Mahmud-ı İncirfağnevî
kuddise sırruhû
Gönüller mimarı...
Allah dostlarını soranlara Hızır’ın dahi işaret ettiği büyük velî...
Altın Silsilenin 12. halkası...
Hâce Mahmud orta boylu, siyah sakallı, beyaz tenli, güler yüzlü, güzel burunlu ve hafifçe geniş ağızlıydı. Çoğunlukla beyaz sarık giyerdi.
Hâce Ârif Rivgerî’nin talebesiydi. Hâce Ârif bir gün talebesini yanına çağırarak şöyle dedi:
– Duydum ki eğri ağaçları yontup dümdüz parçalar çıkarıyormuşsun. Tuğlalarla çok düzgün duvarlar örüp sıvayarak pürüzlerini gideriyormuşsun. Mahmud! Marifet, kalplerdeki eğriyi düzeltmek, ilâhî tecelliye mazhar olabilecek gönüller imar edebilmektir. Sende de bu kabiliyet var. Daha yakınımızda dur ki her biri Allah’ın evi olan gönüller inşa edebilesin.
***
Hâce Mahmud, irşadı döneminde Nakşibendî yolunda alışık olunmayan şekilde cehrî zikir terbiyesi vermeye başladı. Mürşidi Hâce Ârif Rivgerî kuddise sırruhû zamanında da onun talimatıyla cehrî zikir yapıyordu. Kendisine bu usuldeki ısrarının sebebi sorulduğunda şu cevabı verdi:
– Gaflet uykusunda olanlar uyansınlar, Hak yoluna dönsünler, sırât-ı müstakime girerek bütün hayırların anahtarı, bütün mutlulukların aslı olan tevbe ve inâbeye rağbet etsinler diye böyle yapıyoruz.
***
Kendisine soruldu:
– Sesli zikri özellikle kimlerin yapması daha uygundur?
Buyurdu ki:
– Eğer mürid yalan söylemekten, dedikodu yapmaktan, insanlar görsün diye zikir yapmaktan çekiniyor ve dilini koruyabiliyorsa onun sesli olarak zikretmesi elbette daha güzel olur.
***
Hâce Ali Râmitenî kuddise sırruhû hazretleri bir gün yolda giderken Hızır aleyhisselâm ile karşılaştı. Ona şöyle sordu:
– Bana şu zamanda kendisine güvenerek bağlanabileceğim bir mürşid-i kâmil göster.
Hızır aleyhisselâm şöyle cevap verdi:
– Bağlanman gereken mürşid-i kâmil Hâce Mahmud-ı İncirfağnevî’dir. Git, ona intisap et.
O da bu işaret üzerine gidip intisap etti.
***
Hâce Ali Râmitenî kuddise sırruhû, mürşidi Hâce Mahmud vefat ettikten sonra müridleriyle birlikte bir gün Râmiten köyünde zikirle meşguldü. O sırada başlarının üstünden büyük ve bembeyaz bir kuş geçtiğini gördüler. Bu kuş onlara herkesin anlayabileceği şekilde “Ey Ali, mert ol!” dedi.
Bu sözleri duyan oradaki sofiler kendilerinden geçtiler. Akılları başlarına geldikten sonra bu hali Hâce Ali Râmitenî hazretlerine sordular. Şöyle dedi:
– O gördüğünüz Hâce Mahmud hazretleriydi. Hak Teâlâ ona böyle bir keramet ihsan etti. Şu anda o, Hâce Evliyâ-ı Kebîr’in (Abdülhâlık Gücdüvânî) halifesi Hâce Dihkân’ın vefatının yaklaştığı haberini almış ve onu ziyarete gitmektedir. Çünkü Hâce Dihkân, Cenâb-ı Hak’tan dostlarından birini son nefesinde kendisine göndermesini ve ebedî yolculuğunda yardımcı olmasını istemiştir.”