Aramak

Güldeste

Zor Zamanlarda

17. yüzyılın Nakşibendî mürşidlerinden İmam Rabbânî kuddise sırruhû hazretleri, doğruları dile getirdiği, zulme ve zalime karşı durduğu için zindana atıldığı dönemde oğlu Hâce Muhammed Masum kuddise sırruhûya şu mektubu kaleme almıştır:

Sevinç ve üzüntü, kolaylık ve zorluk, bolluk ve darlık, rahmet ve zahmet, rahatlık ve sıkıntı, bela ve ikram hallerinde her daim Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun. Hiçbir nebînin çekmediği eziyeti çeken, hiçbir resûlün imtihan edilmediği belalarla imtihan edilen Peygamberimiz’e salât ve selam olsun. Nitekim O, bu sebeple âlemlere rahmet olmuş ve öncekilerin ve sonrakilerin efendisi olmuştur.

Değerli evladım;

Belalarla imtihan olma vakti her ne kadar çetin bir vakit olsa da fırsat ganimettir. Size bu fırsat bahşedilmiştir, Yüce Allah’a hamdetmeli, bir an bile boşa vakit geçirmeden işinize dönmelisiniz.

Vaktinizi mutlaka şu üç şeyden biriyle geçirmelisiniz: 

Kur’an-ı Kerim okumak,
Kıraati uzun tutarak namaz kılmak,
Kelime-i tevhidi tekrar etmek. 

Kelime-i tevhidi tekrar ederken “lâ” (hayır) kelimesiyle, nefsin arzularının altında bulunan bâtıl ilâhları reddetmeli, bütün arzu ve amaçları bir tarafa atmalı. İnsanın nefsî arzularını istemesi onun ilâhlık davasında bulunması anlamına gelir. Bu bakımdan kalpte nefsimizin arzusu namına hiçbir şey bırakılmamalı, hayalde hiçbir hevese yer verilmemelidir. Kulluğun hakikatine ancak bu yolla ulaşılır. 

Kulun (takdir-i ilâhiyi göz ardı ederek) nefsî muradının olmasını istemesi Mevlâ’sının muradına karşı koyma manasını çağrıştırır. Bu da Mevlâsı’nı reddetmesi ve kendisini Mevlâ edinmesi anlamına gelir. Şu halde bunun ne kadar çirkin bir şey olduğunu anlamalı ve ilâhlık iddiasını terk edip Mevlâmız’ın istekleri dışında hiçbir arzu ve amaç kalmayıncaya kadar uğraşmalıyız.

Belalara maruz kaldığınız şu dönemde, Allah Teâlâ lütfederse kolaylıkla bu kıvama gelebileceğinizi umuyoruz. Fakat diğer zamanlarda nefsimizin arzu ve amaçları Yecûc-Mecûc seddi gibi aşılması çok güç bir engel olarak karşımızda durmaktadır. Bu vakitleri fırsat bilerek tekkeye çekilip daima anlattığım kıvama gelmek için uğraşmalıyız. Fırsat bir ganimettir.

Fitne günlerinde gerçekleştirilen az bir iş diğer günlerde yapılan çok işe denktir. Şu halde bol bol mücahede ve riyazetle meşgul olmalı. Benden söylemesi… 

Bundan sonra kavuşup kavuşamayacağımız belli değil. Sana nasihatim, içinde hiçbir istek ve heves bırakmamandır. Bu hususta annenizi de uyarın ve kendisine bunun önemini anlatın.

Burada değişen bir şey yok; önceden ne ise şimdi de öyle. Bilmem ki buralardan size ne anlatayım? 

Çocuklara şefkatli olun ve onları Kur’an-ı Kerim okumaya teşvik edin. Üzerimizde hakkı olan kimseleri bizim adımıza razı etmeye çalışın. İman selametimiz için dua ederek bize yardımcı olun. 

Bakın, tekrar tekrar yazıyorum; sakın vaktinizi boş şeylerle geçirmeyin. Kitap mütalaa etmek ve talebe okutmak bile olsa Yüce Allah’ın zikrinden başka hiçbir şeyle meşgul olmayın. Zira zaman zikir zamanıdır. Bütün nefsânî arzularınızı “lâ” kelimesinin içine koyun ki onları kökünden yok edip, geriye hiçbir arzu ve amaç bırakmayın. Hatta çok istediğinizi biliyorum ama benim (hapishaneden) kurtulmamı bile istemeyin. Allah Teâlâ’nın takdirine razı olun.

Kelime-i tevhid zikri esnasında “illallah” (sadece Allah) sözüne geldiğiniz vakit, gönlünüze bilinenlerin ötesinde bulunan ve bizim için tam bir gayb olan Allah Teâlâ’nın tecellilerinden başka bir şey gelmesin. Evleri, köşkleri, çeşmeleri, bahçeleri, kitapları ve diğer şeyleri düşünmek kolaydır. Bu sebeple halinize bunlardan hiçbirinin karışmasına müsaade etmeyin. 

Ayrıca Yüce Allah’ın razı olduğu şeylerden başka hiçbir şeyden razı olmayın, onları arzu etmeyin. Bunlar bizim bu dünyadan çekip gitmemizle sona ereceğine göre, şimdiden onları terk edelim. Bunları gözümüzde büyütmeyelim. Allah dostları bunları kendi arzularıyla terk ederler. Gelin biz de bunları Cenâb-ı Hakk’ın isteğiyle terk etmiş olalım ve bu nimetleri elimizden aldığı için kendisine şükredelim. Belki bu yolla ihlâsa erdirilmiş kullardan oluruz.

Oturduğunuz her yeri kendinize vatan kabul edin. Her nerede geçerse geçsin, şu birkaç günlük ömrümüzü zikirle geçirelim. Zira dünya işleri kolaydır. Asıl âhiret işlerine yönelmek gerekir. Annenizi teselli edin ve kendisini âhiret hayatına teşvik edin. 

Eğer Allah Teâlâ dünyada tekrar karşılaşmamızı takdir ettiyse kimse bunun önüne geçemez. Şayet takdir etmediyse başımıza gelene razı olup takdire teslim olmalı ve dünyadaki karşılaşmamızı âhirete bırakarak Yüce Allah’tan bizleri cennette bir araya getirmesi için dua etmeliyiz.

Her hâl ve durumda Allah Teâlâ’ya hamdolsun. 

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy