Egolar ve İnançlar
Dinlerin ilkel inanç kültürlerinden tek tanrı inancına geliştiğini öne süren sosyal evrimcilerin iddialarının aksine, biz insanlığın ilk dininin İslâm olduğuna inanırız. Çünkü ilk insan ilâhî vahye muhatap bir peygamber idi. Bu bizim imanımızın muhtevasına dâhil bir husustur ama aynı zamanda kesin, net bir bilgidir. Çünkü Kur’an-ı Kerim ayetleri ve sahih sünnet ilk ve öncelikli haber kaynağımızdır.
Diğer taraftan insanlık adeta her fırsatta bu temel üzerinden sapmış, ya peygamberlerin öğretilerini tahrif etmiş ya da kendisi farklı inanç sistemleri üreterek tevhidi terk etmiştir. Elbette bu sapmada kralların mutlak iktidar taleplerinin büyük etkisi var. Malum, ilâhî vahiy mutlak otoriteyi Âlemlerin Rabbi’ne verir. Her dünyevî otoriteyi sınırlar; insanın nesneleştirilmesine, köleleştirilmesine izin vermez. Bu elbette kralların büyük egolarının isteyeceği bir durum değil.
Antik toplumlardan bugüne kalanlar, modern arkeolojinin ortaya çıkardığı buluntular çoğunlukla bu büyük egoların sembolleri. Biz onları birer sanat eseri veya mimarî şaheser olarak görüyoruz ama tamamının altında büyük trajediler, açlık, kan, sefalet var. Diğer taraftan tevhide dair izler bulamıyoruz; çünkü tevhid yalın ve soyuttur. Kimseden görkemli tapınaklar, piramitler, heykeller istemez. İnsanı hiçbir egoya malzeme etmez.
Bugün geldiğimiz noktada tekrar insanlığın masum yüzü olan nebîlerin öğretisinin yaygın terkine şahitlik ediyoruz. Üstelik bu kez geçmiş çağlardan farklı olarak tanrı inancının toptan reddi söz konusu. Bu kez bilim ve düz akılla şımartılmış kolektif bir ego devrede. Bir de kendi dinî aidiyetini reddetmemekle beraber bir türlü rahat duramayan, teslim olamayan, içindeki hayvanı dizginleyemeyip çıkıntı iddialar ileri sürenler var.
Bu durumda iki seçenekle karşı karşıya bulunuyoruz. Ya nebîlerin, sıddîklerin, şehitlerin ve sâlihlerin masumiyet yoluna tâbi olacağız ya da kirli egoların yoluna. Her namazın her rekâtında Rabbimiz’den birinci seçeneği istiyoruz ya; öyle görünüyor ki bu istek bu çağda daha da önem kazanmış durumda.
Yine de bugünün yaygın sapma biçimlerini tanıyalım, genel olarak ne cevaplar verilmiş bilelim diye elinizdeki sayının ana konusunu sunmuş bulunuyoruz. Unutmamak lazım, her cevap içinde başka sorular barındırır. İman söz konusu olduğunda iknadan ziyade “ilkâ” söz konusudur. O da Cenâb-ı Mevlâmız’dandır.
Eylül sayımızda buluşmak üzere inşallah.