Medine’nin iki büyük kabilesinden Hazrec’in Seleme boyunun reisi idi. Cahiliye döneminde putlara aşırı bağlılığı vardı; bu yüzden Ensar arasında en geç Müslüman olanlardan biriydi.
Hicretin ilk yılı dolmadan, Medine’de Ensar ile Muhacirlerin kardeş ilan edildiği muâhât merasiminde Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin yakın akrabası Ubeyde b. Hâris ile kardeş oldu.
Bir ayağında ileri derece topallık vardı. Bu sebeple Bedir Savaşı’na katılamadı. Ancak çok ısrar etmesi üzerine Hz. Peygamber Uhud Savaşı’na katılmasına izin verdi. O savaşta da şehit oldu.
Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem bir hadisinde, onun cennette sapasağlam ayaklarla yürüdüğünü bildirmiştir.
Uzun boylu, cömert, cesur ve şair ruhlu bir zattı.
Allah ondan razı olsun.
Medine halkının İslâm’la tanıştığı günlerde, Amr b. Cemûh radıyallahu anhunun yaşı altmışı geçmişti. Mus’ab b. Umeyr radıyallahu anhu vesilesiyle üç oğlu da Müslüman olmuştu. Bir süre sonra eşi Hind de Müslüman oldu, fakat babalarının putlarına düşkünlüğünü bildikleri için gizli tuttular.
Amr, Medine’nin ileri gelenlerindendi ve cahiliye döneminde soyluların evlerinde bir put bulundurması adetti. Amr’ın evinde de “Menat” isimli bir put vardı. Amr onu bulabildiği en güzel ağacın odunundan kendi elleriyle yapmıştı, bakımına çok özen gösterirdi. Her sabah evden çıkmadan önce, her akşam eve döndüğünde ilk işi putunu ziyaret etmek olurdu. Ona en güzel kokuları sürer, her gün parlatır ve temizlerdi.
Amr b. Cemûh, oğullarının İslâm’a girmesinden korkuyordu. Bu nedenle eşi Hind’e şöyle dedi:
– Hind, dikkatli ol! Oğullarının Medine’ye gelen o gençle (Mus’ab b. Umeyr’le) oturup kalkmalarına izin verme!
Karısı onu sakinleştirmek için;
– Tabii ki izin vermem, ama oğlun Muaz o genç hakkında bir şeyler söyledi, dedi.
– Yoksa Muaz atalarının dininden çıktı da benim haberim mi yok, diye öfkeyle sordu Amr.
– Hayır, asla! Sadece o genç insanları etrafına toplamış konuşurken oğlun da birkaç şey işitmiş.
Amr hemen oğlunu çağırttı ve duyduklarını aktarmasını istedi. Muaz Fâtiha suresini okuyunca duyduklarından çok etkilendi.
– Bu adamın söylediği her şey bu kadar güzel mi, diye sordu.
– Babacığım, bundan daha güzelleri de var. Neden sen de onu kabul etmiyorsun? Bütün Medine halkı İslâm’a girdi.
Amr, biraz düşündü ve şöyle cevap verdi:
– Menat’a danışmadan bir şey yapmak istemiyorum. Ona soracağım, neyi işaret ederse onu yapacağım.
Amr, Menat’ın bulunduğu odaya geçti, ona güzel kokular sürüp karşısına oturdu ve putla konuşmaya başladı:
– Ey Menat! Şu Mekkeli gençten haberin vardır. Bizden sana tapmayı bırakmamızı istiyor. Sana danışmadan bir şey yapmak istemedim. Bana bir yol göster.
Bir süre bekledi ama ne cevap ne işaret geldi. Bunun üzerine;
– Belki de kızdırdım seni, dedi; ama seni kızdıracak bir şey yapmam bir daha. Sorun değil. Bir süre bekleyeceğim. Sen sakinleş, öfken geçsin yine ziyaret ederim seni.
Amr’ın oğulları, babalarının akıllı bir adam olmasına rağmen kendi eliyle yonttuğu bir heykelden nasıl hayır beklediğine şaşırıyordu. Bir gün ona gerçeği göstermek için plan yaptılar. Aralarına arkadaşları Muaz b. Cebel’i de alarak putun bulunduğu odaya girdiler. Putu gizlice çıkarıp Medine dışında içi dışkı dolu bir çukura atıverdiler.
Ertesi gün Amr dua etmek için put odasına girince öfkeden deliye döndü. Ev ahalisini sorguya çekti. Bir cevap alamayınca topal ayağıyla evin dışında aramaya başladı. Uzun süre aradıktan sonra Menat’ı buldu. Hemen çukurdan çıkardı. Eve götürüp güzelce yıkadı, tekrar güzel kokular sürdü. Sonra hürmetle karşısına geçip şöyle dedi:
– Vallahi bunu sana yapanı bulursam onu pişman edeceğim!
Ertesi gün oğulları yine putu alıp aynı çukura attılar. Bir sonraki gün de aynısını yaptılar. Bir sonraki gün de…
Tâ ki bir gün babaları putu kurtarmaktan artık bıkana kadar. En sonunda Amr putun boynuna bir kılıç astı ve şöyle dedi:
– Ey Menat! Ey yüceler yücesi! Görüyorsun, bunu sana yapanı bulamıyorum. Eğer sende gerçekten bir hayır varsa boynuna astığım bu kılıçla kendini savun.
Ve yatağına gitti. Oğulları putu tekrar almak için geldiklerinde boynunda asılı kılıcı görünce onu daha da aşağılamak için alıp bir köpek leşine bağladılar ve tekrar çukura attılar. Babaları sabah putunu yine çukurda görünce bu sefer çıkarmadı. Hemen giderek Müslüman oldu.
***
Amr b. Cemûh’un bir ayağı ileri derecede aksıyordu. Bu yüzden çok istese de Bedir Savaşı’na katılmasına Hz. Peygamber izin vermedi.
Uhud hazırlıkları başlayınca Amr tekrar ısrarla katılmak istedi ve hazırlıklara başladı. Bu sefer dört oğlu da onun katılmasına karşı çıktı. Amr Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme gelerek oğullarını şikâyet etti. Şöyle dedi:
– Ey Allah’ın Resûlü! Oğullarım beni seninle Uhud’a göndermek istemiyor. Ama ben şu topal ayağımı cennet yolunda yürütmek istiyorum.
Resûl-i Ekrem, “sana cihad farz değil, Allah seni mazur kabul etti” demesine rağmen Amr ısrar etti. Bunun üzerine Allah Resûlü Amr’ın oğullarını çağırarak:
– Babanıza engel olmayın. Belki Allah ona şehadeti nasip edecektir, dedi.
Nitekim Amr Uhud’da kahramanca savaştı. Sağlam ayağı üzerinde zıplayarak var gücüyle düşmana karşı koydu. Ancak hem kendisi hem de oğulları şehit oldular. Hz. Ömer, Amr’ın ve oğullarının naaşlarını düşman askerlerinin ölülerinin arasından çıkarıp getirince Resûlullah sallalahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:
– Amr ve oğulları cennete adım attı.