Aramak

Saadet Asrı'ndan

Fîrûz ed-Deylemî
radıyallahu anh

Fîrûz radıyallahu anh, İran hükümdarı Kisrâ’nın Habeşlileri Yemen’den çıkarması için gönderdiği orduyla Yemen’e gitmiş ve oraya yerleşmiştir. Bazı kaynaklarda Necâşî radıyallahu anh’ın kız kardeşinin oğlu olduğu rivayet edilir. 

631 yılında Yemen’den Medine’ye gelen heyetin içinde yer almış ve bu sırada Müslüman olmuştur. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem onu Ebnâ (Güney Arabistan’da baba tarafından İranlı, anne tarafından Arap olan soy) arasından vali olarak görevlendirmiş, Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh döneminde de bu görevine devam etmiştir. Hz. Osman radıyallahu anh döneminde vefat ettiği rivayet edilir.

Allah ondan razı olsun...

Sahte Peygambere Karşı 

Hz. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Veda Haccı’ndan döndükten sonra, bütün Arap Yarımadası’nda O’nun ağır bir hastalık geçirdiği ve vefatının yaklaştığı konuşulmaya başlanmıştı. Bunu duyan bazı kabilelerde sahte peygamberler ortaya çıktı. Yemâme bölgesinde Müseylimetü’l-Kezzâb, Esedoğulları arasında Tuleyha, Yemen’de ise Esved el-Ansî adında sahte peygamberler türedi.

Bu sahte peygamberlerden Esved el-Ansî, Hz. Fîrûz’un memleketi olan Yemen’de pek çok kişiyi peşine takmış ve peygamberliğine inandırmaya başlamıştı. Siyah tenli, iri yapılı, keskin zekâlı ve her türlü hileye başvuran biri olan Esved, edebî konuşmaları ve şiirleri ile insanları kandırabiliyordu. Yemen’in dört bir yanına gönderdiği ajanlarla insanların gizli hallerini öğreniyor, sonra bu bilgileri kendisine vahiy gelmiş gibi aktarıyordu. Kimi insanları da mal ve makam vaadiyle bağlamaya çalışıyordu. 

O dönemde Yemen’de “Ebnâ” adı verilen bir topluluk vardı. Baba tarafından İranlı, anne tarafından Arap olan bu topluluğun reisi Hz. Fîrûz radıyallahu anh idi. 

Sahte peygamber Esved el-Ansî o kadar hızlı bir şekilde nüfuzunu arttırıyordu ki, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem henüz vefat etmeden Ebnâ topluluğundan büyük bir grup ona biat etmişti. Yüzölçümü olarak büyük yer kaplayan Hadramevt ile Taif arasındaki bölgeyi dahi nüfuzuna almıştı. 

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Esved’in faaliyetlerini duyunca ashabından yaklaşık on kişiyi Yemen’e göndererek halkı Esved’e karşı uyarmakla ve mücadeleye teşvik etmekle görevlendirdi. O’nun gönderdiği mektuplar kimlere ulaştıysa onlar hemen itaat edip yaptıklarından vazgeçtiler. Bu davete ilk icabet eden ve Esved’e hiç biat etmeyen kişilerden biri de Hz. Fîrûz ed-Deylemî’ydi. 

‘Fîrûz Kazandı’

Hz. Fîrûz anlatıyor: 

“Ben ve yakınlarımdan hiç kimse Esved’e tâbi olmadık. Hiçbirimizin kalbinde İslâm’a dair bir şüphe yoktu. Hatta Esved’i ortadan kaldırmak için fırsat kolluyorduk. Resûlullah’ın mektupları ulaşınca bu düşüncemiz daha da kuvvetlendi ve herkes kendince önlem almaya, mücadeleye başladı. 

Esved o günlerde kazandığı başarıların etkisiyle iyice kibirlenmişti. Öyle ki, ordusunun kumandanlarından birine karşı zorbalığa başlamıştı. O kumandan bir gün Esved’in kendisini öldüreceğinden endişe etmeye başladı. Tam o sırada yanına giderek Resûlullah’ın mektubunu verdim ve onu yeniden Hak Peygamber’e tâbi olmaya davet ettim. 

Allah kalbini İslâm’a açtı ve yaptığına pişman oldu. Resûlullah’a icabet etti. 

Ardından ben, kardeşim Dazveyh ve o kumandan bir araya gelerek Esved’i ortadan kaldırmak için plan yaptık. Sonra amca kızım ve Esved’in eşi olan Azad’ı da bu plana dahil etmeye karar verdik. Amca kızıma giderek dedim ki:

– Ey amca kızı! Bu adamın sana yaptığı eziyetleri biliyorum. Kocanı öldürüp zorla seninle evlendi. Kavmindeki kadınların namusuna el uzattı. Erkeklerin çoğunu öldürdü. İşte elimde Resûlullah’ın bize, Yemen’deki Ebnâ halkına özel olarak yazdığı mektup var. Bizi bu adamı ortadan kaldırmaya davet ediyor. Sen de bize yardım eder misin? 

– Size tam olarak hangi konuda yardım etmemi istiyorsunuz, diye sordu.

– Onu uzaklara göndermemizde yardım et, dedik.

– Hayır, dedi, onu öldürmenize yardım edeceğim. 

– Vallahi ben de onu kastetmiştim.

Sonra amca kızım dedi ki:

– Muhammed’i uyarıcı ve müjdeleyici olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki bir an bile O’nun dininden ayrılmadım. Başka peygambere inanmadım. Allah’ın yarattıkları içinde bu adam bana şeytandan bile daha iticidir. Onu tanıyalı kötülükten başka bir şey yaptığını görmedim. 

– Peki onu nasıl öldüreceğiz, diye sordum. 

– Esved çok temkinli biridir. Sarayda muhafızların olmadığı tek bir yer yok. Yalnızca benim odama muhafız girmez. Ben odanın dış tarafına bir silah ve kandil bırakacağım. Gece Esved odama gelince size tarif ettiğim yerden gelin, silahı ve kandili alarak onu öldürürsünüz. 

Esved gece odaya gelince planladığımız gibi onu öldürdük. Boğuşma seslerini duyan muhafızlar kapıya yönelince amca kızım onlara;

– Sakın içeri girmeyin! Nebî’ye vahiy geliyor, rahatsız etmeyin, dedi.

Sabaha kadar odada bekledik. Sabah olunca kalenin surlarına çıkarak bağırdım:

‘Allah’tan başka ilâh yoktur. Muhammed O’nun Resûlü’dür. Esved ise yalancıdır.’

Ben böyle bağırdıkça daha önce Resûlullah’ın mektubunu alarak Esved’e inanmayı terk eden bütün Müslümanlar çağrıma kulak verdi. Büyük bir kalabalık saraya girmeye başladı. Kalabalığı gören muhafızlar da sarayı terk etti. 

Hemen bir haberci bulup müjdeyi vermesi için Medine’ye gönderdim. Ancak haberci Medine’ye vardığında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gece önce vefat etmişti. 

Oradakiler şöyle anlattılar:

‘Resûlullah’ın vefat ettiği gece Cebrail aleyhisselâm gelerek Esved’in öldürüldüğünü haber verdi. Bunun üzerine Resûlullah;

– Dün gece Esved öldürüldü. Onu iki mübarek aileden gelen mübarek Fîrûz öldürdü, buyurdu.

Yanındakiler ‘O kimdir ya Resûlullah?’ diye sorunca o sadece şöyle buyurmuş:

– Fîrûz... Fîrûz kazandı... 

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy