Aramak

Hal Dili

“Bu yolda en büyük makam ve en büyük iş, kötü bir huyu iyi bir huya dönüştürmektir.”

Sehl b. Abdullah Tüsterî kuddise sırruhû

Hürmet ve Nezaket

Tâbiîn neslinin büyük hadis âlimi Şa‘bî rahmetullahi aleyh anlatıyor:

“Bir gün Zeyd b. Sâbit radıyallahu anhu ile bir cenaze namazı kıldıktan sonra binmesi için bineğini yaklaştırdım. O sırada Abdullah b. Abbas radıyallahu anhu gelerek binmesi için üzengiyi tuttu. Bunu gören Zeyd b. Sâbit radıyallahu anhu;

– Ey Resûlullah’ın amcaoğlu, üzengiyi bırak lütfen, dedi. İbn Abbas radıyallahu anhu;

– Biz, âlimlere ve büyüklerimize bu şekilde muamele etmekle emrolunduk, dedi. Bunun üzerine Zeyd b. Sabit, İbn Abbas’ın elini öptü ve;

– Biz de Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin Ehl-i Beyt’ine böyle davranmakla emrolunduk, diye karşılık verdi.”


İmam Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn

Kim Kimdir?

Bir gün Tebe-i Tâbiîn neslinin (sahabeden sonraki üçüncü nesil) önde gelenlerinden Abdullah b. Mübarek rahmetullahi aleyhe sorulur:

– Size göre kâmil insanlar kimlerdir? 

İbnü’l-Mübârek:

– İlmiyle amel eden ihlâs sahibi âlimlerdir, dedi.

– Peki, sizce gerçek hükümdarlar, yöneticiler kimlerdir, diye soruldu.

– Dünya sevgisini kalplerine koymayıp zühd sahibi olanlardır, dedi.

– Peki, değersizler kimlerdir, diye soruldu. 

İbnü’l-Mübârek rahmetullahi aleyh şu cevabı verdi:

– İlmini, amelini ve dinini kullanarak dünyalık peşinde koşan kimselerdir.


Şa‘rânî, Tenbîhu’l-Muğterrîn

Nakşî Yolu

Nakşibendî tarikatının pîri Hâce Muhammed Bahâüddîn Şah-ı Nakşibend kuddise sırruhû buyurur:

“Yolumuz pek benzeri bulunmayan bir yoldur. Kopmaz sapasağlam bir tutamak gibidir. Bu yol, Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in sünnetine dört elle sarılmak ve ashâb-ı kirâmın yolunu takip etmek esaslarına dayanır. Ben bu hakikate, yolun başında veya sonunda, hep Allah Teâlâ’nın lütuf ve ihsanıyla ulaşmışımdır. Bu yolda Hak Teâlâ’nın cömertliğinden başka bir güzellik görmedim. Sünnete uymak en büyük ameldir. Bu yolda az bir amelle bile Cenâb-ı Hakk’ın yardımı sayesinde büyük bereketler ve manevi fetihler nasip olur.”


Hâce Ahmed b. İbrahim Sıddıkî, Şah-ı Nakşibend

Akıllı Kim?

Seyr ü sûlûk makamlarından bahseden ilk sûfîlerden olan Yahya b. Muâz rahmetullahi aleyh şöyle buyurmuştur:

Akıllı kimseler üç kısımdır: 

• Dünya kendisini terk etmeden dünyayı terk eden,

• Girmeden önce kabri için hazırlık yapan,

• Rabbi’ne kavuşmadan önce rızasını kazanan.


İmam Gazâlî, Kalplerin Keşfi

Kemalât Ne Zaman?

Meşhur velî Ebû Bekir Şiblî kuddise sırruhû hazretlerine;

– En acayip şey nedir, diye soruldu. Buyurdu ki: 

– Rabbi’ni tanıdıktan sonra O’na âsi olan kalptir.

– Mürid ne zaman kâmil olur, diye sorulduğunda ise şu cevabı verir: 

– Her yerde ve her zamanda hali bir olup, ihlâsa erdiği vakit kâmil (olgun) bir mürid olur.


Ferîdüddin Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ

“Beden hastalandığında yeme içme ve uyku onu rahatlatmaz. Aynı şekilde kalp de dünyaya bağlandığı zaman, vaaz ve nasihatler ona fayda vermez.”

Mâlik b. Dînâr kuddise sırruhû

O’na Güvenmiyor musun?

Şeyh Sa‘dî-i Şîrâzî kuddise sırruhû anlatıyor:

Bir adamın çocuğu diş çıkarmaya başladı. Bunun üzerine adamı bir düşüncedir aldı, hanımına şöyle dedi:

– Bu çocuğun yiyeceğini içeceğini nereden bulurum? İhmal etmek de adamlığa yakışmaz. 

Bu düşüncesiz adam böyle söylenirken hanımı şu cevabı verdi:

– Şeytanın vesvesesine kapılıp da çocuğun rızık endişesine düşme. Dişi veren Allah aşı da verir. Geceyi gündüzü yaratan Mevlâ, yarattıklarının rızkını da verir, asla aç koymaz. Ana rahminde çocuğa şekil veren Allah, onun rızkını da ömrünü de takdir etmiştir.

Bir efendi kölesini bakar gözetir de Yüce Yaratan yarattığı kulunu görüp gözetmez mi? Sen kölenin efendisine duyduğu güven kadar Cenâb-ı Hakk’a güven duymuyor musun?


Sa‘dî-i Şîrâzî, Bostan

Ne Kadar Gücün Yeterse

Gavs-ı Bilvânisî Seyyid Abdülhakim el-Hüseynî kuddise sırruhû hazretleri şöyle der:

“Rabbimiz öyle yücedir ki O’nun şanına yakışır ibadet yapmak mümkün değildir. Şayet insanın yüz bin senelik ömrü olsa, bütün ömrünü rükû ve secde ederek geçirse; oruçla, Allah’a itaat ve ibadetle tüketse yine de O’na layık ibadet etmiş sayılmaz. Öyle ise insanın gücünün yettiği kadar kulluğa gayret etmesi gerekir. Zira Âlemlerin Rabbi olan Allah da insana gücünün üzerinde bir şey yüklememiştir. İnsan sadece gücünün yettiği şeyleri yapmakla emrolunmuştur.”


Seyyid Abdülhakim Hüseynî, Sohbetler

Bunlarda Hayır Yok!

Hz. Ebûbekir radıyallahu anhu şöyle demiştir:

“Allah Teâlâ’nın rızası hedeflenmeyen sözde, Allah yolunda harcanmayan malda hayır yoktur. Cahilliği yumuşak huylu olmasını engelleyen, Allah için yapacağı işlerde insanların kınamasından korkan kimselerde de hayır yoktur.”


Muhammed Emîn Erbîlî, Tezhîbü’l-Mevâhibi’s-Sermediyye

Hizmetteki Nisbet

Tasavvuf yolunun büyüklerinden Seyyid Sıbgatullah Arvâsî kuddise sırruhû hazretleri şöyle der:

“Mürid en çok nisbeti (manevi yakınlığı) hizmet yapmakla elde eder. Hizmetten alınan feyz ve kemalât (manevi olgunluk) daha tesirli ve uzun sürelidir. 

Hizmetten kazanılan nisbet kolay kolay kaybolmaz. Başka şeylerden doğan nisbet ise kişinin küçük bir kusuruyla kaybolur.”


Şeyh Sıbgatullah Arvâsî, Minah

O’nun Rızasına Ulaşmanın Yolu

Bir gün Bâyezid-i Bistâmî kuddise sırruhû hazretlerine;

– Allah Teâlâ’ya ulaşmanın yolu nedir, diye soruldu. Hazret şöyle cevap verdi:

– Allah Teâlâ’ya ulaşmak, O’nun emirlerine gerçekten sarılmak ve bütün hallerde ihlâslı olmakla beraber doğruluktan ayrılmamakla mümkündür.


Abdülmecîd Hânî, el-Hadâiku’l-Verdiyye

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy