Aramak

Murat Derin

İslâm Tarihinde Toplum Düzeninin Bekçileri:
Muhtesipler

Muhtesip, şehirdeki ticarî hayatı, sosyal düzeni, ahlâkî ilkeleri, dinî hassasiyetleri ve kamu yararını gözeten görevlidir. Ne yalnızca bir zabıta ne sadece bir vergi tahsildarı ne de basit bir müfettiştir. Muhtesipler şehrin maddi ve manevi düzeninin korunmasında merkezî rol üstlenirdi.

İslâm medeniyeti en başından itibaren sadece bireyin manevi kurtuluşuna değil, toplumun organizasyonuna ve ahlâkına da rehberlik eden bütüncül bir sistem inşa etmiştir. Bu sistemde ibadetle adalet, inançla uygulama her zaman birlikte ele alınmış; inancın sadece kalplerde değil; çarşıda, sokakta, kamusal hayatta da yaşanması esas alınmıştır.

İslâm toplumunun şehir hayatını düzenleyen temel prensiplerinden biri olan “emr-i bi’l-ma’ruf, nehy-i ani’l-münker: iyiliği emretmek, kötülüğü engellemek” sadece bireysel bir sorumluluk değil, aynı zamanda kurumsal bir görev olarak hayata geçirilmiştir. İşte bu anlayışla şekillenen ve asırlar boyu İslâm şehirlerinde etkin olan ihtisap müessesesi, kamusal düzenin, ticarî ahlâkın ve toplumsal vicdanın en önemli teminatlarından biri olmuştur.

İhtisap Ne Demek?

“İhtisap” kelimesinin kök anlamı “hesaba çekmek, denetlemek, gözetim altında tutmak.” Tarihsel ve kurumsal bağlamda ihtisap ise kamusal hayatı her yönünü denetleyen ve düzenleyen sistemin adıdır. Bu sistemin başında yer alan kişi ise muhtesiptir.

Muhtesip, şehirdeki ticarî hayatı, sosyal düzeni, ahlâkî ilkeleri, dinî hassasiyetleri ve kamu yararını gözeten görevlidir. Ne yalnızca bir zabıta ne sadece bir vergi tahsildarı ne de basit bir müfettiştir. Muhtesipler şehrin maddi ve manevi çehresinin korunmasında merkezî rol üstlenirdi. Esnafın dürüstlüğünü, halkın refahını, fiyatların hakkaniyetini ve kamu ahlâkını bir arada gözetirlerdi.

İslâm Tarihinde Kökeni

İhtisap teşkilatının kökenleri Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem dönemine kadar gider. Medine pazarı ilk kurulduğunda O bizzat denetim yapar, ölçü ve tartıda hile yapanları uyarırdı. Hatta bir seferinde bir buğday satıcısının ıslak kısmı alta, kuru kısmı üste koyarak hile yaptığını görünce, “bizi aldatan bizden değildir” buyurarak sert bir uyarıda bulunmuştur. Bu tutum sonraki İslâm toplumlarında bir kamu görevlisinin, yani muhtesibin bu vazifeyi yerine getirmesiyle sosyal hayatta çok önemli bir göreve dönüşmüştür.

Hz. Ömer radıyallahu anh döneminde muhtesiplik daha sistemli hale gelmiş, Emevîler ve Abbasîler döneminde devlet teşkilatının ayrılmaz bir parçası olmuştur. Selçuklular bu geleneği Anadolu’ya taşımış, Osmanlılar ise hem devralmış hem de zirveye taşımıştır.

Osmanlı’da İhtisap Teşkilatı

Osmanlı Devleti, İslâm tarihinden devraldığı bu kurumu kendi bürokratik yapısı içinde yeniden şekillendirmiştir. Özellikle şehirleşmenin arttığı klasik dönem Osmanlı’sında muhtesiplik ahlâkî işlevin ötesine geçerek ekonomik, sosyal ve yönetimsel bir kuruma dönüşmüştür. Osmanlı’da her kadı, görev yerine giderken beraberinde bir muhtesip götürürdü. Bu, ihtisabın sadece idarî değil, aynı zamanda şer’î yani hukukî bir boyuta sahip olduğunu da gösterir.

Muhtesipler, esnaf teşkilatlarının (loncaların) temsilcileriyle birlikte çalışır, çarşı pazar denetimi yapar, fiyatları kontrol eder, narh (resmî fiyat) koyar, ölçü ve tartı aletlerini inceler, eksik satış yapanları cezalandırırdı. 

Fiyat Kontrolü ve Narh Sistemi

İhtisabın en bilinen uygulamalarından biri narh koymaktır. Narh; ürün ve hizmetlerin fahiş fiyatlarla satılmasını önlemek amacıyla devlet tarafından belirlenen taban ve tavan fiyattır. Ancak bu fiyat belirleme keyfi bir işlem değildir. Kadı, muhtesip, lonca temsilcileri ve bilir kişiler bir araya gelir; üretim maliyeti, arz talep dengesi, halkın alım gücü ve esnafın kazancı gözetilerek bir fiyat belirlenirdi.

Toptancı ve esnaf belirlenen narhın dışında satış yaparsa muhtesip müdahale eder, ürününe el koyar, gerektiğinde cezalandırırdı. Haksız kazanç engellenir, fiyat istikrarı ve ekonomik denge korunurdu.

Yabancı Seyyahların Gözlemleri

Osmanlı Devleti’nin güçlü dönemlerinde bu teşkilat öyle etkin olmuştur ki yabancı seyyahların dahi dikkatini çekmiştir. Mesela 1685 tarihinde Kahire’yi ziyaret eden Joseph Pitts, ekmeklerin gramajına verilen önemden oldukça etkilenmiştir. Öyle ki bir fırıncının belirlenen ölçülerin altında satmasının tespitinden sonra ekmeklerine el konulup fakirlere dağıtılması ve adamın cezalandırılmasını bu müessesenin etkin olarak çalışmasına bağlar. 

Dağılma Süreci

Ne var ki zamanla Osmanlı’nın merkezî otoritesinin zayıflaması, taşrada kontrol mekanizmalarının gevşemesiyle birlikte ihtisap müessesesi de zayıflamıştır. Rüşvetin yayılması, vergi toplama kaygısının ahlâkî denetimin önüne geçmesi ve muhtesiplerin bazı bölgelerde loncalarla çıkar ilişkisine girmesi bu kurumun itibarını sarsmıştır. “İhtisap ağası devrini aratır” deyimi, bir zamanlar halkın güvendiği bu kurumun nasıl yozlaştığını halk tabiri olarak dile getirir.

Günümüze Yansımaları

II. Mahmud döneminde başlayan reformlar, Tanzimat süreciyle birlikte belediye ve emniyet teşkilatlarının kurulması, bu geleneksel kurumun yerini yeni yapılarla doldurmaya başlamıştır. 1842 sonrası ihtisap fiilen kaldırılmış, yerine daha çok Fransız modelinden esinlenilmiş modern zabıta ve polis teşkilatları kurulmuştur.

Bugün ihtisap teşkilatının görevleri belediyelerin zabıta müdürlükleri, Ticaret Bakanlığı’nın tüketici koruma birimleri, emniyet güçleri ve ahlâkî düzenin korunmasına yönelik sivil toplum kuruluşları arasında bölünmüştür.

İhtisap müessesesi sadece bir kamu kurumu değil, aynı zamanda İslâm şehir hayatının adalet ve ahlâk teminatıdır. Muhtesip bir memur değil, toplumun ahlâkî denge unsuru, esnafın vicdanı, halkın güven kaynağıdır. Bugün şehirlerimizde düzen, ahlâk ve adalet eksikliği hissediliyorsa, belki de unuttuğumuz şey sadece bir kurum değil, o kurumun temsil ettiği şuur, edep ve vicdandır. 

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy