinden belli bölümlerin halka açık olarak yayımlanması yasaktır. 

Tekrarın gücü

Kavgam’da, büyük yalanların daha inandırıcı olduğunu belirten Hitler, insanların küçük yalanları kolayca anlayabildiklerini, fakat büyük bir yalan söz konusu olduğunda mahiyetini tamamen kavrayamayabileceklerini dile getirir. Fakat “Yalan ne kadar büyük olursa inananı da o kadar çok olur!” sözü bu haliyle ne Hitler’in kitabında ne de Göbels’in kaydedilmiş konuşmalarında bulunmaz. Aslında kim tarafından ve ne zaman söylendiği çok da önemli değil. Özellikle ideolojiler söz konusu olduğunda müthiş isabetine, doğruluğuna tarih şahit. Yani kitlelerin sevk ve idaresinde bu sözün dile getirdiği acı gerçeği görmezden gelemeyiz. 

Nazi Almanyası’na baktığımız zaman bu düşüncenin, Hitler ve Göbels’in propaganda tekniklerinin temel prensiplerinden biri olduğu görülür. Kitlelerin önce kavramakta zorlandığı büyük bir yalanı belirli bir sıklıkta ve kararlı bir şekilde tekrar etmeleri, zamanla bu yalanın bir gerçek olarak kabul görmesini sağlayabilmiştir. Nitekim psikoloji biliminde insanların baskın ve tekrarlanan bilgiye karşı direnç göstermekte zorlandığı kabul edilir.

Propaganda makinesinin başı 

Tarihin gördüğü en büyük yalancılardan biri olan Göbels’e dönersek; 1 Mayıs 1945’te Berlin’de intihar edene kadar Adolf Hitler ve Nazi Partisi için en önemli isimlerden biriydi. Hitler’in en yakın çalışma arkadaşı ve danışmanı, aynı zamanda propaganda bakanıydı. Onun bu bakanlıktaki görevi gayet basitti: Nazi ideolojisini ve Hitler’in liderliğini halka yaymak, düşman propagandasına karşı mücadele etmek ve Alman halkının Hitler rejimine bağlılığını güçlendirmek!

Göbels, Propaganda Bakanlığı’nı, düşmanları ve rakipleri itibarsızlaştırmak, Yahudileri ve diğer “ırksal düşmanları” hedef almak için etkili bir araç haline getirdi. Bunun için gazeteleri, radyo, sinema gibi devrin medya araçlarını, devasa mitingler gibi etkinlikleri mümkün olan en etkili şekilde kullanmaya çalıştı. Yahudi soykırımında etkisinin çok büyük olduğu söylenir. Konuşmaları ve yazılarıyla Nazi rejiminin vahşi politikalarını açıkça destekliyor, savaştan yorgun ve ümitsiz Alman halkının moralini yüksek tutmaya çalışıyordu. 

Nazilerin büyük yalanları

Nazi Partisi, Alman halkına Aryan ırkının diğer tüm ırklardan üstün olduğunu empoze etti. Biyolojik ve genetik açıdan hiçbir temeli olmayan bu saçma iddia o kadar sık tekrarlandı ki günün sonunda Alman halkı bu büyük yalana inandı. Hem dünyanın hem Alman ekonomisinin sorunlarından neredeyse sadece Yahudilerin sorumlu olduğunu iddia etti. Çok sık tekrarlanan bu temelsiz iddia, ekonomik sıkıntılarla boğuşan Alman halkı tarafından bir aşamadan sonra doğru kabul edildi ve böylece Yahudilere karşı başlatılan soykırımın kapısı aralanmış oldu. 

Adolf Hitler’in “hataları olmayan, kusursuz bir lider” olarak gösterilmesi de yine Nazi propagandasının başarılarından biridir. Almanya büyük sorunlarla boğuşmaktadır ve bu sorunları çözecek kusursuz, tavizsiz, gözü kara bir lidere ihtiyaç vardır. Hitler, Almanya’yı eski ihtişamına geri döndürecek liderin ta kendisidir! Elbette bu büyük bir yalandı. Fakat etkili propaganda Hitler’in bu masalsı imajını kabul ettirmeyi de başardı. 

Yalancının mumu

İngilizcede “Yeterince sık söylenen bir yalan gerçeğe dönüşür” sözü Göbels’e atfedilen sözün neredeyse aynısıdır diyebiliriz. Yine Almancada bulunan “Eğer büyük bir yalan söyler ve bunu yeterince sık tekrarlarsanız, insanlar sonunda buna inanacaktır” sözü de aynı anlamdadır. Yine İngilizcede bulunan “Bir yalan dünyanın yarısını dolaşırken, gerçek hâlâ ayakkabılarını giyiyordur” sözü de yalanın kolay müşteri bulabilme kabiliyetine işaret eder. 

Diğer taraftan yalanın eninde sonunda anlaşılacağını dile getiren sözler de vardır. Mesela bizdeki “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” iyi bir örnektir. Fransızcadaki “Yalanın bacakları kısadır” sözü, yalanın bir süre insanları ikna etse de kısa zamanda açığa çıkacağını vurgular. 

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy