Aramak

Editörden

Gezegeni Kim Mahvediyor?

Çevre meselesi çok yönlü, bazen doğrunun yanlışın birbirine karıştığı, ekonomik ve politik emellere kolayca alet edilebilecek bir mesele. Baştan söyleyelim, insan kaynaklı iklim değişikliği ve kirlilik başta olmak üzere yaşadığımız gezegenin büyük dertleri var. Dünyanın bazı bölgelerinde susuzluk veya aşırı iklim olayları, bunlara bağlı göç ve yerleşim sorunları şimdiden krize dönüşmüş durumda. Öyle görünüyor ki bu kriz hem artarak devam edecek hem yaygınlaşacak.

Fakat gözden kaçan veya kaçırılan bir hakikat de var. Bu krizin müsebbibi, herkesi çevre konusunda en masum olduğuna inandıran “gelişmiş” devletler. Sanayi Devrimi sonrasında hiçbir kural ölçü tanımadan sadece kazanmaya odaklı sistemleriyle yerküreyi mahvettiler. Ekonomik refahı maksimum hızda ve aşırı üretim-tüketim döngüsüne bağlayan sistemleri fıtratın bütün dengelerini yıktı geçti. Toprakta, denizde, havada, suda ve insanda.

Propagandaya bakılırsa yeterince sanayileşememiş, ekonomik bakımdan hayatta kalma mücadelesi veren toplumlar ya da ülkeler çevre konusunda yeterince bilinçli ve duyarlı değil! Çünkü yanı başlarında çöp dağları var, kötü ve kirli görünüyorlar. Kendi mekânları ise pırıl pırıl. Görüntü muhteşem. Ama gerçeğe bakarsak o suçladıkları Asyalı veya Afrikalı, bütün ömrü boyunca onların köpekleri için kullandıkları kadar çevreye zararlı madde kullanmıyor. Ne kendisi ve üretim safhaları en önemli kirletici olan plastik, ne atmosferi zehirleyen gaz, ne suyu kirleten kimyasal.

Müslüman toplumlar ise konunun en masum tarafında yer alıyor. Canlı cansız her varlığı Allah’ın bir ayeti, bir hikmeti olarak bilen, “Mülk O’nun” diyen bir anlam ve değer sistemleri var çünkü. Akan sudan abdest alırken bile israf istemeyen bir peygamberleri var. Ve evet; sanayi devrimini de biz yapmadık, aşırı üretim ve tüketimle çalışan kapitalist sistemi de biz kurmadık. Hadi biz yine de çevre konusunda bilinçli olalım, hiç değilse insan hatasıyla ormanlarımız yanmasın.

Bizim ormanlarımız yanıyor, kasıtlı yakanların elleri kırılsın. Birkaç saatlik yolculuk mesafesindeki kardeşlerimizin ise kendileri yanıyor. Kadını erkeği, yaşlısı genci ve çocuklar ve bebekler. Biliyoruz, küfür tek millet, başkasından bir beklentimiz yok. Fakat bizimki nasıl bir acizlik, nasıl bir zillet ki bir şey yapamıyoruz. Katil alçaklar şimdi topyekûn işgale başlayacakmış. Biz, Birinci Haçlı Seferi’nde Kudüs işgali sırasında 90 bin kişiyi doğradıktan sonra olduğu gibi yorulup durmalarını mı bekleyeceğiz?

Mevlid Kandiliniz kutlu olsun. Ekim sayımızda buluşmak üzere inşallah.             

SABAHATTİN AYDIN / saydin@semerkand.com
Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy