Nimetler ve Hazlar
12. yüzyılın meşhur sûfî âlimi İmam Gazâlî rahimehullah “Kimyâ-yı Saâdet” adlı eserinde şöyle der:
Cenâb-ı Hakk’ın insan hakkında yarattığı şeyler dört kısımdır:
Birincisi: Hem bu dünyada hem de âhirette faydalıdır. İlim ve güzel ahlâk gibi. Gerçek nimet bunlardır.
İkincisi: Dünyada da âhirette de zararlıdır. Cahillik ve kötü ahlâk gibi. Gerçek musibet bunlardır.
Üçüncüsü: Bu dünyada rahatlık, âhirette ise azap sebebidir. Dünya nimetlerinin çokluğu ve bunlardan haz duymak gibi. Bu, ahmaklara göre nimet, akıllılara göre beladır. Bu durum, aç bir kimsenin içinde zehir bulunan bal bulmasına benzer. Bu kimse eğer cahilse içinde zehir olduğunu bildiği halde onu nimet sayar. Akıllı ise onu bal değil, bela bilir.
Dördüncüsü: Bu dünyada zahmete, âhirette de rahmete sebep olur. Riyazet ve nefsânî heveslere karşı durmak gibi. Bu, akıllılara göre nimet, ahmaklara göre beladır.
Dünya işleri genellikle karışıktır. Yani içinde hem hayır hem de şer bulunur. Faydası zararından çok olan şey nimet sayılır. Bu ise insandan insana değişir. Kişinin kendisine yetecek kadar malın faydası zararından çoktur. Yetecek kadarından fazlası ise insanların çoğu için daha zararlıdır. Bazısına azı da zararlıdır, çünkü hırsının artmasına sebep olur. Bazıları da kâmil olur ve çok mal ona zarar vermez. Çünkü ihtiyaç olduğunda herkesle paylaşır. Şu halde bir şey bir kimse için nimetken, bir başkası için bela olabilir.
İnsanlar “Hoşa giden her şey nimettir” derler. Fakat hoşluklar ve hazlar üç kısımdır:
Birincisi: Çok adi, düşük olandır. Bu, midenin ve şehevî arzuların hazzıdır. İnsanların çoğu bunlarla meşgul olur; bütün istekleri bu iki hazzı bulmaktan ibarettir.
İkincisi: Üstünlük ve baş olma hazzıdır. Bu da öfke kuvvetinden doğan bir hazdır. Bu haz yeme ve şehvet hazzından daha üstündür fakat bu da düşüktür. Çünkü hayvanların tamamı değilse de bazıları bu hususta insana ortaktır.
Üçüncüsü: İlim, hikmet, Allah Teâlâ’yı tanıma ve O’nun hayret verici işlerini anlama hazzıdır. Bu, bütün hazlardan üstündür. Çünkü hiçbiri hayvanlarda yoktur. Bunlar meleklerin sıfatıdır. Bunlardan haz duyup başka bir şeyde tat bulmayan kimse kâmildir. Bunlardan hiç haz duymayan ise eksik ve hamdır; hatta hastadır ve helâk olmuştur.