Ramazan-ı Şerif
1 Ramazan 1445
11 Mart Pazartesi
Kadir Gecesi
26 Ramazan 1445
5 Nisan Cuma
Ramazan Bayramı
01 Şevval 1445
10 Nisan Çarşamba
Kadir Gecesi
Cenâb-ı Hakk’ın yarattığı her şeyin bir değeri ve hikmeti vardır. Zaman da böyledir. Nitekim zamanın akışı içinde bazı bölümler daha faziletli ve üstün kılınmıştır. İbadet mevsimi, kurtuluş vesilesi ve mağfiret günleri olan Ramazan ayında da böyle çok kıymetli bir gece vardır ki Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle bin aydan daha hayırlıdır: Bu gece Kadir gecesidir.
“Kadir” sözlükte, hüküm, şeref, güç, yücelik gibi anlamlara gelir. Ayet-i kerimede, “leyletü’l-kadr” şeklinde Kur’an-ı Kerim’in indirildiği gecenin adı olarak kullanılır.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Biz onu (Kur’an-ı Kerim’i) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu bilir misin? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. O gecede Rabbi’nin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail) her iş için iner dururlar. O gece esenlik doludur; ta fecrin doğuşuna kadar...” (Kadir 1-5)
Enes b. Mâlik radıyallahu anhu, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
“Kadir gecesi olunca Cebrail, meleklerden bir cemaat ile iner. Ayakta ibadet eden (namaz kılan) veya oturarak Allah’ı zikreden her kula dua eder ve selam verirler.” (Beyhakî, Şuabü’l-İman, nr. 3695)
Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anhudan rivayet edildiğine göre Ramazan ayı geldiğinde Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Ramazan ayı geldi, o mübarek bir aydır, o ayın orucunu Allah size farz kılmıştır. O ayda cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur. Onda bir gece vardır ki bin aydan daha hayırlıdır. O gecenin hayrından mahrum kalan gerçekten mahrum kalmıştır.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 230, 385, 425; Nesâî, Savm, 3)
Ramazanın son on gününe girildiğinde Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselam dünyevî işlerinden uzaklaşıp itikâfa çekilir, gecelerini daha çok ibadet ve tefekkürle geçirdiği gibi ailesini de ibadet için uyanık tutardı.
Kadir gecesi için Hz. Âişe radıyallahu anhâ validemiz de şöyle demiştir:
“Allah Resûlü, Ramazanın son on gününde itikâf edeceği yere çekilir ve ‘Kadir gecesini Ramazanın son on gününde arayın’ derdi.” (Müslim, Sıyâm, 40; İbn Mâce, Sıyâm, 56)
Bu itibarla sâlih kimseler, Ramazan ayının son on gününe girildiğinde, her geceyi Kadir gecesi olabilir düşüncesiyle ibadetle ihyâ ederler.
Efendimiz aleyhissalâtu vesselam
şöyle buyurur:
“Kim Ramazan ayı boyunca akşam ve yatsı namazını (ve teravihi) cemaatle kılarsa, muhakkak Kadir gecesine rast gelir ve o gecenin bereketinden
büyük pay sahibi olur.”
(Beyhakî, Şuabü’l-İmân, nr. 3707)
Ramazan Bayramı
Rahmet ve mağfiretiyle gönüllerimizi kuşatan, kul olmanın şuurunu ve ibadetin huzurunu bizlere bir kez daha yaşatan Ramazan-ı Şerif’i geride bırakmanın hüznü içindeyiz. Fakat aynı zamanda üç ayları, mübarek geceleri ve on bir ayın sultanını ihyâ ederek kutlu bir bayram sabahına uyanmanın sevincini yaşıyoruz. Bizleri bayrama ulaştıran Yüce Rabbimiz’e sonsuz hamd ve senalar olsun.
Her nimet gibi bayramlar da Cenâb-ı Hakk’a şükür vesilesidir. Bu bereketli iklimi en güzel şekilde değerlendirmeli, ubudiyet yolunda fırsat bilmeliyiz.
“Bayram” manasına gelen Arapça “îd” kelimesi dönmek anlamına gelen “âde” kelimesinden türemiştir. Bayram günlerine “îd” denilmesini şöyle izah ederler:
“Müminler, Ramazan orucundan sonra Fıtr bayramını, hac ibadetinden sonra da Kurban bayramını kutlarlar. Bu ibadetlere her sene tekrar dönerler ve ibadetlerini yeniden yaparlar. Cenâb-ı Hak da daima onlara sevap ile karşılık verir. Bu günlerin dönmesi, müminlere sevincin geri dönmesi anlamına gelir.”
Bayram, ilâhî ikramlarla sevinip huzur bulmak ve bu hali insanlarla paylaşmaktır. Bu yüzden bayramlarımız, ibadet tarafının yanı sıra kaynaşma, barışma ve paylaşma demektir. Bu güzel hasletler bu mübarek zamanlarda hikmet-i ilâhî olarak kolaylaştırılmıştır. Ayrıca diğer vakitlere göre daha fazla sevap ile müjdelenmiştir. Efendimiz aleyhissalâtu vesselam buyurmuştur ki:
“Ramazan bayramı sabahı Allah Teâlâ melekleri gönderir. Melekler yeryüzüne iner. Sokak başlarını tutarlar ve şöyle seslenirler:
– Ey Muhammed ümmeti! Bol hediyeler ihsan eden ve büyük günahları bağışlayan Rabbiniz’in huzuruna koşun!
Onların bu seslenişlerini insanlardan ve cinlerden başka bütün mahlukat işitir. İnsanlar camilerde toplanınca Cenâb-ı Mevlâ meleklerine şöyle seslenir:
– Görevini yapan kişinin mükâfatı nedir?
Melekler şöyle cevap verirler:
– Ey Rabbimiz! Ona verilecek karşılık, bedelini eksiksiz almak olmalıdır.
Cenâb-ı Mevlâ da meleklerine şöyle buyurur:
– Ey meleklerim, sizleri şahit tutuyorum, ben onlardan razı oldum ve onları bağışladım.” (Beyhakî, Şuâbu’l-Îman 3695)
Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellemin kıldığı ilk bayram namazı, hicretin ikinci yılında kılmış olduğu Ramazan (Fıtr) bayramı namazıdır. O, bu yıldan sonra bu namazı hiç terk etmemiştir.
Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Kim bayram günü üç yüz defa, ‘Sübhânallâhi ve bihamdihî’ der ve bunu Müslümanların ölülerine hediye ederse, her müminin kabrine bir nur girer ve o kişi vefat ettiği zaman Cenâb-ı Hak onun kabri için de bin nur verir.”
(Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Evsat, 1/357)