Aramak

Saadet Asrı' ndan

Abdurrahman B. Avf
radıyallahu anhu

Abdurrahman b. Avf radıyallahu anhu Fil vakasından on yıl sonra (581) yılında Mekke’de dünyaya geldi. Cahiliye döneminde Abdüamr (bir rivayete göre Abdülkâbe) olan adı, Müslüman olduktan sonra Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem tarafından Abdurrahman olarak değiştirildi.

İslâmiyeti kabul eden sekizinci kişidir. Hz. Peygamber ve Hz. Ebû Bekir’in yakın dostu olan Hz. Abdurrahman Habeşistan’a hicret eden grupta yer aldı. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin yanında bütün savaşlara katıldı. Uhud savaşında aldığı bir yara yüzünden hayatının kalanında yürürken topalladı. 

Tebük seferi sırasında Resûlullah’ın olmadığı bir zamanda imamlığa geçti, namaza sonradan yetişen Resûlullah namazda ona eşlik edince, Resûlullah’ın hayatında imamlık yapan ilk sahabi oldu.

Hz. Ebû Bekir’e ve Hz. Ömer’e halifelikleri sırasında danışmanlık yaptı. Hz. Ömer’in ardından halife adayı olarak gösterilen üç kişiden biriyken (diğer ikisi Hz. Osman, Hz. Ali radıyallahu anhumâ) adaylıktan çekilerek halifeyi tayin edecek heyete katıldı. 

Cennetle müjdelenen on sahabiden biri olan Hz. Abdurrahman, hidayetinde önce ve sonrasında büyük servetler kazanmış, Ashâb-ı Kiram’ın en zengin kimseleri arasında olmuştur. 

Hicretin yirmi birinci senesinde, 72 yaşındayken vefat etti. Allah ondan razı olsun.

Hayatından bazı kesitleri sunuyoruz…

Çarşı Nerede?

Medine’ye hicret tamamlanmıştı. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem hicretten sonra Muhacir ve Ensâr’ı birbirine kardeş ilan ediyordu. Sıra Abdurrahman b. Avf radıyallahu anhuya gelince, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Sa’d b. Rebî radıyallahu anhuyu çağırdı. Aralarında kardeşlik bağı kurdu. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin huzurundan ayrılınca Sa’d b. Rebî, Abdurrahman b. Avf’a şöyle dedi: 

– Kardeşim! Ben Medine’nin en zenginlerinden biriyim. İki tane büyük bahçem ve iki tane hanımım var. Beğendiğin bahçemi sana hediye edeyim, orada ziraat yap. Eşlerimden birini boşayayım, onunla evlen. İster misin?

Bu teklife Hz. Abdurrahman şu karşılığı verdi: 

– Kardeşim! Allah seni de malını da aileni de mübarek kılsın. Onlara bereket versin. Sen sadece bana çarşının yerini göster. 

Bunun üzerine çarşıya gittiler. Hz. Abdurrahman o günden sonra ticarete başladı. Alıp satıyor, kazancını biriktiriyordu. Allah onun ticaretine bereket veriyor, işi gitgide büyüyordu. 

Kısa bir süre sonra evlenmek için ihtiyaç duyacağı parayı biriktirdi. Medineli bir kadına tâlip oldu ve evlendi. Çok kısa sürede gerçekleşen bu olaylardan sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin huzuruna geldi. Resûlullah duyduklarından dolayı şaşırdığı belirterek:

– Bu ne iş, diye sordu. Hz. Abdurrahman şöyle cevap verdi:

– Evlendim ey Allah’ın Resûlü!

– Eşine mehir olarak ne verdin peki?

– Hurma çekirdeği ağırlığında altın verdim.

– Öyleyse düğün yemeği ver ki Allah mallarına bereket versin.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin bu nasihatinden sonra Hz. Abdurrahman şöyle demiştir:

“Dünyadaki nasibim o kadar arttı ki, sanki taşı kaldırsam altında ya gümüş ya altın buluyordum.”

Geride Ne Bıraktın?

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Tebük için savaş hazırlıklarına başlamıştı. Ordunun adama olduğu kadar lojistik desteğe de ihtiyacı vardı. Çünkü düşman ordusu Rumlardı. Hem sayıca kalabalıklar hem de donanım olarak Müslümanlardan çok üstündüler. Üstelik o yıl Medine’de kuraklık yaşanmıştı. Sefere gidilecek yerin uzaklığı, erzak azlığı gibi zorluklar Müslümanları bekliyordu. 

Müslüman ordusu böyle bir yokluk içinde hazırlık yapıyorken, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ashabına infakta bulunmalarını, karşılığını da Allah’tan âhirette verilmek üzere beklemelerini istedi. Resûlullah’ın bu isteği üzerine Müslümanlar bütün imkânlarını seferber ettiler. En çok infakta bulunanların başında Abdurrahman b. Avf vardı. 

Hz. Abdurrahman radıyallahu anhu yaklaşık 250 kg. altın getirmişti. Bütün mal varlığını İslâm ordusuna verdiğini gören Hz. Ömer radıyallahu anhu, onu Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme şikayet etti:

– Ey Allah’ın Resûlü! Görüyorum ki Abdurrahman günaha giriyor. Ailesine hiçbir şey bırakmadan bütün sahip olduklarını veriyor. 

Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Abdurrahman b. Avf’a sordu:

– Ailene bir şey bıraktın mı? 

– Evet ya Resûlallah! Onlara infak ettiğimden daha fazlasını, daha güzelini bıraktım.

– Ailene ne kadar kaldı?

– Onlara sizin bize vaad ettiğiniz rızkı, hayrı ve sevabı bıraktım.

Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle dua etti:

– Allah verdiklerine de ailene bıraktıklarına da bereket versin.

Duayla Gelen Bereket

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin bu duası Abdurrahman b. Avf’ın vefatına kadar onun malına bereket getirmiş, Sahâbe-i Kiram’ın en zenginlerden biri olmuştur. 

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin vefatından sonra bir gün Hz. Abdurrahman’ın mallarını taşıyan bir kafile Medine’ye geldi. Bu ticaret kafilesi 700 deveden oluşuyordu. Her bir devenin üstünde ticaret malları yüklüydü. 

Develer Medine’ye girince yerde ufak bir sarsılma oldu. Sarsıntıyı hisseden Hz. Aişe validemiz;

– Bu sarsıntı nedir, diye sorunca yanındaki hanımlardan birisi şöyle cevap verdi.

– Bu Abdurrahman b. Avf’ın ticaret kafilesidir. 

– Allah ona dünyada verdiğine karşılık bereket verdi. Âhiretteki sevabı ise daha büyük. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin şöyle dediğini duymuştum: “Abdurrahman b. Avf cennete emekleyerek girecek.”

Daha develerin yükleri indirilmeden birisi Hz. Aişe validemizin verdiği bu müjdeyi Hz. Abdurrahman’a ulaştırdı. Ona cennetle müjdelendiğini ama emekleyerek gireceğini söyledi. Bunun üzerine Hz. Aişe’nin yanına gelip gerçekten Resûlullah’ın böyle deyip demediğini sordu. Hz. Aişe tekrar aynı şeyi söyleyince Hz. Abdurrahman şöyle cevap verdi:

– Eğer yapabilirsem cennete yürüyerek gireceğim. Ey annemiz, sen şahit ol! Bu develeri, üzerlerindeki pahalı semerleri, taşıdıkları yükleri, her şeyi Allah yolunda şimdi infak ettim. 

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy