Hamiyetsel
Gelişimin
Zararları
İnsan fıtratının bir gereği olarak hepimiz kendimizin en iyi versiyonu olmaya meyilliyizdir. Bilhassa yetişkinliğe adım atmaya başladığımız yaşlardan itibaren karakter gelişimimizi daha iyiye taşımak için gayret ederiz. Daha başarılı, daha verimli, daha güçlü olmak için gösterdiğimiz bu çaba, hem bize hem de yakınlarımızdaki insanlara bir şekilde meyvesini verir.
Buraya kadar bir anormallik yok. Fakat bazen bazı yeterlilikleri kendimize katmakta ölçüyü hafif kaçırdığımız da olur. Elbette bunda kendimize rol model seçtiğimiz insanların ve dört yandan etrafımızı kuşatan “daha iyi ve daha güçlü olmalısın” telkinlerinin de rolü büyüktür. Özellikle bu güçlü olma meselesinin ayarı kaçınca, dengede dursun diye çırpındığımız psikolojimizin dengesi de bundan nasibini alır.
. . .
– Aaa, Aysel? Naapıyosun kız böyle binanın önünde?
– Naapiim Hamiyet Abla, marketten geldim de eve girmeden soluklanayım dedim şurda iki dakika. Nasılsın?
– İyiyim iyiyim, bomba gibiyim şükürler olsun. Oğlanı okula bıraktım, ordan da tamir malzemesi aldım geldim. Bizim kombi bozulmuş da onu tamir edeceğim. Sen nasılsın?
– Ben de iyiyim şükür, yuvarlanıp gidiyoruz. Tamir işlerini Bahadır Abi yapmıyor muydu? Bizim bey iyi anlar o işlerden demiştin de.
– Anlar anlamasına da artık ona bırakmıyorum. Bi kişisel gelişim kitabı okudum çok etkilendim. Bir bölümde diyor ki her birey kendine yetebilmeli. Geçende çamaşır makinası durulamaya geçmiyordu, sıvadım kolları giriştim bi güzel!
– Eee, düzeldi mi sonra?
– Yok anacım nerdee, kazanı elimde kaldı. Ama olsun, en azından kendi başıma halletmeye cesaret ettim. Sizin evde de arızalı bi şey varsa haber ver, gelir bakarım.
– Sağolasın abla, şimdilik yok... Biz de size gelmek istiyorduk bir müsait zamanınızda. Ayağını kırmışsın, bi geçmiş olsun diyelim dedik. Nasıl oldu da kırıldı peki, ağrın var mı hâlâ?
– Buyrun gelin ne zaman isterseniz komşum. Kız, ağırlık çalışıyordum evde, aksi gibi üstüne dambıl düştü. Ama tabi ağrı mağrı hissetmiyorum. Zaten kendime ağrı yasağı koydum. “Öyle sızlanmak yok Hamiyet Hanım, dedim, büyütme bu kadar, alt tarafı üç yerden kırık var!” Sargıyı da söktüm attım ikinci gün!
– Yine de doktorlar çıkar diyene kadar kalsa mıydı keşke abla, daha kötü olmasın sonra?
– Doktorlara kalsa günlerce yat dinlen diyecekler. Yok anacım yok, ben öyle mızmız bi insan değilim. Geçen ay ameliyat olduğumda da hastanede kalmadım, sabahına eve gelip camları sildim.
– Beden de emanet ablacım, keşke biraz daha mı kıymetini bilsen.
– Bedeni nazlarsan şımarır. Ben öyle ıvıra zıvıra yenik düşecek insan değilim Aysel! Kimselere Hamiyet aciz düşmüş, çoluğu çocuğu çorbasını içiriyormuş dedirtmem. Gereğinde kendi göbeğimi kendim keserim! Evet keserim! Aaa!! Kız ben niye düşünemedim bunu daha önce?!
– Ay valla sormaya korkuyorum abla, ama neyi düşünemedin?
– Kaç gündür böbrek sancısı çekiyorum, taş düşürüyorum galiba. Biraz ameliyat videosu izlesem evde hallederim aslında ben bu işi.
– Yok artık!!
– Var artık! Sen şu anahtarı al, oğlan okuldan gelince alsın senden. Ben de eczaneye gidip gazlı bez, oksijenli su falan alayım. Ay, kesme kısmı neyse de dikişi nasıl atarım acaba? Dikiş işi biraz sıkıntılı olabilir. Neyse en azından denemeye cesaret etmiş olurum. Hadi bana müsaade!
– Allahını seversen dur, delirme abla ne kesmesi ne biçmesi! Ölümü gör otur şuraya Hamiyet Abla. Hamiyet Ablaaa… ay gitti bile... Ablaaa…
– Torbalar da sende kalsın, ben eczane kapanmadan yetişeyim. Kız bana baaak, Ayseeeeel! Kız bistüri miydi o aletin adı?
. . .
Güçlü olmak, kendine yetebilmek fena şeyler değil elbette, ama hani ipin ucunu da kaçırmasak mı diyorum? İnsan en güzel biçimde yaratılmıştır, keşfedebildiğimizden çok daha üstün özelliklerle donatılmıştır; evet. Ama bir yönüyle de belli meselelerde âcizdir, eksiktir. İnsan olmanın, kul olma gayretinin güzellikleri arasında acziyetimizi bilmek de vardır.
İnsan eksiklikleriyle de güzeldir. Her durum ve şartta her şeyi muhteşem şekilde yapamayacağını bilmek de gereklidir. Zira bazen başaramamak, bazen olan bitene güç yetirememek insanı avuçlarını açıp duaya sevk eder. Acziyet, kıymeti bilinirse kulu Rabbi’ne yakınlaştırır.
İyisi mi biz de yeterlilik sınırlarımız içinde yapabileceklerimizin en iyisini yapmaya gayret edelim. Ama gücümüzün yetmeyeceği meselelerde de fazla zorlamayalım. Doğayı sevelim, hayvanları koruyalım, cerrah değilsek bistüriden uzak duralım. Vesselâm...