Aramak

Hal Dili

Tövbenin Şartları

İmam Nevevî kuddise sırruhû, tövbe ile ilgili şunları nakleder:

“Âlimler şöyle demişlerdir: Her günahtan dolayı tövbe etmek farzdır. Eğer işlenilen günah kul hakkı değil de Allah ile kul arasında ise, bu durumda tövbenin kabul olması için şu üç şart vardır:

1. İşlediği günahı hemen terk etmek.

2. İşlediği günahtan dolayı pişmanlık duymak.

3. Bir daha asla günaha dönmemeye azmetmek.

Eğer bu üç şarttan biri yerine getirilmezse o kişinin tövbesi sahih ve geçerli olmaz.

Eğer işlenilen günah kul hakkı ile ilgiliyse, bu durumda tövbenin kabul olunması için dört şart vardır. Bunlardan ilk üçü yukarıdaki şartlardır, dördüncüsü ise; kişinin hak sahibinin hakkından kurtulmasıdır. Eğer bu hak mal cinsinden bir şey ise onu sahibine iade eder. İftira ve benzeri şer’î ceza gerektiren bir hak ise, bu cezanın uygulanması için ona imkân verir. Ya da kendisini affetmesini talep eder. Eğer bu hak gıybetten doğan bir hak ise gıybetini yaptığı kişiden helâllik diler.


İmam Nevevî, Riyâzü’s-Sâlihîn

Günahın Bedeli

Hüccetülislâm İmam Gazâlî kuddise sırruhû şöyle der:

“Günahta ısrar etmenin uğursuzluğu olarak dünyada başa gelen cezalardan başka ceza olmasaydı bu bile kişiye yeterdi. Bu cezalar farklı şekillerde olur. Günahta ısrar eden kimse için zenginlik, fakirlik, sıhhat ve hastalık duruma göre ceza şekli olabilir. İşlediği günahlar yüzünden kişi maddi ve manevi rızıklardan mahrum olur.

Kulun lânetlenmesi, yüzünün siyahlaşması veya malının noksanlaşması değildir. Asıl lâneti çeken durum, kulun bir günahtan çıkıp onun benzerine ya da daha beter başka bir günaha dalmasıdır.”


İmam Gazâlî, Hak Yolunun Esasları

Şeytan İstilası

Büyük velîlerden Şah b. Şücâ el-Kirmânî kuddise sırruhû, şeytanın kişiyi istila etmesinin belirtilerini şöyle sayar:

• Onu yeme içme ve süslenmeye yönelterek bedeniyle meşgul etmesi.

• Kalbini Allah Teâlâ’nın nimet ve ihsanlarını tefekkürden ve bunlara şükürden uzaklaştırması.

• Dilini yalan, gıybet ve iftira ile meşgul ederek Rabbi’nin zikrinden uzaklaştırması.

• Kalbini dünya işlerini yoluna koymak ve dünya malı biriktirmekle meşgul edip, yaratılanları tefekkürden ve onların sahibini murakabe etmekten uzaklaştırması.


İbn Acîbe el-Hasenî, Bahrü’l-Medîd

“Hali seni manen uyandırıp gayrete getirmeyen ve sözü seni Yüce Allah’a yöneltmeyen kişiyle arkadaşlık etme!”

İbn Atâullah el-İskenderî kuddise sırruhû

İki Söz

Büyük müçtehid İmam Şâfiî rahmetullahi aleyh şöyle demiştir:

“Sûfîlerden en çok istifade ettiğim şey şu iki sözdür:

• Vakit kılıç gibidir. Sen onu kesmezsen (değerlendirmezsen) o seni keser.

• Sen nefsini faydalı şeylerle meşgul etmezsen nefsin seni boş şeylerle meşgul eder.”


Sülemî, Tabakâtü’s-Sûfiyye

Haset, Gıpta ve Gayret

İmam Gazâlî kuddise sırruhû haset, gıpta ve gayret arasındaki farkı şöyle özetlemiştir:

“Haset, Allah Teâlâ’nın Müslüman kardeşine verdiği ve ona faydası olan bir nimetin onun elinden gitmesini istemendir. Eğer o nimetin kardeşinin elinden gitmesini istemeden, aynısının sende de olmasını istersen, buna gıpta denir. Eğer din kardeşinin sahip olduğu nimet ona fayda veren hayırlı bir nimet değilse, o nimetin onun elinden çıkmasını istemen ise dinî bir gayrettir.”


İmam Gazâlî, Hak Yolunun Esasları

Komşu Hakkı

Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Komşu hakkı nedir bilir misiniz? Senden yardım istediğinde ona yardım edersin, borç istediğinde verirsin, muhtaç duruma düştüğünde ona cömertlik yaparsın, hastalandığında ziyaret edersin, vefat ettiğinde cenazesine katılırsın, bir hayra kavuştuğunda tebrik edersin, başına bir musibet geldiğinde teselli edersin, izni olmadıkça binanı onun binasından yüksek yapıp rüzgârına engel olmazsın, eziyet vermezsin, bir meyve satın aldığında ona da hediye edersin. Eğer bunu yapmayacaksan meyveyi evine gizlice götürürsün. Çocuğun da o meyveyi dışarı götürüp yiyerek komşunun çocuğunu kıskandırmasın. Yine yemeğinden bir kepçe de olsa ona göndererek yemeğinin kokusuyla ona eziyet vermezsin. Komşunun hakkı nedir bilir misiniz? Kudretiyle canımı bu tende tutan Allah’a yemin ederim ki, O’nun merhamet ettiği kişiler hariç, hiç kimse komşu hakkını (gereği gibi) yerine getiremez.”


Harâitî, Mekârimü’l-Ahlâk

Müminin Şaşırtıcı Hali

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Müminin durumu ne hayret vericidir. Çünkü her hali onun için hayra vesiledir ve bu yalnızca mümin için geçerlidir. Şöyle ki: Mümin, başına sevindirici bir durum geldiğinde buna şükreder ve bu onun için hayır olur. Başına bir musibet geldiğinde sabreder, bu da onun için hayır olur.”


Müslim, Zühd, 13

“Kim gözünü haramlardan, kendisini nefsinin yönlendirmelerine kapılmaktan korur; içini murâkabe, dışını da sünnete uymakla imar eder ve helâl lokmayla beslenirse, onun ferâseti hiçbir zaman şaşmaz.”

Şah b. Şücâ‘ el-Kirmânî kuddise sırruhû

Duanın Öncesi

Fedâle b. Ubeyd radıyallahu anh naklediyor:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bir adamın namaz sonrasında Allah Teâlâ’ya hamdetmeden ve kendisine salât getirmeden dua ettiğini işitti. Bunun üzerine “bu adam acele etti” dedi. Ardından adamı çağırıp, ona veya başka birine hitap ederek şöyle buyurdu: 

“Biriniz namaz kılıp dua edeceği zaman, önce noksan sıfatlardan münezzeh olan Rabbi’ne hamd ve senâ ile başlasın, sonra Resûlü’ne salât getirsin. Daha sonra da dilediği duayı yapsın.”


Ebû Davud, Salât 358

Bu Kadarı Yeter!

Tâbiûn döneminin muhaddis ve fakihlerinden Ebû Kilâbe, Ömer b. Abdülaziz rahmetullahi aleyhin meclisinde bulunmuştu. Halife kendisinden öğüt istedi, o da;

– Hz. Âdem aleyhisselâm zamanından bu yana senden başka hiçbir halife kalmadı. Sen ölecek ilk halife değilsin, dedi. Halife:

– Biraz daha öğüt ver, dedi. Ebû Kilâbe:

– Eğer Allah Teâlâ seninle ise artık kimden korkarsın? Eğer O seninle değilse artık kime sığınabilirsin, dedi. Bunun üzerine Ömer b. Abdülaziz;

– Bu kadar öğüt bana yeter, dedi.


Gazâlî, Yöneticilere Altın Öğütler

Günahkârdan Yüz Çevirmemek

Büyük âlim ve sûfîlerden Ebû Tâlib el-Mekkî kuddise sırruhû şöyle nakleder:

“Seleften iki kimse Allah için kardeş olmuştu. İçlerinden biri günahlara müptela oldu. Diğerine:

– İlişkini kesip onu terk etmeyecek misin, diye soruldu. O da şöyle cevap verdi:

– Bu nasıl olur! Kardeşimin içine düştüğü durumdan kurtulması için asıl şimdi bana ihtiyacı var. Ben şimdi onun elinden tutarak, usulünce uyararak, düştüğü halden dönmesi için Allah’a yalvararak kendisine yardımcı olmak zorundayım.”


Ebû Tâlib el-Mekkî, Kalplerin Azığı

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy