Aramak

Büyüklerin Sözleri

Neden Düştük?

“İzzeti İslâm’dan başkasıyla elde etmeye çalışırsanız Allah Teâlâ sizi zelil eder.” 

(Hz. Ömer radıyallahu anhu)

Hz. Ömer radıyallahu anhunun, “İzzeti İslâm’dan başkasıyla elde etmeye çalışırsanız Allah Teâlâ sizi zelil eder” ikazında “siz” dediği muhatapları biz Müslümanlarız. Bilhassa son iki asırdır dûçar olduğumuz zilletin hem gerçek sebebine hem yegâne çaresine işaret eden bu ikaz, epeydir yanlış anladığımız izzet ve zillet tasavvurumuzu vahiyle tashihe de çağırıyor.

Kur’an-ı Kerim’de beyan buyurulduğu üzere mutlak manada izzet “tamamıyla Allah’a aittir.” Allah azze ve celle, “el-Muizz” ism-i şerifiyle kullarına kendisine yakınlığı nispetinde izzet bahşeder. “İzzet Allah’ın, O’nun Resûlü’nün ve müminlerindir.” mealindeki ayet-i kerimede ise izzetin kimlere ikram edildiği haber verilmektedir. Bu demektir ki insanlar için bahis mevzu olduğunda izzet; sadece İslâm’da, kâmil imandadır. Allahu azîmüşşan kime iman nimeti bahşetmişse, ona izzet de bahşetmiştir. Başka bir ifadeyle izzet; mümin tavrının, mümin duruşunun iktizasıdır. 

Harc-ı âlem anlayış izzeti “gücün, kudretin, yenilmezlik manasında üstünlüğün, hür ve hâkim olmanın kazandırdığı kadr ü kıymet yüceliği, şeref, itibar, saygınlık” diye tarif eder. Böyle bir tarif; gücü, üstünlüğü, hâkimiyeti izzetin sebebi görmek gibi bir arıza ile malûldür. Zira bu vasıflar izzetin sebebi değil, izzeti de içinde barındıran imanın, Allah Teâlâ’ya ihlâsla kulluğun tezahürüdür. 

İnsan ancak mutlak manada “azîz” ve “var” olan Allah’a iman ederse, kendisini Allah’ın kulu, yeryüzündeki halifesi ve mahlûkatın en şereflisi görmek gibi bir izzete nail olabilecektir. Güç, üstünlük, yenilmezlik, hürriyet ve hâkimiyyet bu nispetle kazanılır. Çünkü insan ancak böyle bir nispetle zillete düşmez. Yani Allah’tan başka hiçbir ilâhın önünde eğilmez, dünyaya kapılmaz, hevâsının peşinden sürüklenmez, fani şeylere karşı zaaf göstermez. Bilir ki yeryüzü kendisinin emrine âmâde kılınmıştır. Bu yüzden dünyanın ve dünyalığın kendisini yönlendirmesine izin vermez. Hem kendi zâtına hem bütün âdemoğluna hoşça bakar, zira “zübde-i âlem” olduğunun farkındadır.

Mümin, kendini bilmenin ve kendinde olmanın yüceliğini tadan, dünyaya tenezzülle bu mevkiine halel getirmeyen insandır. Hakikatini bilmenin rahatlığı, onu cesur ve müstağni yapmıştır. Gücü ve yenilmezliği buradadır. Öldürülebilir fakat mağlup edilemez. Fakirlik, sayı azlığı, geçici mağlubiyetler, maddi güçsüzlük, imkân kıtlığı gibi sebeplerle korkuya, ümitsizliğe telâşa düşmez. Bilir ki nefsine galebe çalabildiği; şeytanın, şeytanlaşmış çevrelerin yönlendirmelerine direnebildiği ölçüde güçlü, üstün ve yenilmezdir. Mümin nezdinde Allah Teâlâ’ya hakkıyla kulluktan daha yüce, daha şerefli bir makam yoktur. 

Kanaatten daha büyük bir zenginlik tanımaz. Mal, mülk, servet, mevki, makama; her türlü maddi güce hükmetme yetkisine sahip olsa bile, izzetin bu türlü dünyalık imkânlarda değil, bunların İslâmî ölçülere riayetle kazanılıp kullanılmasında olduğunun farkındadır. Bu sebeple gayrimüslimler ne kadar zengin, ne kadar güçlü, ne kadar müreffeh olurlarsa olsunlar, onlardan aşağı olduğu duygusuna kapılmaz, onlara özenmez, izzeti onların metot ve imkânlarında aramaz. Küfür ehlini taklit, Müslüman için en ağır zillettir. Zira taklitte, taklit edilenin üstünlüğünü kabul vardır.

Maalesef en az iki asırdan beri küfür ehlini örnek ittihaz ederek, izzeti onların tarzını taklitte arar olduk. Bu yaklaşım kendimizi zayıf, güçsüz, âciz ve aşağı görmenin neticesi bir zillet alâmetiydi şüphesiz. İzzeti kâmil bir imanda, takvâda ve Cenâb-ı Mevlâ’ya sıdk ile kullukta değil; helâl haram demeden peşine düşülen dünyalık makamlarda, maddi güç ve imkânlarda, çoklukta aramakla zillete düştüğümüzü, mümin tavrından uzaklaştığımızı, başkalaşıp değiştiğimizi anlayamadık. Daha doğrusu, müşrik ve münkirlere teşebbühle değişip fıtratımızdan uzaklaştığımız, âdemiyetimizi unuttuğumuz için Allah azze ve cellenin bizim hâlimizi değiştirdiğini, ikram eylediği izzeti alıp bizi “el-Muzill” ismiyle zelil kıldığını fark edemedik. 

Hz. Ömer radıyallahu anhu, “İzzeti İslâm’dan başkasıyla elde etmeye çalışırsanız Allah Teâlâ sizi zelil eder” sözüyle bizi böyle bir gafletten sakındırıyor. Yahut “Allah Teâlâ bir kavme verdiği (nimetlerini), onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmez” ayet-i kerimesini hatırlatarak, aziz olmamız için bizi iman ve kullukta sabit kadem olmaya çağırıyor. 

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy