Aramak

Editörden

EDİTÖRDEN

Dil konusunda ısrarla uyarıldık. Ayet-i kerimeler, hadis-i şerifler, bütün ahlâk kitaplarımız, ağzına geldiği gibi konuşmanın sonuçları hakkında verdikleri ürkütücü haberler bin düşünüp bir konuşmaktan başka seçenek bırakmıyor.

Fakat insanız, cahiliz; cehaletin verdiği cesaretle durmuyoruz, duramıyoruz. Allah’ın Dini’nin bize giydirmeye çalıştığı asalet, bilgelik kaftanını elimizin tersiyle itip keyfimize göre takılmak istiyoruz. “Ya hayır söyle ya sus” hadis-i şerifinin teklif ettiği vakar belli ki fazla geliyor.

Şimdi sosyal medyalarımız da var. İstediğimizi söylemekte, paylaşmakta, göstermekte özgürüz. Fakat mutlaka farkındasınızdır, topluca hastalanıyoruz. Manevi ziyandan söz etmiyoruz, gerçekten psikolojimiz tarumar. Birimizin virüsü binimizi hasta ediyor. Nevrozların, psikozların bu denli yaygın olmasında her lafa kulak vermenin, her meseleye dâhil olmanın ciddi etkileri var.

“Sosyal medya kullanmak konuşmak ya da dinlemek midir?” Evet, öyle. Fıkhımız öyle diyor. Etkileri bakımından psikologlar da aynı şeyi söylüyor. Sonuçta lafa giriyoruz; okuduklarımızdan, gördüklerimizden etkileniyoruz.

İslâm insanın gözünü kulağını, elini ayağını temiz tutmak istiyor. Mesela necasete bakılmaz, çirkin ses ve söz dinlenmez. Her iş yapılmaz, her yere gidilmez. Cenâb-ı Mevlâmız nezih yaşamamızı istiyor. Çünkü kalplerimiz gördüklerimizden, duyduklarımızdan, konuştuklarımızdan, yapıp ettiklerimizden etkileniyor. Bin bir emekle inşa ettiğimiz maneviyatımız toza dumana karışıyor.

“Söz gümüşse sükût altındır”, “bülbülün çektiği dili belasıdır”, “el yarası geçer, dil yarası baki kalır”, “dilin cirmi küçük, cürmü büyük”, “ağzından çıkanı kulağın duysun” gibi nice atasözlerimiz boşuna değil. Çoğu anlık duygularla, işin aslı bilinmeden, boş zanla yapılan sosyal medya paylaşımları karşısında hiç değilse nesillerin tecrübesini taşıyan bu atasözleri akla gelmeli. Elbette konuşurken de.

Bu yüzden “Konuştuklarımız, Yazdıklarımız, Paylaştıklarımız” başlığı ile sizinleyiz bu ay. Klasik kitaplarımızda “dilin âfetleri” başlığı altında ele alınan yersiz, gereksiz konuşmanın zararlarını özetledik. Ayrıca yazmanın, yazılanları paylaşmanın dinî hükmüne değindik. Faydalı olmasını temenni ediyoruz.

2024 yılı abone çalışmalarımıza verdiğiniz destek için teşekkür ederiz. Görevli kardeşlerimizin gayretiyle, siz kıymetli okuyucularımızın teveccühüyle daha nice yıllar beraber olmayı ümit ediyoruz.

Mart sayımızda buluşmak üzere inşallah.

SABAHATTİN AYDIN / saydin@semerkand.com

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy