Aramak

Kalplere Dikilen Putlar

KALPLERE DİKİLEN PUTLAR

Asr-ı Saadet öncesindeki cahiliyye döneminden bugüne değişen bir şey yok sanki. Bugün de insanlık, “dünya hayatından başka bir hayat olmadığı”na inanan küfür ehlinin tasallutu altında. Hevâlarını tatmin için daha çok kazanmanın, daha çok kazanmak için daha çok sömürü ve istismarın, muktedir konumlarını daha çok pekiştirmenin derdindeler. Lat, Menat, Uzza’nın yerine; özgürlük, bilimsellik, çağdaşlık, ilerleme diye adlandırdıkları yeni putlar ihdas etmişler. 

Farsçada, Budistlerin bir çeşit tanrı yerine koydukları ve önünde tazimle secde ettikleri “Buda’nın heykelleri”ni adlandırmak için kullanılan “bud” kelimesi bizim dilimize “put” olarak geçmiş. Bugün artık put denildiğinde sadece Buda heykelleri değil; tapınılan bir ilâhı, bir nesneyi temsilen, pişmiş toprak, taş, maden, ahşap gibi malzemelerden yapılmış bütün heykeller kastediliyor. Yine Farsçadan dilimize geçen ve puta tapmak anlamına gelen putperestlik de “tabiattaki bazı varlıklara yahut insan eliyle yapılmış bir takım suret ve temsillere uluhiyyet atfederek tazimde bulunma” diye tanımlanmakta. 

Ayet ve hadislerde ise böyle suret ve temsiller daha çok “vesen” kelimesiyle karşılandığından, Arapçada putperestliğe “veseniyye” yahut “abedetü’l-evsan” deniliyor. Put, vesen veya bunların Batı dillerindeki karşılığı olan “idol” kelimelerinin hepsi de bir cismi ifade ediyor. 

Bir de bizler putperestliği daha ziyade cahiliye dönemi Mekke müşrikleri üzerinden anlamlandırıyoruz. Put denince, o dönemde Kâbe ve çevresinde bulunduğunu ve müşriklerin kutsal saydığını öğrendiğimiz heykeller, dikili taşlar geliyor aklımıza. 

Bütün bunlar zihinlerde elle tutulur, gözle görülür maddi bir put algısı oluşturmuş durumda. Putperestlik de yalnızca böyle putlar karşısında sergilenen ritüellerden, şeklî birtakım ibadetlerden ibaret zannediliyor. Oysa put her zaman bir cisim, putperestlik de böyle cisimlere tazimden ibaret değil. Kalplere ve zihinlere dikilen soyut putlar da var. 

‘Hevâsını ilâh edinenler’

Kur’an-ı Kerim’de iki yerde (Câsiye 23, Muhammed 12) “hevâsını ilâh edinenler”den bahsedilmektedir. Hevâ, nefsin din ve akl-ı selim tarafından kötü bulunan arzuları, istek ve eğilimleridir. Nefsânî zevklere, oyun ve eğlenceye, dünya metaına düşkünlüktür. 

Hevâsını ilâh edinip putlaştıranlar, bayağı istek ve arzularını gerçekleştirmeyi hayatlarının yegâne gayesi haline getirmişlerdir. Arzu, istek ve zevklerinden daha önemli, daha üstün bir şey tanımazlar. Onlara ulaşmak için her yolu mübah görür, hak hukuk tanımaz, dinin ölçülerini gözetmezler. 

Sadece nefsin hevâsına tâbi olmayı esas alan bu tutum bir tür tapınmadır. Çünkü kişi bir iş yaparken, bir karar verirken, bir tercihte bulunurken İslâm’ın ölçüleri hilafına bile isteye Allah’tan başka bir gücün ölçülerine uyuyorsa, o güç her neyse, o kişinin putudur. Bu sebeple tasavvufta put, “İnsanı yaradılış gayesi olan Rabbi’ne kulluktan alıkoyan, O’nun emir ve yasaklarını çiğnemeye sevk eden her türlü süflî zevk ve yöneliş” diye tarif edilmiştir. 

Hevâyı ilâh edinip putlaştırmanın örneklerinden birine de Allah Resûlü sallallahu aleyhi vessellemin “Dinara ve dirheme kul olanlar lanetlenmiştir.” (Tirmizî, Zühd 42) hadis-i şeriflerinde işaret buyurulmuştur. Dinar altın, dirhem de gümüş para olduğu için bu hadis Türkçeye bazen “Altına ve gümüşe kul olanlar” şeklinde aktarılmaktadır. Kastedilen şüphesiz kişinin para pul hırsıdır yahut dünyalık servet kazanma arzusunu varoluşunun tek amacı kılmış olmasıdır. 

Süflî arzular veya dünyalık hırs, hem Allah’a kulluk vazifemizi unutturup yaradılış maksadı haline getirildiği için puttur; hem de insanları İslâmî ölçülerin belirlediği istikametin aksine bir çizgiye yönlendirdiği için puttur. 

Hevâya düşkünlük putperestlik alameti bir tazim sayılmasa bile, Allah Teâlâ dışında bir güç olarak iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı tayin etme yetkisi tanınması, onu ilâhlaştırmak anlamına gelmektedir. Hevâsına ve hırsına tâbi olanların bir Yaratıcı’nın varlığına inanmaları, onları, Rabbimiz’in “şirk, dehşetli bir sapkınlık” dediği bu büyük günahtan kurtarmaya yetmemektedir bu yüzden. 

Bir sömürü sistemi olarak putperestlik

Maddi nesnelere tapınmak şeklindeki putperestlik de aslında bir yönüyle hevâyı ve dünyalık hırsını ilâh edinmenin tezahürüdür. Ayet ve hadislerde ağırlıklı olarak Mekkeli müşriklerin putperestliği konu edilirken, onların bir yaratıcının varlığına inanmakla beraber başka birtakım güçlere taptıkları da anlatılır. İlâhlık sıfatlarının bir kısmını yükledikleri putlarla temsil edilen bu güçlerin yardım ve himayesine sığınmak için onlara yalvarmakta, tazimde bulunmakta, ürünlerinden pay ayırıp, kurban ve hediyeler sunmaktadırlar. Dolayısıyla bu putları ziyaret için Arap yarımadasının her yanından gelenler, Mekke ekonomisini elinde tutan nüfuz ve servet sahipleri için vazgeçilemeyecek bir kazanç kapısı demekti. Yani putlar, Mekkeli zengin müşriklerin bu sömürü ve kazanma hırsının araçlarıydı sadece. 

Efendimiz sallallahu aleyhi vessellemin bu sömürüye de son verecek tebliğini engelleyemeyince, O’na yaptıkları, “Bir sene biz senin ilâhına tapalım, bir sene de sen bizim putlarımıza tap” teklifi, onların sadece dünyalık çıkarlarına taptıklarının itirafıydı. 

Mekke müşrikleri üzerinden anlatılan maddi nesnelere tapınmak şeklindeki putperestlik, böyle bir yalancılık yanında bir veçhesiyle de cahilliğin, akledemiyor oluşun tezahürüdür. Zira putlarla insanları istismar edenler kadar bu istismara aldananlar da ortaktır bu sapkınlığa. Putlara ister bir aldanışın, ister nefse hoş gelen bir tercihin sevkiyle içtenlikle inanılıyor olması, şirke düşüldüğü gerçeğini değiştirmemektedir.

Şüphesiz hevâ gibi, dünyalık hırsı gibi soyut putlara aldanış sebeplerinin başında; putperestliği, tapınılan maddi bir nesneye, bir heykele indirgeme yanılgısı gelmektedir. Bu yanılgı, son birkaç asırdır özellikle modern putlara itibarı aklın gereğiymiş gibi sunarak kolaylaştırılıyor. Böyle bir tehlikeden korunmak için meseleye görünür, somut bir put üzerinden değil, “şirk” açısından yaklaşmakta fayda vardır. 

Putlaştırılan modern kavramlar 

Aslında Asr-ı Saadet öncesindeki cahiliyye döneminden bugüne değişen bir şey yok sanki. Bugün de insanlık, “dünya hayatından başka bir hayat olmadığı”na inanan küfür ehlinin tasallutu altında. Hevâlarını tatmin için daha çok kazanmanın, daha çok kazanmak için daha çok sömürü ve istismarın, muktedir konumlarını daha çok pekiştirmenin derdindeler. Lat, Menat, Uzza’nın yerine; özgürlük, bilimsellik, çağdaşlık, ilerleme diye adlandırdıkları yeni putlar ihdas etmişler. 

Dokunulamaz ve eleştirilemez kılınarak putlaştırılan bu ve benzeri modern kavramların pratikte nefsi cezbeden bir ölçüsüzlüğü var. İnsanları fıtratlarından uzaklaştırarak düşünemeyen, akledemeyen, sadece beşerî haz ve isteklerinin peşinde koşturan ve kendilerine sunulan her şeyi sorgusuz sualsiz satın alan birer tüketici haline getirmeye yarıyorlar.

Ancak bizim Müslümanlar olarak putlar karşısındaki bugünkü tavrımız Asr-ı Saadet’teki kadar sağlam değil. Gerçi heykel diye adlandırdığımız, gölgesi olan, yani üç boyutlu insan ve hayvan timsallerini bulundurmaktan şiddetle sakınıyoruz. Namaz kılarken bu tür şeylerin görüş alanımız içinde olmamasına dikkat ediyoruz. Dinimizin yasakladığı suret ve cisimlerden sakınma hususundaki bu hassasiyetimiz sebebiyle de bir şirk çeşidi olan putperestlikten tamamen uzak olduğumuzu düşünüyoruz. 

Bu emniyet hissi, adeta nas yerine konan modern kavramların yol açtığı şirke karşı direncini kırıp bazılarımızı ucundan kıyısından bu büyük günaha bulaştırabiliyor. Bazen mesela çağdaşlık yahut ilerleme bunu gerektiriyor deyip dinimizin ölçüleri hilafına tutum ve davranış belirlendiği olabiliyor. Böyle bir şirke düşmemek için maddi putlardan sakınma hassasiyetimizi soyut putlar karşısında da sergilememiz gerekiyor. 

Hevâya düşkünlük putperestlik alameti bir tazim sayılmasa bile, Allah Teâlâ dışında bir güç olarak iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı tayin etme yetkisi tanınması, onu ilâhlaştırmak anlamına gelmektedir. Hevâsına ve hırsına tâbi olanların bir Yaratıcı’nın varlığına inanmaları, onları, Rabbimiz’in “şirk, dehşetli bir sapkınlık” dediği bu büyük günahtan kurtarmaya yetmemektedir bu yüzden. 

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy