Aramak

Hal Dili

Kur’an’da Sabır

Tefsir ve fıkıh ilimlerindeki derin vukûfiyeti ile bilinen sahabî Abdullah b. Abbas radıyallahu anhümâ demiştir ki: 

“Kur’an’da sabır üç şekilde geçmektedir:

1. Allah Teâlâ’nın farz kıldığı şeyleri yerine getirmeye sabır. Bunu yapan kimseye üç yüz derece verilir. 

2. Allah Teâlâ’nın haram kıldığı şeyleri yapmamaya sabır. Bunu yapana altı yüz derece verilir. 

3. Musibetle ilk karşılaşıldığı anda sabır. Bunu yapana ise dokuz yüz derece verilir.”

Ebû Tâlib el-Mekkî, Kalplerin Azığı

“Sizden biri, ibadetiyle övülme isteğini terk etmedikçe ve dünyayı kimin yediğini önemsemeyi bırakmadıkça imanın hakikatine varamaz.”

Hz. İsa aleyhisselâm

İnsanın Kıyameti

Hüccetü’l-İslâm İmam Gazâlî kuddise sırruhû, ölüm anında bedenin yaşayacağı dehşetin ve diğer hallerin büyük kıyametteki karşılıklarını şöyle ifade eder:

“Bedenin sana özel dünyandır. Kemiklerin yeryüzünün dağlarıdır. Başın yeryüzünün semasıdır. Kalbin yeryüzünün güneşidir. Kulağın, gözün ve diğer duyu organları yön gösteren yıldızlarındır. Bedeninden terin boşalması yeryüzünün denizidir. Kılların yeryüzünün bitkileridir. Kolların yeryüzünün ağaçlarıdır. Diğer bütün azaların da aynı şekildedir. 

Ölümle bedeninin direkleri yıkılınca dünyan (bütün bedenin) şiddetle sarsılır. Kemikler etlerden ayrıldığında büyük kıyametteki yerin ve dağların kaldırılıp bir vuruşla birbirine çarpılmasıdır. Kemikler çürüdüğünde dağlar ufalanıp savrulmuş olur. Ölüm anında kalbin karardığında güneşin kararmış olur. Kulağın, gözün ve diğer duyu organların görevlerini yitirdiğinde yıldızların dökülmüş olur. Beynin yarıldığında gök paramparça olur. Ölümün dehşetinden alnında ter boşandığında denizler kaynamış olur. Bineğin olan ayaklarından biri diğerine dolandığında, büyük kıyamette olacağı üzere kıymetli binekler terkedilmiş olur. Ruh bedeni terk ettiğinde büyük kıyametteki gibi yer kaldırılıp uzatılır, içinde olanları dışarı atıp boşalır.

[Şu halde kıyametin seni beklemekte. Büyük kıyametten önce kendi kıyametine hazırlan.]”

İmam Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn

Korku ve Ümit Dengesi

Lokman aleyhisselâm oğluna şöyle nasihat etmiştir:

“Oğulcuğum! Allah Teâlâ’dan öyle bir korku ile kork ki içerisinde Allah’ın rahmetinden ümit kesme olmasın. O’nun rahmetine de öyle ümit bağla ki içinde Allah’ın imtihanından emin olma bulunmasın.”

Ebû Tâlib el-Mekkî, Kalplerin Azığı

Müjdeler Olsun!

Hz. İsa aleyhisselâm şöyle demiştir:

“Dünyada mütevazı olanlara müjdeler olsun! Onlar kıyamet günü kürsülerin üzerinde otururlar. Dünyada insanların arasını düzeltenlere müjdeler olsun! Onlar kıyamet günü Firdevs cennetine vâris olurlar. Dünyada kalplerini temizleyenlere müjdeler olsun! Onlar kıyamet günü Allah Teâlâ’ya
 nazar ederler.”

İbn Ebi’d-Dünyâ, et-Tevâzu ve’l-Humûl

“Size gereken, nimetlere devamlı şükretmenizdir. Çünkü bir topluluktan alındıktan sonra tekrar geri dönen nimet pek yoktur.” 

Fudayl b. İyâz rahmetullahi aleyh

İmanın Dört Direği

Hz. Ali radıyallahu anhu
şöyle demiştir:

“İmanın dört temel direği vardır. Bunlar; sabır, yakîn, adalet ve cihattır. Sonra sabır da dört kısma ayrılır. Bunlar; şevk, korku, zühd ve murâkabedir. Kim cennete iştiyak duyarsa nefsinin istek ve yönlendirmelerinden uzak durur. Kim ateşten korkarsa haramlardan el çeker. Kim dünyadan gönlünü çekerse musibetler ona kolay gelir. Kim devamlı ölümü hatırlarsa hayırlı işlere koşar.”

Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliya

Takvanın Üç Alameti

Hz. Davud aleyhisselâm, oğlu Hz. Süleyman aleyhisselâma demiştir ki: “Müminin takva sahibi olduğu şu üç şeyle bilinir:

1. Elde edemediği şeylerde Allah’a tevekkül,

2. Elde ettiklerine güzel rıza,

3. Elinden giden şeylere güzel sabır.”

Beyhakî, Kitâbü’z-Zühd

Sabrın Bedeli 

İmam Gazâlî kuddise sırruhû
şöyle nakleder:

Hz. Davud aleyhisselâm;

– Ya Rabbi, senin rızanı elde etmek için musibetlere sabreden hüzünlü kimsenin mükâfatı nedir, diye sordu. Bunun üzerine Allah Teâlâ buyurdu ki:

– Onun mükâfatı, kendisine iman elbisesini giydirmem ve ondan bir daha çıkarmamamdır, buyurdu. 

İmam Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn

Hasta Ziyareti

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Bir Müslüman hasta olan bir Müslüman kardeşini sabahleyin ziyaret ederse yetmiş bin melek akşama kadar onun için istiğfar eder. Eğer akşam ziyaret ederse yetmiş bin melek onun için sabaha kadar istiğfar ederler. Aynı zamanda o kimse için cennette bir bahçe vardır.”

Tirmizî, Cenâiz 2

Nasuh Tevbe

Ebû Tâlib el-Mekkî rahmetullahi aleyh nasuh tevbesi hakkında şunları söylemiştir:

Bil ki günahların aslı on ameldir. Kul her bir günahtan on defa güzelce tevbe etmedikçe, Allah Teâlâ’nın sevdiği tevbe ehlinden olamaz. Tevbesi de Allah’ın şartlarını ortaya koyduğu, peygamberlerin âdâbını ve esasını açıkladığı nasuh tevbesi olmaz. Nasuh tevbesi için yapılacak işler şunlardır:

1. Günah olan işi terk,

2. Günah konuşmaya tevbe,

3. Günaha sevk eden sebeplerle buluşmaya tevbe,

4. O günahın benzeri bir işi yapmaya tevbe,

5. Günaha bakmaya tevbe,

6. Günahı konuşanları dinlemeye tevbe,

7. Günaha niyetlenmeye ve yönelmeye tevbe,

8. Tevbenin hakkını yerine getirmedeki kusurlara tevbe,

9. Allah’ın rızasını arayan ve isteyen birisi olamama halinden tevbe,

10. Yaptığı tevbeye bakıp onunla yetinmekten ve ona güvenmekten tevbe.”

Ebû Tâlib el-Mekkî, Kalplerin Azığı

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy