Aramak

İzlenimler

Metroda Ayakta

Duyarlılık sahibi olmak çoğunlukla iyidir. Toplum halinde yaşıyoruz ve birbirimizle münasebetlerimizi düzenleyen bazı kurallar var. Bu kuralların ihlâl edildiğine şahit olduğumuzda, olan bitene müdahale etme isteği uyanıyor içimizde. Böylece bazı şeylerin güzelleşeceğini düşünüyoruz. Zaten olması gereken de bu. 

Bir Müslümanın yanlış giden bir şeyler gördüğünde eliyle veya diliyle düzeltmesi elzem. Buna da gücümüz yetmiyorsa kalple buğzetmekle emrolunduk. 

Fakat bazı zamanlarda yanlış gördüğümüz şeyleri düzeltme arzumuz işleri daha kötü bir hale getirebiliyor. ‘Neden böyle oldu, ben olması gerekeni yaptım’ diye kendimizi sorguladığımızda, derinlerde saklı niyetimizi gözden kaçırıyoruz. 

Bazen nefsimiz niyetimizi ifsad edip çıkarına alet ediyor, biz de o hayırlı işi yaparken hayra vesile olsun diye değil de nefsimiz rahat etsin diye yaptığımızı fark etmiyoruz bile. Tabii içinde bulunduğumuz hali anlamamız için biraz zaman geçmesi, biraz da yaşananlar üzerine akl-ı selimle düşünmek gerekiyor. 

Zaman geçip kendimizi yokladığımızda çok da iyi niyetli olmadığımızı, kendimize dair bazı içten pazarlıklar neticesinde harekete geçtiğimizi anlıyoruz ama iş işten geçmiş oluyor. İşte böyle, iyi niyet olmayınca, doğru olsa bile, eylem sonucu ifsad edebiliyor. 

Geçenlerde ben böyle bir olayın kahramanı oldum. Kalabalık bir metroda genç birinin yaşlı bir yolcuya yer vermediğini görünce, kulaklığını takmış, telefonundan bir şeyler izleyen genci uyardım. Genç kalkıp ihtiyara yer verdi ama “o kadar insanın içinde kaldıracak beni mi buldun” diye bana da demediğini bırakmadı. 

Tabii hayli kızdım bu gence. Yaşlı insanlara hürmet, birbirimize saygı derken birçok erdem aklımdan geçip gitti. Bana göre ihtiyar bir insana yer vermediği için bunca laf kalabalığı yapan birinin saygıdan nasibi yoktu. Olsaydı nezaketle yerini verir, bana da kendisini uyardığım için teşekkür bile ederdi. Ama öyle olmadı. Bana öfkesini, ihtiyar kadına ise yerini verdi. 

Aradan zaman geçince kendi kendime düşündüm. Acaba rahatsız olduğu yer vermek değil de başka bir şey olabilir miydi? Bunu tabii ki bilemem ama ben kendimi yokladığımda itiraf edeyim, kusurumu fark ettim. Onu uyarmam çok da iyi niyetli değildi.

Aslında olay şöyle olmuştu: İşten çıkmıştım, çok yorgundum. İstasyona geldiğimde metronun hareket etmesine bir iki dakika vardı ve içerisi hayli kalabalıktı. Ben de ‘o halde bir sonrakine bineyim’ diye geçirdim içimden. Çok geçmeden sonraki metronun durağa yaklaşacağına dair bildirim tabelaya geldi. Ben beklerken hemen yanıma gelen ihtiyar bir adamın önüme geçmiş olmasına da biraz canım sıkılmıştı. İstanbul’u bilirsiniz, her şey bir anda gelişir burada. 

Aradan kısa süre geçmişti ki bir iki derken birden etrafım doldu ve yeni gelen metro durup insanlar içeri akın ettiğinde ben yine ayakta kaldım. Benden sonra gelenlerin oturarak seyahat ediyor olmaları hayli canımı sıkmıştı. İnsanız işte, hevâmıza köle olmak için büyük mevzulara gerek yok. Bir metro koltuğu bile bize ne olduğumuzu aynada seyrettirebiliyor. Ne küçük hırsların ne büyük müptelalarıyız! 

O kısa yolculuk sırasında hemen önümde oturan genç adam beni hayli rahatsız etmişti. Göz göze bile geldik. Acaba ne düşündü bilmiyorum. Neyse ki bir durak sonra binen yaşlı bir insana yer verdi de biraz olsun rahatladım. 

Ama sanırım yeterince teskin olamamıştım. Kendi olmak istediğim yerde bir başkasını görmek beni rahatsız ediyordu. İşte o anda beklediğim fırsat ayağıma gelmişti. Birkaç durak sonra binen yaşlı bir kadın gözleriyle kendisine yer verecek birisi var mı diye bir süre etrafına bakındı. Fırsat bu fırsat ya, hemen orada oturan o gence işaret edip, yaşlı kadına yer vermesini istedim. O da hemen yerinden kalkıp yer verdi. Ama kendisini uyarmamdan rahatsız olmuştu, bunu da bana gösterdi. 

Bense bütün haklılığımı kuşanmış, onun uyarılmadan yaşlı birisine yer vermek istemiyor oluşundan rahatsızlığımı dile getirmiştim. Evet, yaptığım şey belki olması gerekendi ama doğrusunu söylemek gerekirse niyetimin çok da sahih olduğunu söyleyemeyeceğim. O ifsad edici nefsim eylemime karışmıştı. Yani ben aslında onun o ihtiyar kadın gelmeseydi bile umursamazca oturmuş olmasından rahatsızdım. Çünkü kendim ayaktaydım. 

Allah kalplerimizdekini biliyor, acaba nefsim arada olmadan sahih bir niyetle genci uyarsaydım yine de kızar mıydı acaba. Neyse, ben kendi yaptığımı biliyor ve istiğfar ediyorum. Belki zannettiğim kadar iyi niyetli biri de değilim. 

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy