Aramak

Büyüklerin Sözleri

Niçin Can Kulağı ile Dinlemeli?

“Velîlerin öğütlerini canla başla dinle! Dinle de üzüntüden, korkudan kurtul; manevi sükûnete, emniyete kavuş.”

(Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî kuddise sırruhû)

“Büyüklerin sözleri, sözlerin büyükleridir” manasında “Kelâm-ı kibâr, kibâr-ı kelâmest” denilmiştir. Büyüklerden murat, kemâlât ehli mü’minlerdir. Selef-i sâlihîndir; evliyâ, asfiyâ, ulemâ ve urefâdır. 

Ayet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerden sonra sözlerin büyüklerini, yani en güzelini, en doğrusunu, en faydalısını, en tesirlisini ve de tam kararında olanını bu ulular söylemişlerdir. 

Hikmet-âmîz, ibret-engîz sözlerdir bunlar. Selâmete götüren, dalâletten koruyan nasîhatlerdir. 

Ol sebepten Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî kuddise sırruhû, Mesnevî-i Şerîf’inde, velîlerin sözlerini canla başla dinlemeye çağırır bizi. O sözleri âsâ edinenler dünya yolculuğunda sürçmeyecek, istikâmetini yitirmeyecek; dünyanın türlü dertleriyle me’yûs ve
mükedder olmayacaktır. 

Aynı nasîhati Hazret-i Mevlânâ’dan iki asır önce Yusuf Has Hâcib de yapmıştır. Kutadgu Bilig’de “Sana lâzım olan sözü ululardan işit!” der. “Kulak ver ki ulular sözü sana göz olsun!” der. 

Büyük sözü, dinleyene göz olunca kişi doğruyu yanlışı görebilecek, adımını ona göre atabilecektir. Bizim irfanımızdaki büyük sözü dinlemeye dair telkinler bu kaynakların bakiyyesidir. Şer’-i şerîf çerçevesinde kalmak şartıyla elbette yaşça büyük olanların tecrübeye dayalı ikazlarına da kulak verilecektir ama sözü dinlenecek büyüklerle hususen kastedilenler Allah dostlarıdır.

Büyüklerin sözleri hikmetli sözlerdir. Hikmet, Cenâb-ı Mevlâ’nın, kendisine ihlâsla teslim olup kulluk eden, kâmil iman sahibi, müttakî kullarına ilhâm-ı ilâhî ile ikramıdır. Riyazet ve zikrullahla tasfiye edilmiş bir kalbin, ilâhî sırlara vâkıf olması mazhariyetidir. Daha ziyâde bu mazhariyetin neticeleri üzerinden târif edilir. 

Meselâ, “kulun kendisine ikrâm edilen ilham nispetinde eşyânın mâhiyyet ve hakîkatlerini bilmesidir” denilir. “Hikmet, mutlak hakikate uygun olanı söylemektir” yahut “söz ve fiilde isâbettir” diyenler vardır. 

Ayet-i kerîme ve hadîs-i şeriflerin birer hikmet olması hasebiyle, dînin bu iki aslî kaynağı hakkında derin ve doğru bir kavrayış da hikmet diye nitelenmiştir. Buna bağlı olarak nefsin âfetleri ve şeytanın tuzakları ile böyle tehlikelerden halâs olmanın yollarını sezip bilmek dahî hikmet sayılmıştır. 

Hulâsa hikmetli sözler, herkesin kavrayamadığı hakikatlere vukûfiyetle söylenmiş, derin manâlar barındıran, doğruya sevk edip yanlışlardan sakındıran sözlerdir. Dinlemek, kıymet vermek, anlamaya çalışmak, mûcibince amel etmek gerekir.

Büyüklerin sözleri, gereksiz lafızlardan arındırılmış, kısa, veciz sözlerdir aynı zamanda. Kısadır ama bereketlidir. Manâyı ve maksadı eksiksiz yansıtır. Üzerinde düşünüldükçe istifâde edilecek yeni manâlara kapı araladığı görülür. 

Vecîze, “i’cazlı söz” demektir. “Anlatılmak isteneni az sözle fakat bütün derinliğiyle, tam olarak, en güzel, en düzgün ve en tesirli şekilde anlatmak” diye tarif edilen i’caz, aslında “benzerini söylemede insanları acze düşüren ifade mahareti”dir. Her kişinin değil er kişilerin harcıdır yani. 

Bu dahî Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vessellemin tebliğ ve terbiye usulü ile örnekliğinin mirasçısı âlimlerin, o tevârüsle kazandıkları bir bağış olmalıdır. Çünkü Fahr-i Kâinât sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz, “Bana cevâmîu’l-kelâm verildi” buyurmuştur. Cevâmîu’l-kelâm, veciz söz söyleme, az sözle çok manâ ifâde edebilme hususiyetidir. Resûl-i Kibriyâ sallallahu aleyhi vessellemin sünnet-i seniyyesine titizlikle ittibâ edenler O’nun bu hususiyetinden de nasiplenmişlerdir.

Hâsıl-ı kelâm, büyüklerin sözleri herhangi bir söz değildir. Şeyh Gâlib, Hüsn ü Aşk’ın takdim kısmında, eseri için, “Zannetme ki şöyle böyle bir söz” diyerek okuyacak olanları uyarır ve onları, “Fehmetmeye sen de himmet eyle” diyerek anlama gayretine çağırır. Onun bu ikaz ve çağrısı ashâb-ı hikme’nin cümlesinin sözleri
için de geçerlidir. 

Ehlullâhın hikmetli, derin manâlar taşıyan veciz sözlerini, sıradan insanların sözleriyle bir tutmamak, can kulağı ile dinleyip anlamaya çalışmak iktiza eder. Büyüklerin sözleri kıymet itibariyle manâ denizinden çıkarılmış inciler mesabesindedir. Kadrini bilmek gerekir. Yahut veciz olmaları itibariyle hakikat denizinden alınmış birer damla gibidirler. Damladır amma içinde bütün nitelikleriyle denizi barındırır. 

Anlama, fehmetme cehdi; biraz da damlada denizi görebilme gayretidir. O gayreti sarf etmek gerekir. Ta ki üzüleceğimiz, korkacağımız bir âkibetle karşılaşmayalım. Bu maksatla her ay büyüklerin sözlerinden birini bu sayfalarda anlamaya, anlatmaya çalışacağız inşallah. Gayret bizden, tevfik Allah’tandır. 

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy