O’nun Ramazan’ı
Abdullah b. Abbas radıyallahu anhumâdan nakledilen bir rivayette şöyle demiştir: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, insanların en cömerdi idi. Cebrâil aleyhisselâm Kur’an’ı mukabele etmek için Ramazan ayında O’nunla buluştuğunda daha da cömert olurdu. Öyle ki Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Cebrail’in kendisiyle buluştuğunda hayır yapmada esen rüzgârdan daha cömertti.”
[Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 5, (nr. 6); Müslim, Fezâil, 12, (nr. 50)]
Ramazan-ı Şerif ayların en faziletlisi ve bereketlisidir. Bu ayda yapılan ibadetlerin ve iyiliklerin daha çok sevabı ve kabule şayan olduğu malumdur. Bunu Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin Ramazan-ı Şerif’e gösterdiği ilgide ve uygulamalarında görebiliyoruz. Bu mübarek ayı sünnet–i seniyyeye uygun yaşamak, bir aylığına da olsa onu Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem ile beraber olmak kadar renkli ve faziletli kılacaktır.
Ramazan oruç ayıdır. Oruç hicretin ikinci yılında farz kılındığı için vefatına kadar Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem dokuz Ramazan orucu tutmuştur.
Yine malum olduğu üzere bu ay hayır hasenat, cömertlik ve yardımlaşma ayıdır. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin bu ayda yaptığı ibadetler, hayır ve hasenat, bu hususta gösterdiği gayret diğer aylardan daha fazla idi.
Peki, O’nun orucu, iftarı, sahuru nasıldı? Ne yer ve ne içerdi? Günleri nasıl geçer, ne ile meşgul olurdu? Bu ve benzeri merak edilen konuları, örnek olması maksadıyla yukarıdaki hadis-i şerif bağlamında özetlemeye çalıştık.
Ramazan’da ne yapardı?
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Ramazan hilalinin görülmesiyle sevinir, ayın girişini ashabına müjdeler, faziletinden ve bereketinden istifade etmelerini tavsiye ederdi. (Nesaî, Sıyam, nr. 2106)
Ramazan ayı boyunca her gün için oruç tutmaya niyet ederdi. Genelde evinde hanımlarından biriyle birlikte sahur yapardı. Sahurda az yer, birkaç hurma veya varsa biraz yemek ya da birkaç yudum suyla yetinirdi.
Arada bir sahabeden bazıları ile sahur yaptığı olmuştur. Rivayete göre Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem bir defasında Zeyd b. Hârise radıyallahu anhu ile birlikte sahur yaptılar. Sonra da sabah namazını kılmak için kalktılar. O’nun sahuru ile sabah namazı arasındaki sürenin bir kimsenin Kur’an’dan elli ayet okumasına yetecek kadar olduğu belirtilmiştir. (Buhârî, Savm 19; Müslim, Sıyâm 9)
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem sahur yemeğini yer, sonra sabah namazının iki rekât sünnetini hafif (uzatmadan) kılar ve Bilal’in ezan okumak için izin istemesine kadar hane-i saadetlerinde beklerdi. Sonra mescide bitişik olan hanımlarına ait odalardan çıkar ve sabah namazını kıldırırdı.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem güneş doğana kadar mescidde oturur ve zikrederdi. Güneşin doğuşundan belli süre sonra iki rekât namaz (kuşluk namazı) kılardı. Bunu yapanın hac ve umre yapmış kimse gibi sevaba nail olduğunu haber vermiştir.
Ramazan’da gündüzleri namazların dışında Müslümanların işleriyle ilgilenir, ihtiyaçlarını giderir, sorularına cevap verirdi. İslâm’ı yaymak ve Müslümanların harîmini korumak için askerî birlik ve seferler düzenlerdi.
Kalan vaktini evinde ailesiyle geçirir ve onların hizmetinde olurdu. Onlara şefkat gösterir ve şakalaşırdı. Oruçlu iken onlarla şakalaştığı, oruçlu olduğu halde hanımlarını öptüğü rivayet edilmiştir. (Müslim, Sıyam 71)
Akşama doğru, yani iftar öncesinde Kur’an-ı Kerim tilaveti ve duayla meşgul olurdu. Akşam ezanı okunduğunda orucunu açmak için hanımlarından iftarlık bir şeyler getirmelerini isterdi. Önce orucunu açar, sonra namaza kalkardı. Orucunu birkaç hurma tanesi veya su ile açardı. Enes b. Mâlik radıyallahu anhu şöyle demiştir:
“Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem namazdan önce orucunu açardı. Varsa taze, yoksa kuru hurma taneleriyle, o da yoksa yoksa birkaç yudum su içerek iftar ederdi.” (Ebû Davud, Savm 21; Tirmizî, Savm 10)
Ramazan akşamları
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem orucunu açtıktan sonra akşam namazını mescidde kılar, sonra evine dönerdi. Akşam namazının sünnetini evde kılar, yatsı ezanı okunana kadar hanımlarıyla otururdu.
Yatsı ezanı okunduktan sonra ilk sünneti evinde kılar, sonra mescide çıkar ve yatsı namazını kıldırırdı. Mescidde üç defa teravih namazı kıldırdığı olmuştur. Ancak sonrasında farz kılınır endişesiyle teravih namazı için mescide çıkmadılar. (Buhârî, Teheccüd 25)
Yatsı namazını kıldırdıktan sonra evine döner, Allah Teâlâ’nın kendisi için dilediği kadar namaz kılarak geceyi ihya ederdi. Gece namazlarını uzatabildiği kadar uzatırdı.
Yine geceleri Cebrâil aleyhisselâm ile Kur’an mukabelesi yapardı. Rivayete göre Cebrail aleyhisselâm Ramazan ayında her gece Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ile buluşur, karşılıklı Kur’an okurlardı. Hz. Peygamber, kendisine vahyedilen Kur’an’ı Ramazan boyu vahiy meleğine arzederdi. Vefat ettiği senenin Ramazan’ında ise iki kere arzetmiştir. (Buhârî, İsti’zân 43; Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe 15)
Kur’an tilaveti ve mukabele
Şüphesiz Ramazan ayında Kur’an-ı Kerim’i okumanın, öğrenmenin ve öğretmenin fazileti ve sevabı çoktur. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin her Ramazan Cebrail aleyhisselâm ile Kur’an mukabelesinden hareketle gelenek haline gelen mukabele uygulamasındaki hikmetleri şöyle sıralayabiliriz:
• Kur’an-ı Kerim’i ezberlemek, ezberdeki ayet ve sureleri pekiştirmek.
• Kur’an-ı Kerim’in Ramazan ayında nâzil olduğunu hatırlatmak.
• Ramazan ayını Kur’an tilavetiyle ihya etmek, değerlendirmek.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin, girişteki rivayette bahsedilen Ramazan ayındaki bu olağanüstü cömertliğinin sırrı ne olabilir? Âlimlerimiz bu durumun Kur’an-ı Kerim mukabelesi ile yahut Cebrail aleyhisselâmla buluşmayla bağlantılı olabileceği ihtimalleri üzerinde durmuştur.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, mukabele vesilesiyle Cebrail aleyhisselâmla daha fazla sohbet etme imkânı buluyor, ondan daha fazla feyz alıyor ve çok şey öğreniyordu. Bu da O’nun sîretine yansıyordu. Cebrail aleyhisselâm da O’nun şahsında Müslümanları bu ayda Cenâb-ı Allah ile yakınlık hususunda teşvik ediyor, hoşnut olduğu işlere yönlendiriyor, razı olmadığı işlerden sakındırıyordu. (Kastalânî, İrşâdü’s-Sârî, 4/513)
‘Rüzgârdan daha cömert’ ne demektir?
“Rüzgârdan daha cömert” sözü, iyilik yapma, başkalarına yardım hususunda Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin çok atik olduğunu, kimseyi esirgemediğini, seçici ve sınırlı davranmadığını ifade etmektedir.
(Askalânî, Fethü’l-Bâri, 4/116)
İbn Abbas radıyallahu anhumâdan rivayet edilen bir haber şöyledir: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Ramazan ayı girdiğinde bütün esirleri azat eder ve hiç kimseyi boş çevirmezdi.” (Beyhakî, Şuâbü’l-İman, nr. 3357)
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Ramazan ayında diğer aylara nazaran daha çok sadaka verir, sadaka miktarını da arttırırdı. Bu faziletli ayda verdiği sadakaların ve harcamalarının çokluğu bir yana, fakir ve muhtaçlara yardım etmedeki aceleciliği de herkesin dikkatini çekiyordu. Kimseyi üzmez, ihtiyaç sahibini mutlaka sevindirirdi. Bu sebeple Ramazan ayındaki cömertliği, esen rüzgârdan daha hızlı ve kapsayıcı olarak nitelenmiştir. (Müsned Ahmed b. Hanbel, (nr. 301)
Ramazan geceleri
Hz. Aişe radıyallahu anhâ validemize “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin Ramazan ayında gece kıldığı namaz nasıldı?” diye sorulduğunda şöyle cevap verdiler:
“Ramazan veya başka ay olsun, on bir rekâttan fazla kılmazdı. Önce dört rekât kılardı ki bu rekâtların güzelliklerinden ve uzunluklarından hiç sorma! Sonra bir dört rekât daha kılardı. Onlar da diğerleri kadar güzel ve uzun olurdu ki hiç sorma! Sonra (uyuyup kalkar ve) üç rekât daha kılardı. Namazı bitirince vitir namazını kılmadan yatağına uzanır ve uyurdu. Bir defasında ona: ‘Ya Resûlullah, vitir namazını kılmadan mı uyuyacaksınız?’ diye sorduğumda bana: ‘Ya Aişe, gözlerim uyusa da kalbim uyumaz’ buyurdular.” (Buhârî, Teheccüd 16; Müslim, Müsâfirîn 17)
Son on günü hariç, Ramazan geceleri genelde evinde hanımlarından birinin yanında olurdu. Hanımıyla birlikte olmuşsa âdeti üzere sabah ezanına kadar uyur, sonra uyanır ve guslederdi. Sonra da sabah namazını kılmaya giderdi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem böyle yaparak ümmetine Ramazan ayı da olsa orucun sadece gündüz tutulması gerektiğini, geceleri oruç tutmak veya mübah şeylerden uzak durmanın doğru olmadığını öğretmektedir. Oruç yasaklarının fecirden gün batımına kadar gündüz geçerli olduğunu belirtmek içindir.
