Aramak

Elif Özdemir

Ormanları Sevip Koruyan Bir Nesil için

Orman, çocuğun yalnızca ekran veya kitaplardan gördüğü bir mekan olursa orayla içsel bir bağ kurması mümkün olamaz. Zira yaş gelişimleri gereği somut deneyimlere ihtiyaç duyan çocuklarımızın, gözleriyle görüp temas etmedikleri, içinde vakit geçirmedikleri, toprağına, taşına, suyuna değmedikleri bir yeri sevip sahiplenmeleri oldukça güçtür.

Son aylarda ülkemizin farklı bölgelerinde çıkan orman yangınları, binlerce dönüm yeşil alanı ve sayısız ağacı yok edip orman canlılarına zarar verdi. Bu büyük felaket, doğanın ne kadar korunmasız olduğunu ve onu korumak için daha dikkatli olmamız gerektiğini gözler önüne serdi. 

Yangının etkisine ve sebep olduğu kayba yalnız bizler değil, çocuklarımız da şahit oldu ister istemez. Haber bültenlerinde, sosyal medyada, ev ve okulda günlerce konuşulup gündemden düşmeyen bu hadise şüphesiz onları da etkiledi. 

Bu konudaki bilinci artırabilmek için yaşanan kaybın büyüklüğünü, ormanın yalnızca ağaçlardan ibaret olmadığını, içinde bir yaşam zinciri taşıdığını onlara anlatmaksa bizlerin vazifeleri arasında. Ormanlarımızın gelecek yıllara da taşınabilmesi için çocuklarımıza doğayı sevme ve koruma bilinci aşılamak hayatî önem taşıyor.

Doğayla Hemhal Olmanın Önemi

Öncelikle şunu anlamak gerekiyor: Orman, çocuğun yalnızca ekran veya kitaplardan gördüğü bir mekan olursa orayla içsel bir bağ kurması mümkün olamaz. Zira yaş gelişimleri gereği somut deneyimlere ihtiyaç duyan çocuklarımızın, gözleriyle görüp temas etmedikleri, içinde vakit geçirmedikleri, toprağına, taşına, suyuna değmedikleri bir yeri sevip sahiplenmeleri oldukça güçtür. Bu yüzden çocuğun kendisine rehberlik edecek büyükleriyle beraber bu mekanları ziyaret etmesi ve tabiatta vakit geçirmesi önemlidir: Toprağa basması, yaprakları incelemesi, kuş seslerini dinlemesi, suyun akışını izlemesi gerekir. Ormanı bizzat deneyimleyen çocuk, bu sayede orayı “kendi yaşam alanı” olarak hissedip benimser.

Bununla beraber ormanın sadece ağaçlardan ibaret olmadığını; içinde sayısız canlının yaşadığı bir ekosistem olduğunu da tecrübe etmesi lazım gelir. Kuş, sincap, böcek, mantar ve bitkiler bir bütünü oluşturur. Çocuğa bu ağı somut örneklerle göstermek, “Bu ağaç olmasa kuşlar yuva yapamaz, kuşlar olmasa böcekler çoğalır, böcekler çoğalırsa bitkiler zarar görür, ormanda muhteşem bir denge ve düzen vardır” gibi zincirleme örnekler, oradaki muazzam yapıyı anlamayı sağlar. 

Doğada keşfe çıkmak, bir dereden su içmek, ağaçların gölgesinde dinlenmek, hayvanları beslemek, kamp yaparak geceyi orada geçirmek, ormanın sesini dinlemek… Bunlar bir çocuğun ruhunda derin izler bırakır. Sabah kuş sesleriyle uyandığında ise orman artık sadece bir mekan değil; canlı, nefes alan ve korunması gereken bir dost haline gelir. Gün gelir, çocuk kendi elleriyle toprağa bir tohum eker. Böylece kendisi de, ormandaki yaşamın küçük bir parçasına dönüşür. 

Böyle bir çocuğun tüm bu deneyimlerden sonra ormana herhangi bir şekilde zarar vermesi mümkün müdür? Aksine, onu korumak ve yaşatmak artık bir görev değil, içtenlikle hissedilen bir ihtiyaç haline gelir.

İzcilik Deneyiminin Önemi

İzcilik, çocuk ve gençlere doğayı tanıyıp koruma bilincini oyun ve deneyimle kazandıran bir eğitim ve yaşam biçimidir. İzcilik sayesinde çocuklar ateşi kontrollü yakmayı, suyu tasarruflu kullanmayı, çöpleri toplayıp doğada iz bırakmadan yaşamayı öğrenir. Bu tecrübe onlarda takım çalışması ve liderlik becerilerini, sorumluluk alma, paylaşma ve empati yetilerini geliştirir. Çocuk izcilik deneyimi boyunca ormanda uzun süre vakit geçirirken sadece misafir değil, ekosistemin aktif bir parçası olduğunu hisseder.

Kamp sırasında canlıların özelliklerini incelemek, ormandaki zor koşullara dair yapıcı çözümler üretmek, hayvan izlerini takip etmek, hatta yıldızların altında uyumak çocuğun doğa sevgisini kalıcı hale getirir. İzcilik deneyimi, sadece bilgiyi değil, duyguyu da öğretir; ormanın çocuğun kalbindeki yeri sağlamlaşır. Bunu sağlamak için ebeveyn olarak bakanlığa bağlı bir izcilik kulübü veya grubuna başvurarak çocukların temel eğitimler alması ve etkinliklere katılması sağlanabilir.

Orman Sevgisi Nasıl Pekiştirilir?

Ormana sık gitme imkânı olmadığında, bu tecrübeyi evde de sürdürebilmeyi sağlayan çeşitli yöntemlere başvurulabilir. Örneğin uygun bir yere küçük bir doğa köşesi hazırlamak, buraya konulan saksılarda biber ve salatalık gibi sebzeler, kekik ve nane gibi otlar, yeşil yapraklı veya çiçekli bitkiler, hatta saksıda büyümeye elverişli meyveler yetiştirmek mümkündür. Çocuk kendi elleriyle sulayıp büyüttüğü bu bitkilerle kurduğu bağ sayesinde doğayla bağını sürdürebilir.

Ormandan toplanan taş, dal, kozalak ve kuru yaprakları uzun süre saklayabilmek için bu materyallerle resim ve sanat etkinlikleri yapılıp evdeki doğa köşesinde muhafaza edilebilir. Çocuklarla bu köşede piknik yapmak, onlara doğada başımızdan geçenleri aktarmak, ormanı koruyan kahramanlara dair hikâye ve masallar anlatmak da bu köşeyi daha keyifli hale getirir. 

Yine de imkan buldukça ormanları ziyaret etmeye, oranın havasını solumaya, hatta etraftaki atıkları toplayıp çevreyi temizlemeye zaman ayırmak ve doğayla arayı fazla açmamak önemlidir. 

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy