Aramak

Derviş Bohçası

Sekînet

Sözlüklerde huzur, dinginlik, güven gibi anlamlara gelen “sekînet” tasavvufî bir kavram olarak “manevi bir hal yahut gelen feyz esnasında kalbin huzur içinde olmasını” ifade eder. Şu halde sekînet hareketin zıddı olup, nefsteki heyecanın kesilmesiyle ortaya çıkan bir huzurdur ki sûfîler bunu “kalbin içinde bulunduğu manevi hal sebebiyle tatmin olması” şeklinde açıklar. Sekînet, Allah tarafından kuluna lütfedilen manevi bir kuvvet olarak da tanımlanabilir. 

Râğıb el-İsfahânî ise sekînetin şu manalara geldiğini ifade eder: Mümin kişinin kalbini teskin eden ve ona güven hissi veren bir melek. Sahibini nefsine meyletmekten ve korkudan uzaklaştırıp teskin eden akıl. Korkunun giderilmesi.

Kur’an-ı Kerim’deki “Allah, müminlerin imanlarına iman katmaları için kalplerine sekînet (huzur ve güven) indirendir.” (Fetih 4) ayet-i kerimesini İbn Acîbe el-Hasenî hazretleri şöyle şerh etmektedir: 

“Allah, kendisine yönelen kimselerin kalplerine sekînet (sabır, sükûnet, güven) indirir; böylece onlar celal tecellileriyle (sıkıntı ve zorlukla) ve cemal nurlarıyla (rahmet ve nimetle) yüz yüze geldiklerinde sükûnetlerini kaybetmezler. Kaderin tecellileri acı veya tatlı, nasıl ortaya çıkarsa çıksın, onları sükûnetle karşılarlar.” 

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem ise Allah’ı zikirle meşgul olanların üzerine sekînet indiğini şöyle ifade eder: “Allah’ın evlerinden birinde toplanıp Kur’an okuyan, ilim müzakere eden, zikirle meşgul olan bir topluluğun üzerine muhakkak ilâhî sekînet iner, kendilerini rahmet kaplar. Melekler etraflarını çepeçevre kuşatıp onlara dua ve istiğfar ederler. Allah onları meleklerin yanında zikreder.” (Müslim)

Âlimlerimiz, bu hadis-i şerifteki sekînetin; Allah’tan hakkıyla korkmak ve böylece dünyevî korkulardan arınmak, kalbin itminanı yani manevi doyuma ulaşması, Kur’an-ı Kerim’in nuruyla kalbin temizlenmesi, nefsânîlikten kaynaklanan karanlığın kalpten gitmesi, kalbin zevk ve şevk içinde kalması gibi anlamları olduğunu söylemişlerdir.


İmam Kuşeyrî kuddise sırruhû hazretleri konuyu şöyle ifade eder: “Sekînet, kalbin kendisiyle sükûnet bulduğu iman ve yakîn nurlarıdır. Yahut müşahedeye dayalı irfandır. Asıl sekînet, bir vakte bağlı olmaksızın sürekli hakikat denizine dalıp ilâhî tecelliler içinde kaybolmaktır.”


Sekînetin, Hakk’ın kendi dostlarına kalpleri dünyadan azat olsun diye gönderdiği bir huzur ve dinginlik olduğunu söyleyen Hâce Abdullah Herevî hazretleri, sekînetin çeşitlerini şöyle açıklar:

“Tevhid sekîneti kalpte üç şey yapar: Kişinin yaşamamış olmasına rağmen kıyamet gününden korku duymaması, idrak etmemiş olmasına rağmen Allah’ı tanıması ve görmemiş olmasına rağmen O’nu sevmesi.

Kulluk sekîneti kalpte üç şeyi icra eder: Sünnet-i Seniyye’ye göre amel etmeyi yerleştirir, sadece Hakk’a güvenir ve insanları unutarak tanınma isteği ve riyadan kurtulmuş olur.

Yakîn sekînesi de kalpte üç şeyi icra eder: Rızıkları taksim edenden razı olup kalbin huzura ermesi, zararı ve faydayı Hak’tan bilip rahata ermesi ve Allah’ın vekilliğinden hoşnut olup mâlâyâniden kurtulması.”

Sûfîler, “Kalp, sekînet indiği zaman huzura kavuşur. Organlar sükûnete erip huşû duyar ve vakar elde eder. Sekînet dile doğru ve hikmetli söz söyletir. Dil ile kötü, çirkin, boş ve bâtıl sözlerin arasına girer.” diyerek sekînet inen bir kalp sahibinin bütün azalarında değişiklik olduğunu söylemek isterler. Çünkü kalp huzuru bütün azalara etki eder ve onları olumlu yönde değiştirir.


İmam Kuşeyrî kuddise sırruhûya göre sekînet sıradan insanlar ve seçkinler için olmak üzere ikiye ayrılır: “Seçkinler için sekînet kalbin rahatladığı basiret ve delillerdir. Kalp sekînet ile fikir seviyesinden yakîn derecesine çıkar ve rahatlar. İlimler zannî olmaktan çıkarak kesin bilgiye dönüşür. Halk için ise sekînet kalp huzuru ve yakîndir.” 

Şu halde sekînet, kulun manevi haline göre farklı tezahürlerle kendini göstermektedir. Kul, Allah’a yaklaştıkça sekînetin etkisi de artmakta ve kalbinde kesin bir bilgi yani marifet oluşmaktadır.


Sonuç olarak tasavvufî anlamda sekînet; kulun Hakk’ın hükmüne razı olması, sonsuz bir güven ve iç huzura ulaşması, ilâhî feyzle kalbin tatmin olması, şüphenin ve korkunun zâil olması ile kesinlik duygusuna ulaşması gibi anlamlara gelmektedir. Allah kullarının kalbine sekînet indirerek onları her türlü sıkıntı, vesvese ve korkudan kurtarıp yakınlığına erdirir. Böylece dünyaya karşı hür olan kul da mâsivânın etkisinden kurtulup manevi huzura erer. 

Sekînet ayrıca, dara düştüğünde ya da sıkıntılı anlarında Hak tarafından ilâhî bir ikram olarak kulun kalbine indirilir ki böylece endişe ve korkudan kurtulup ilâhî emniyete ersin. Sekînet sayesinde kul, sadece Allah Teâlâ ile rahata erer, kalbinin O’nun kontrolünde olduğunun bilincine ulaşır. 

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy