Aramak

Dost ve Dostluğa Dair

Dost ve
Dostluğa Dair

Akıllı, güzel ahlâklı, sâlih, dünyaya karşı zühd sahibi ve sâdık. Bu beş özelliği taşıyan dost insanı hem dünyada istikamet üzere tutar hem de âhiret yolculuğunda işini kolaylaştırır.

İnsan fıtratı gereği beraberliğe ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç doğrultusunda eş, dost, arkadaş edinir. Bütün peygamberlerin de arkadaşları olduğu gerçeğinden hareketle diyebiliriz ki; insan hangi makamda olursa olsun dostluğa, yoldaşlığa muhtaçtır. 

Dinimiz, dostluk ve arkadaşlığa büyük önem verir. Çünkü bu sadece dünyevî bir bağ değildir. Aynı zamanda uhrevî hayatı belirleme potansiyeline de sahiptir. 

Diğer taraftan Kur’an-ı Kerim müminler olarak hepimizin birbirimizin dostu olduğumuzu, olmamız gerektiğini bildirir. Ayet-i kerimede; “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır” (Tevbe 71) buyurulur. 

Mümin, insanlarla samimi, dürüst bağlar kuran ve aksi gerekmedikçe herkese yakınlık gösteren kişidir. Kendisi de bazı hayırlı işlerde başkalarının ilgisine, katılımına ihtiyaç duyar. Aslında İslâmî hayat ferdî olmaktan ziyade bir arada olmayı gerektirir.

Arkadaşlığın güzelliği, güzel ahlâklı kişilerle arkadaşlık kurulduğunda tadılır. Onlar kusurlarını ifşa etmez, sevinci de sıkıntıyı da paylaşır. Hakka ve hayra teşvik eder. Resûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem buyurur ki: 

“İyi arkadaşla kötü arkadaşın misali, misk taşıyanla (demircide) körük çeken kişi gibidir. Misk sahibi ya sana kokusundan verir ya da sen ondan satın alırsın. Körük çekene gelince; ya elbiseni yakar ya da onun kötü kokusunu alırsın.” (Buhârî, Zebaih ve’s-Sayd, 31) 

Yanlış yoldaşın ettiği

Kötü arkadaş tehlikeli, uyumsuz arkadaşlık ise zordur. Hz. Mevlânâ arkadaşlıktaki uyumsuzluğu fare ile kurbağanın haline benzetir. Mesnevî’de geçen hikâyeye göre fare ile kurbağa bir gün su kenarında karşılaşıp arkadaş olurlar. Bu arkadaşlık hayli ilerler, sık görüşmeye başlarlar. Fare kurbağanın bir gün kendisini terk edeceğinden korkup; “Kurbağa kardeş! Seninle dostluğa doyamıyorum ama bir gün beni terk edersin diye de korkmadan edemiyorum. Gel, seninle ayaklarımızı birbirine bağlayalım, böylece her an birbirimizden haberdar oluruz” teklifinde bulunur. 

Farenin bu teklifi kurbağanın pek hoşuna gitmez ama arkadaşının da ısrarına dayanamaz. Ayağını fareninkine bağlar, fakat karaya sürüklenme tehlikesine karşı da her an tetikte durur.

Bir gün bir karga bir anda fareyi kaptığı gibi havalanır. Onunla birlikte ipin ucundaki kurbağa da göğe yükselir. Görenler bu duruma şaşırarak: “Su hayvanı olan kurbağa nasıl olur da karganın yemi olur?” derler. Kurbağa hal dili ile şu cevabı verir: 

“Ben bu felaketi hak ettim. Su canlısı olduğum halde hemcinslerimi bırakıp karada yaşayanlarla arkadaşlığa kalktım. Toprakta gezenle dost olanın layığı budur!” 

Kıssanın hissesi, insanın yaratılışına uygun dostluklar kurması gerekir. Fıtrat Allah’a ve Resûlü’ne meyillidir. Buna uygun olmayan arkadaş seçimleri bu dünyada da âhirette de kişiyi istemediği durumlara sürükleyebilir. Sehl b. Abdullah kuddise sırruhû hazretlerinin de buyurduğu gibi üç sınıf insanla arkadaşlık etmekten kaçınmak gerekir: Gafil kimseler, insanlara yağcılık yapan menfaatçiler ve cahiller.

İyi ve uygun arkadaş ise hem huzur hem büyük bir lütuftur. Şeyh Sadî Şirâzî meşhur eseri Gülistan’da arkadaşla ilgili şu örneği verir: 

“Hz. Lut aleyhisselâm’ın eşi kötülerle arkadaş olduğu için peygamber ailesi olma şerefini kaybetti. Oysa Ashab-ı Kehf’in köpeği (Kıtmir) sadece birkaç gün iyilerin arasında bulunarak ebedi saadete nail oldu.” 

Dostun beş özelliği

Arkadaş tercihi bu kadar önemliyken dostluğa kimler tercih edilmeli? Bu sorunun cevabını açıklayan âlimlerimizden biri de İmam-ı Gazâlî hazretleridir. O, dinî ve dünyevî yolculukta dost seçerken şu beş vasfa dikkat edilmesini öğütler: 

Akıllı, güzel ahlâklı, sâlih, dünyaya karşı zühd sahibi ve sâdık. Bu beş özelliği taşıyan dost insanı hem dünyada istikamet üzere tutar hem de âhiret yolculuğunda işini kolaylaştırır. Gazâlî hazretlerinin söylediği bu beş özelliği kısaca açalım: 

Dost akıllı olmalı: Akıllı dost doğru olana yönlendirir, sonu dünyevî ya da uhrevî yıkım olabilecek karar ve girişimlerden alıkoyar. Aklı kıt kişi ise iyi niyetle de olsa zarar verebilir. Akılsız kişinin tanınabileceği en belirgin davranışı fayda vermek isterken zarar vermesidir. Nitekim Hz. Ali kerremellahu vecheh şöyle buyurmuştur: “Arkadaşlık yapma cahille, ondan sakın. Nice yumuşak huylu kimse böyle kişiyle arkadaşlık yapmaktan helâk olmuştur.”

Dost güzel ahlâklı olmalı: Kötü ahlâk, sahibine de yüktür etrafına da. Dizginleri kötülüğü emreden nefsinin elinde olan kişiye güvenilmez. Çünkü hazzı ve menfaati için sana da zarar verebilir. 

Dost sâlih olmalı: Büyük günahları işlemekte ısrar eden ve açıkça günah işleyen kimselere fâsık denilir. Allah Teâlâ’dan korkup çekinen kimse büyük günahları işlemekte ısrar edemez, insanlardan da utanır. Rabbi’nden bile korkmayan, çekinmeyen kimsenin ise kötülüklerinden asla emin olunmaz.

Dost dünya hırsından uzak yani zühd sahibi olmalı: Dünya sevgisiyle dolu bir kalbin dostluğu zehir gibidir. Kişinin manevi yürüyüşünün önünü keser, hedefinden saptırır. Hırslı kimseyle arkadaşlık dünya hırsını, zâhid kimseyle arkadaşlık ise dünyaya ilgiyi azaltır, yani zühdü arttırır.

Dost sâdık ve samimi olmalı: Yalancı dost insanın başka insanlara güvenini yıkmakla kalmaz, dürüst ve samimi olma isteğini de kırar. Sözü ile gerçeği arasında çelişki olan kimse dürüstler için zor imtihandır; en iyisi uzak durmaya çalışmaktır. 

Kısaca doğru ve uygun dostluk insanın hem dünyasını hem âhiretini güzelleştirir. Kimi dostlar kalbe rahmet, kimi ise yüktür. Bu yüzden arkadaşlık sadece birlikte hoşça vakit geçirmek için değil, Hak yolunda birlikte yürümek için düşünülmelidir. Hayra vesile olan, hakkı hatırlatan dostlarla yürüyelim ki yolumuz da sonumuz da güzel olsun. 

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy