Aramak

Saâdet Asrı'ndan

Tufeyl b. Amr
radıyallahu anh

Hz. Tufeyl Yemenli Ezd kabilesinin Devs boyunun önde gelenlerindendi. İslâmiyet’ten önce de ahlâkı, şerefi ve cömertliğiyle tanınırdı. Evinde daima misafir ağırlanır, kapısını çalan hiç kimseyi aç göndermez, yardıma muhtaç olanlara el uzatırdı. 

Çok iyi bir şair ve zeki bir insandı. Sözü dinlenir, fikrine saygı duyulurdu. 

Halkını İslâm’a davet ederken kamçısının ucunda nur görüldü. Bu hadiseden sonra da “Işık Sahibi” anlamında “Zinnûr” lakabını aldı. Yıllar süren gayretleri sayesinde Devsliler arasında İslâmiyet’in yayılmasına vesile oldu. 

Yermük savaşında şehit oldu. 

Allah ondan razı olsun. İslâm’a girişini ve halkını davetini naklediyoruz. 

İslâm’a giriş hikâyesini kendisi şöyle anlatır:

“Bir gün Mekke’ye geldim. Şehre adım atar atmaz Kureyş’in ileri gelenleri beni karşılamaya geldiler. Çok iltifat gösterdiler. En güzel sofraları hazırladılar ve aralarında toplanıp bana şöyle dediler: 

– Ey Tufeyl! Aramızda yeni bir adam ortaya çıktı. Nebî olduğunu iddia ediyor. İlâhlarımıza hakaret ediyor. Düzenimizi bozuyor, birliğimize zarar veriyor. O adamın sözlerini dinlememen hususunda seni uyarıyoruz. Çünkü sözleri sihir gibidir. Babayla oğulu, kadınla kocasını birbirinden ayırır. 

Bu sözlerden o kadar etkilendim ki, kendim ve halkım adına korkuya kapıldım. Onunla hiçbir şekilde konuşmamaya, söylediklerine kulak vermemeye karar verdim. Hatta Kâbe’nin yanına, putlara tapmaya gittiğimde dahi kulaklarımı pamukla tıkadım ki onun sözleri kulağıma gelmesin. 

Fakat Kâbe’de Muhammed’i gördüm. İbadet ediyordu. Ancak ibadeti bizimki gibi değildi. Tavırlarında bir başkalık vardı, bir şey söylüyor gibiydi. Dikkatle izlemeye başladım. Derken, istemsizce kendimi O’nun yanı başında buldum. 

Okuduklarını dinlemeye başladım. Söylediği sözler başka bir âleme ait gibiydi. Kendi kendime dedim ki:

– Ey Tufeyl! İnsanlar seni aklı başında bir adam olarak görüyor. İyiyi kötüden ayırt edebilecek idrake sahipsin. Bu adamın ne söylediğini bir kere dinlesen ne olur? Güzelse alırsın, değilse terk edersin. 

Sonra Muhammed’i takip etmeye başladım. Nihayet evine girmek üzereyken seslendim:

– Ey Muhammed! Halkın bana senin hakkında öyle şeyler anlattı ki, senin söylediklerini duymamak için kulaklarımı tıkadım. Ama ibadet ederken okuduğun şeyleri işittim ve çok hoşuma gitti. Şimdi söyle, bu insanları neye davet ediyorsun?

Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem İslâmiyet’i anlattı. Felâk ve Nas surelerini okudu. Duyduklarım karşısında şöyle dedim:

– Yemin ederim hayatımda bu kadar güzel bir söz işitmedim. Uzat elini sana biat edeyim ey Allah’ın Resûlü!”

O gün Müslüman olan Hz. Tufeyl bir süre Mekke’de kaldı. Dinin hükümlerini öğrendi. Kur’an-ı Kerim’den ayetler ezberledi. 

Devs Kabilesinin İslâm’la Tanışması

Müslüman olduktan sonra Resûlullah’ın yanına gelen Hz. Tufeyl, halkını İslâm’a davet etmek için izin istedi ve şöyle dedi:

– Ey Allah’ın Resûlü! Ben halkım arasında sözü dinlenen bir kimseyim. Onlara İslâm’ı anlatmak istiyorum. Rabbin’e dua et, bana bir işaret ya da kanıt versin de davetime yardımcı olsun.

Bunun üzerine Resûlullah şöyle dua etti.

– Ey Allahım, Tufeyl’e bir işaret ver. 

Tufeyl radıyallahu anh memleketine dönünce yüksek bir yere çıkarak insanları etrafına topladı. Tam o sırada yüzünde, iki kaşının ortasında yıldız gibi parlayan bir nur belirdi. Hz. Tufeyl ellerini kaldırarak şöyle dua etti:

– Allahım! Bu işaret yüzümde olmasın. İnsanlar eski inançlarımı terk ettiğim için yüzümde bir gariplik oluştu zannederler. 

Allah Teâlâ onun duasını kabul etti ve nur Hz. Tufeyl’in elinde tuttuğu kamçının ucunda görüldü. Ardından insanlara İslâmiyet’i anlatmaya başladı. Halkın arasına indikten sonra yanına önce babası geldi. Ancak Hz. Tufeyl sert bir üslupla şöyle dedi:

– Baba, artık uzak dur benden! Artık ne sen bendensin ne de ben sendenim!

Babası şaşırarak sordu:

– Oğlum neden böyle diyorsun?

– Çünkü ben Muhammed’in dinine girdim. 

– Oğlum, o halde ben de seninle beraber iman edeyim. 

– Öyleyse kalk, yıkan ve elbiseni temizle baba. Sonra bana öğretileni ben de sana öğreteyim. 

Babası oğlunun dediklerini yaparak Müslüman oldu. Hz. Tufeyl aynı üslupla annesini ve hanımını da İslâm’a davet etti. Ancak halkı üzerinde bu üslup işe yaramadı ve Hz. Ebu Hüreyre haricinde bir kişi bile Müslüman olmadı. 

Aradan bir süre geçince Hz. Tufeyl yanına Hz. Ebu Hüreyre’yi de alarak tekrar Mekke’ye geldi ve halkının durumunu Resûlullah’a haber verdi. Şöyle dedi:

– Ey Allah’ın Resûlü! Halkımın kalpleri taşlaşmış, küfürde inat ediyorlar. İsyan ve günah içinde yaşıyorlar. 

Bu sözlerin ardından Resûlullah ayağa kalkarak abdest aldı. İki rekât namaz kıldı ve ellerini semaya kaldırdı. Tam o sırada Hz. Ebu Hüreyre şöyle dedi:

– Eyvah! Resûlullah Devs halkına beddua edecek ve hepsi helâk olacak. Vah halkım vah! 

Ancak Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem şöyle dua etti:

– Allahım, Devs halkına hidayet ver. Allahım, Devs halkına hidayet ver. Allahım, Devs halkına hidayet ver.

Sonra da Hz. Tufeyl’e dönerek şöyle dedi: 

– Ey Tufeyl. Halkının yanına dön ve onları İslâm’a çağırmaya devam et. Ve yumuşak davran. 

Resûlullah’ın buyruğunu yerine getiren Hz. Tufeyl uzun uğraşlar sonucunda henüz Resûlullah vefat etmeden bütün Devs kabilesinin İslâm’a girmesine vesile oldu. 

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy