Aramak

Nifak Alametleri

Nifak Alametleri

Müslüman olmak demek, imanın hakikatlerine tam olarak teslim olmak ve gönül hoşluğu ile Allah’a kulluk yapmak demektir. İmanda ve İslâm’da kemâlât teslimiyetle, gönül rızasıyla, bilmekle, gayretle elde edilmektedir.

Sahabeden Hanzala b. er-Rebî el-Üseydî radıyallahu anh, Resûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem’in kâtiplerinden biri idi. Yaşadığı bir hadise kendisinden şöyle nakledilmektedir:

“Bir gün Hz. Ebû Bekir ile karşılaştım. Bana;

– Nasılsın, diye sorunca;

– Hanzala münafık oldu, diye cevap verdim. 

– Sübhanallah, sen ne diyorsun, deyince;

– Resûlullah’ın huzurunda bulunuyoruz, bize cenneti cehennemi anlatıyor, sanki gözlerimizle görüyoruz. Huzurundan çıkınca eşimizle, çocuklarımızla meşgul oluyoruz, o hal gidiyor, dedim. 

Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir de;

– Vallahi benzer haller bizde de oluyor, dedi. 

Birlikte Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in huzuruna çıktık. Hemen ben;

– Ya Resûlallah, Hanzala münafık oldu, dedim. Bunun üzerine Resûlllah;

– O ne biçim söz, deyince;

– Ya Resûlallah, dedim; huzurunda iken bize cenneti cehennemi anlatıyorsun. Biz de onu gözlerimizle görür gibi hissediyoruz. Senin huzurundan çıkıp ailemizle, işlerimizle meşgul olunca unutuyoruz, diye cevap verdim. Bunun üzerine buyurdu ki:

– Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, o halinizi koruyabilseydiniz, döşeklerinizde, yollarda melekler sizinle musafaha ederdi. Fakat ey Hanzala, biraz ibadetle biraz da dünya işleriyle meşgul olun, yeter. 

Bu söylediklerini üç defa tekrarladı.” (Müslim’den rivayetle, Riyâzu’s-Sâlihîn, 14. bab, 151. hadis.)

Bu hadisten çıkarılabilecek pek çok ibret var. İlk başta sahabenin Hz. Resûlullah’ın huzurundaki pür dikkat hali dikkat çekiyor. Demek ki ilim irfan sahibi insanları böyle dinlemek lazım. 

Sonra, sahabenin münafıklık anlayışı çok ince! Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem’in huzurundaki halin dışarıda kaybolmasını münafıklık olarak görüyorlar. Burada sahabinin gerçekten mümin olduğu halde kendisini münafık olarak nitelemesi de ilginç. Ehl-i Sünnet itikadına göre bir müminin kendisini küfürle, şirkle, nifakla nitelendirmesi caiz değildir. Bununla birlikte Efendimiz sallalahu aleyhi vesellem onu bu sözlerinden dolayı kınamıyor; aksine, sahip olduğu hassasiyeti takdir ediyor.

Münafıklığın iki hali

Âlimlerimiz, münafıklığı iki kısma ayırır. Birincisi gerçek münafık. Allah’a ve Resûlü’ne iman etmediği halde iman etmiş gibi davranan kişi. Akaid ilminde bunlara “itikadî münafık” denilir. Kur’an-ı Kerim bu kimselerin âhirette en ağır cezalara çarptırılacağını beyan eder. İkincisi mecazî, diğer ifadeyle amelî münafık. Hakikatte münafık olmadığı halde yani Allah’a ve Resûlü’ne gerçekten inandığı halde daha çok münafıklarda görülen bazı hal ve davranışların kişide bulunmasıdır.

Bir kişinin kalbini bilmek mümkün olmadığına göre ancak dışa yansıyan davranışlarına, ahlâkına bakarak bir kanaat edinmek mümkün olabilmektedir. Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem Medine döneminde ortaya çıkan bu gerçek münafıkların adını -bazı hikmetlere binaen- vermez ama daha çok bu kimselerde görülen özellikleri açıkça ilan eder. Kur’an-ı Kerim de bu kişilerin bazı özelliklerini haber verir. 

Gerek ayetlerde gerekse hadislerde münafıklar için kullanılan ağır ifadeler sebebiyle, özellikle sahabe döneminde ve sonra onların yolundan giden bütün Müslümanların bu özelliklerle tanınmaktan son derece sakındıkları görülmektedir. Hatta bu sakınmanın bazen aşırıya kaçtığı bile vakidir. Yukarıda naklettiğimiz Hanzala hadisi bunun açık örneklerindendir.

Bazı belirtiler

Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde münafıklık belirtisi olarak zikredilen pek çok husus vardır. Bir kısmı ibadetlerle bir kısmı da ahlâkî davranışlarla ortaya çıkan bu hususları maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:

1. Namazlarda gevşeklik; maddî menfaat için namaz kılmak, gerçekte ise dua ve ibadet hayatında isteksiz davranmak.

2. Müminlerle alay etmek.

3. Cimri, yalancı ve kibirli olmak.

4. Gösterişe önem vermek.

5. Ekini ve nesli (ekonomiyi ve kültürel hayatı) bozmaya uğraşmak.

6. Kötülüğü yaygınlaştırıp iyiliğe engel olmaya çalışmak.

7. Müslümanlara yardım edilmesini engellemek.

8. Müminlere karşı kin beslemek.

9. Kötü haberler yaymak.

10. Günah, düşmanlık ve Hz. Peygamber’e isyan konusunda gizli faaliyetler yürütmek.

11. Yalan söylemek.

12. Sözünde durmamak.

13. Emanete hıyanet etmek.

14. Anlaşmazlık halinde adaletten sapmak.

15. Çirkin sözler söylemek.

16. Gereğinden fazla konuşmak.

Bu özellikleri çoğaltmak mümkündür. Fakat işin aslı şudur: Din bir bütündür. Şer’î hükümleri itikadî, amelî ve ahlâkî başlıklar altında tasnif ederken bunlara ilişkin hükümlerin daha kolay anlaşılması hedeflenmektedir. Yoksa bir bütünü bölmek, parçalamak değildir. Bu nedenle kalbi mümin olduğu halde ameli ve ahlâkı henüz gereken seviyeye ulaşmamış kimselerin işledikleri büyük günah ve hataları bazı âlimler nifak alameti, bunları işleyenleri de münafık olarak nitelemektedir.

Müslüman olmak demek, imanın hakikatlerine tam olarak teslim olmak ve gönül hoşluğu ile Allah’a kulluk yapmak demektir. İmanda ve İslâm’da kemâlât teslimiyetle, gönül rızasıyla, bilmekle, gayretle elde edilmektedir. 

Böyle bir kemâlâtın peşinde koşan akıllı bir Müslümanın yapması gereken şey, bunları sağlayacak vesilelere yönelmesi, aynı amacı taşıyan kimselerle hemhal olmasıdır. Tek başına bunu başarmak mümkün değildir. Zaten cemaatlerin en önemli varlık gayesi de budur. Cemaat bu amaca hizmet ettiği ölçüde makbul ve muteberdir. Yoksa meşruiyetini kaybeder. 

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy