Gizli Açık Gıybet
12. yüzyılın meşhur sûfî âlimi İmam Gazâlî rahimehullah “Kimyâ-yı Saâdet” adlı eserinde şöyle der:
Gıybet her zaman dil ile olmaz. Bazen gözle, imayla, elle ve yazıyla da olur. Hz. Âişe radıyallahu anhâ demiştir ki: “Bir kadın için, ‘boyu kısadır’ dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ‘onun gıybetini yaptın’ buyurdu.” (Ebû Davud, Edeb 40)
Bir kimsenin halini bildirmek için topal yürümek, gözünü şaşı yapmak gibi şeyler de gıybettir. Fakat ismini söylemeden, “bir kimse böyle yaptı” demek gıybet olmaz. Fakat bu sözden oradaki kimseler kimin kastedildiğini anlarlarsa gıybet ve haram olur. Çünkü maksat, ne ile olursa olsun bilinen bir kişiyi tarif etmektir.
Bazı cahiller gıybet ederler ve yaptıklarının gıybet olmadığını zannederler. Mesela yanlarında bazı kimselerin bahsi geçince, “Elhamdülillah, Hak Teâlâ bizi filanca şeyden muhafaza etti” derler. Böylece o kimsenin öyle bir şey yaptığı bilinmiş olur. Ya da “Filanca oldukça güzel hallere sahip. Fakat o da bizim gibi sıradan insanlara karıştı. Zaten kim eğlenceden ve insanların derdinden kurtulmuş ki!” gibi sözler sarfederler. Böyle yapmakla kendilerini ayıplıyor gibi göstererek başkalarını kınarlar.
Bazen de kişi yanında gıybet edilirken, “Sübhânallah, ne acayip!” diyerek anlatanı mutlu eder, kulak vermeyenlerin de dikkatini çekip de dinlemelerini sağlar. Yine yanında sözü edilen kimse için, “Onun böyle bir işe veya hale düşmesine çok üzüldüm. Allah yardım etsin” ya da “Allah Teâlâ bize tevbe nasip etti!” der. Böyle yapmaktan maksadı, kişinin o günahı işlediğini başkalarına bildirmektir.
Bunların hepsi gıybettir. Üstelik bu durumda gıybete nifak da karışır. Kendisini zâhid ve âbid gösterip, gıybet etmediğini ve günahtan uzak olduğunu iddia etmiş demektir. Bu şekilde iki günah işlemiş olur. Cahilliği sebebiyle de gıybet ettiğini bile anlamaz. Hatta kişi yanında gıybet edilirken, “Sus, gıybet etme!” der ama kalbi ile bunu kötülemezse hem münafıklık hem de gıybet etmiş olur. Çünkü gıybeti dinleyen kalbi ile bunu kerih görmezse gıybet günahına ortak olur.
Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer radıyallahu anhümâ konuşuyorlardı. Biri diğerine, “falanca adam çok uyur” dedi. Sonra ikisi beraber Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem’in yanına gidip ekmeklerine katık istediler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, “Siz katık yediniz” buyurunca “Hatırlamıyoruz” dediler. Bunun üzerine Hz. Nebî aleyhisselâm; “Evet! Siz ikiniz kardeşinizin etinden yediniz” buyurdu. Böylece ikisinin de günahını bir tuttu. Çünkü biri söyledi, diğeri dinledi.
Kalp ile kerih görmeden gözle veya elle sus işareti yapmak da kusurlu bir davranıştır. Orada bulunmayan kimsenin hakkını korumak için gıybet yapana ciddi ve açık şekilde hatasını söylemelidir. Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Kimin yanında bir mümin küçük düşürülür de o da gücü yettiği halde kardeşine yardım etmezse, Allah Teâlâ onu kıyamet günü mahlûkatın önünde rezil eder.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned 3/487)