Teravih namazı
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, önceleri cemaatle kıldığı, fakat farz kılınır endişesiyle mescidde kılmayı bir süre terk ettiği gece namazlarını evinde kılardı. Ancak Ramazan ayının son günleri geldiğinde bu namazı tekrar mescidde; kızlarını, hanımlarını ve müminleri de toplayarak birlikte kılardı. Hz. Âişe radıyallahu anhâ naklediyor:
“Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Ramazan ayının son on günü girdiğinde, geceleri ibadetle ihya eder, ev halkını da uyandırır, hanımlarıyla beraber olmazdı.” (Buhârî, Leyletü’l-Kadr, 5; Müslim, İ‘tikâf 3)
Geceyi böyle namaz kılarak geçirir, sahur yapar ve sabah namazını beklerdi. Sabah namazının sünnetini evde kılar sonra farzı cemaatle kılmak mescide giderdi.
İtikâf ve dua
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, Ramazan ayının son on gününde mescidde itikâfa girerdi. Hayatının son senesi Ramazan’ı yirmi gün itikâfla geçirdi. Bu son on günde Kadir Gecesi’ne isabet eder niyetiyle daha çok ibadet eder, çaba sarf ederdi. “Kadir Gecesi’ni Ramazan ayının son on gününde tekli gecelerde arayın.” (Buhârî, Leyletü’l-Kadr 3) buyurmuştu.
Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin Ramazan ayındaki uygulamarında belki de en belirgin husus çok dua etmesidir. Hz. Aişe radıyallahu anhâdan rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuşlardır: “Dedim ki: Ya Resûlallah, Kadir Gecesi’ne rastlarsam duam ne olsun? Dedi ki: Allahım, sen çok affedicisin, cömertsin, affetmeyi seversin; beni de affet!” (Tirmizî, Daavât 85)
Ramazan’ın son on günü ailesini uyandırır, ibadete teşvik eder, uyumalarına müsaade etmezdi. Hz. Ali kerremallahu vechehû, O’nun Ramazan ayının son on gününde ailesini uyandırdığını bildirmiştir.
(Tirmizî, Savm 795)
Aileyi teşvik
Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem, özellikle aile reislerinin, kocaların ve babaların ailelerini Allah Teâlâ’ya ibadet ve itaate teşvik etmeleri hususunda en güzel örnektir. Aile efradının ibadetine özen gösterilmesinin, onların rahatlık ve konforuna özen göstermekten daha hayırlı ve çok daha önemli olduğu O’nun uygulamalarında müşahede edilir. Cenâb-ı Allah’ın “Ey iman edenler, kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun” (Tahrim 6) emrine uyar, ashabını bu hususta uyarırdı.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bu ayı daha çok ibadetle; oruç, namaz, Kur’an tilaveti, zikir, dua ve sadaka vermekle geçirirdi. Oruç söz konusu olduğunda O’nu farklı kılan hususlardan biri açlığa sabır ve az yemekle yetinmede insanlara örnek olmasıdır. Ramazan-ı Şerif’in bugün zannedildiği gibi yeme içme ve eğlenme ayı olmadığını; aksine manevi arınma, ibadet ve itaat mevsimi olduğunu göstermesidir.
Biz de Ramazan-ı Şerif’i layıkıyla ve bereketli geçirmek için Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin Ramazan uygulamalarını örnek alabiliriz. Yeter ki niyet ve gayret edelim. Her konuda sünnete uymak diyoruz ya, unutmayalım, yaşanmayan sözün ve ahlâkın kimseye faydası da tesiri de olmaz.