MUHABBET HÂLESİ
Yüce Allah Müberra Kitabımız’da mealen şöyle buyurmaktadır: “İnsanlardan kimi de Allah’tan başka şeyleri O’na eş tutuyorlar da onları Allah’ı sever gibi seviyorlar. Oysa iman edenlerin Allah sevgisi daha kuvvetlidir.” (Bakara 165)
Allah Teâlâ varlıklar arasında türlü şekillerde muhabbet bağı kurmuştur. Bunun tezahürü olarak aralarında, sevgi, merhamet, şefkat, yönelme duygusu var etmiş ve bununla yaratılanları birbirine bağlamıştır.
Yüce Allah’ın isimlerinden biri de, “çok seven” manasına gelen “el-Vedûd” ism-i şerifidir. Bu ismin tecellisi olarak Allah kullarını çok sever, kullar da O’nu sever. Ümmet peygamberini sever, O da ümmetini sever. Kullar birbirini sever; çocuğunu, anne babasını, akrabasını, komşusunu, hastaları, garipleri, fakirleri, muhtaçları sever ve aralarında latif bir münasebet kurulur.
Muhabbet merhameti, ilgilenmeyi, değer vermeyi, önemsemeyi, diğergâmlığı, yardımlaşmayı meydana getirir. Bütün haklar bu vesileyle yerine getirilir. İhmalkârlık, kabalık, düşüncesizlik, bencillik, kibir ortadan kalkar.
Allah’ın Resûlü’ne Muhabbeti
Muhabbet çok kapsamlıdır. Hemen her şeyde görmek mümkündür. İlk olarak Allah Teâlâ’nın peygamberlerin sonuncusu, âlemlere rahmet olan Resûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem’e muhabbetine bakalım. Yüce Allah O’nu o kadar çok sevmiş ki lütuf ve ikramların en büyüğünü O’na bahşetmiştir. O’nu alemlere rahmet olarak O göndermiş, Kur’an-ı Kerim O’na inmiş, İslâm O’na verilmiş, en büyük melek Hz. Cebrail O’na gelmiş, vahiy getirmiş, Kadir gecesi O’na verilmiş. Dağlar, taşlar O’na selam vermiş, Uhud dağı muhabbetinden sarsılmış, hurma kütüğü ondan ayrılığa dayanamayıp inlemiş, İsrâ ve Mirac’ı yaşamış, Rabbi’ne özel yakınlığa erişmiş, bütün insanlığın rehberi kılınmıştır. O en kıymetli nesillerden seçilerek gelmiş. En faziletli, en değerli, en şerefli, en üstün ahlâka sahip olarak yaratılmış.
Allah Resûlü’nün Rabbi’ne Muhabbeti
Rabbi Resûlü’ne muhabbetle muamele ettiği gibi Allah Resûlü’nün de Rabbi’ne olan muhabbeti zirvede idi. Bu muhabbeti, ibadetinde, zikrinde, huşusunda, güzel ahlâkında, gayretinde, tüm hayatında görmek mümkündü. Hz. Davud aleyhisselâm’ın şu duasını naklederdi: “Allahım, senden senin sevgini ve seni sevenleri sevmeyi ve senin sevgine beni ulaştıracak amelleri isterim. Allahım, senin sevgini kendimden, çoluk çocuğumdan ve soğuk sudan daha sevgili kıl.”
(Tirmizî, Deavât 72)
O, gece ibadetinde ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. Kendisine, “Geçmiş gelecek bütün günahların bağışlandığı halde neden bu kadar ibadet ediyorsun?” diye sorulunca, “Rabbim’e şükreden bir kul olmayayım mı?” demişti. (Buhârî, Teheccüd 6)
Kulun Rabbi’ne Muhabbeti
Kulların da Rabbi’ne muhabbeti vardır. Bu muhabbetin tezahürü O’na ibadet etmeleridir. Sevgi sade bir iddia ile olmaz, ispat ister. Seviyorum, diyen sevdiği ile yakınlık kurmalıdır. Müberra Kitabımız’da, “Eğer Allah’ı seviyorsanız bâna tabi olun ki Allah da sizi sevsin” (Âl-i İmran 31) buyurarak kulun Rabbi’ni sevmesinin ispatı, O’nun Resûlü’ne tâbi olmak şeklinde tarif edilmiştir. Fahr-i Kâinat Efendimiz’e tâbi olmadan, O’nun yoluna varmadan, sünnetini rehber edinmeden, tarif ettiği amelleri yapmadan Allah Teâlâ’yı sevme iddiasının boş olduğu haber verilmiştir.
Ayetlerde Allah Azze ve Celle’nin sevdiği ameller haber verilir. “Allah sever” ifadesiyle O’nun bazı kimseleri sevdiği bildirilir. Bunlar iyilik edenler, tevbe edenler, temizlenenler, takva sahipleri, sabredenler, tevekkül edenler, âdil davrananlar, saf bağlayarak cihat edenler olarak tarif edilmiştir. Allah’ın sevdiği amelleri işleyenler onun özel muhabbetine mazhar olurlar.
Allah’ın Kullarını Sevmesi
İnsanı en güzel şekilde yaratması, her türlü nimeti istifadesine sunması, nice günahlar işlese de affedebilmesi, hata edenleri hemen cezalandırmayıp tevbe etmelerine fırsat vermesi, işlediği sâlih bir amele en az on misli, günahına sadece bir misli ile karşılık vermesi, Kadir Gecesi’nin bin aydan hayırlı olması gibi hususlar Allah’ın kullarını çok sevdiğinin en açık delilidir.
İlâhî Muhabbetinin Eserlere Nakşedilişi
Âlimler, hak dostları, ârifler, âşıklar, şairler, nakkaşlar, hattatlar, her türlü sanat erbabı, Allah’a ve Resûlü’ne olan muhabbetlerini hünerlerini, maharetlerini eserler üzerinde göstermişlerdir.
Habib-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem’in âşıkları, O’nun güzel vasıflarının, güzelliğinin anlatıldığı şemâil-i şerifleri hilye-i saadetlere yazmış ve bunu en güzel nakışlarla tezyin edip sergilemişlerdir. Hakkaklar ayet ve hadisleri taşa, ahşaba, demire, mermere, bakıra işlemişler; hattatlar onları, kûfî, sülüs, rik’a, talik gibi en güzel hat çeşitleriyle ile özenle yazmışlar. İnşa ettikleri cami, medrese, tekke ve külliyelerin kapılarına, pencerelerine, kubbesine ilâhî aşkı yansıtmışlardır.
İmam Busirî, Kaside-i Bürde’sinde, Süleyman Çelebi Vesiletü’n-Necat’ında en güzel şiirleriyle O’nu methetmiş, vilâdeti, miracı gibi hayatının her evresini anlatmışlardır.
Allah Dostlarının Muhabbeti
Hak dostları Allah Teâlâ’ya, Hz. Resûlullah’a, O’nun ümmetine ve tüm mahlûkata karşı muhabbet içindedir. Tarih onların bu muhabbetine şahittir.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde İstanbul Beşiktaş’ta, gayrimüslim mahallesinde ikamet eden Yahya Efendi hazretleri, Müslüman olan olmayan herkese güzel ahlâkı, adaleti ve cömertliği ile örnek olmuş, sevgilerini kazanmıştır. Niceleri onun muhabbeti sayesinde İslâm ile şereflenmiş, şeytan ve nefse köle olanlar prangalarından kurtulmuştur.
Hz. Mevlânâ, Yunus Emre gibi zâtların insanlığa öğrettiği hakikatler toplumun her kesimine rehberlik etmektedir. Onlar kendilerine sıkıntı veren, düşmanlık eden, haksızlık eden kişileri dahi affetmiş, kin gütmemiş, düşmanlık yapmamıştır.
Kulların Birbirine Sevgisi
Müminlerin arasında da muhabbet zorunlu kılınmıştır. Birbirine buğz ve nefret etmemeli, düşmanlık yapmamalıdır. Aralarında sevgi hakim olmalı, muhabbetin gerektirdiği yumuşaklık bulunmalıdır. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bu hakikati şöyle haber vermektedir:
“Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız.” (Müslim, Îmân 93)
Muhabbetin tezahürü olarak Müslüman kardeşimize söylediğimiz güzel bir kelime, küçük bir hediye, bir tebessüm nice hikmetleri ortaya çıkarır, kin ve nefreti yok eder. Resûlullah Efendimiz’in yanında bir adam vardı. Oradan geçen birisini işaret ederek; “Ey Allah’ın Resûlu! Ben şu geçen adamı seviyorum” dedi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem; “Onu sevdiğini kendisine haber verdin mi?” diye sordu. Adam “Hayır” deyince “Ona haber ver” buyurdu. Adam o kişiye yetişti ve; “Seni Allah için seviyorum” dedi. Adam da “Kendisi adına beni sevdiğin Zât da seni sevsin” diye karşılık verdi.” (Ebu Davud, Edeb 122)
Aileden akrabaya, arkadaştan komşuya varana kadar her ilişki muhabbetle kaim olur, muhabbetle devam eder. Allah’a ve Resûlü’ne muhabbetten mahlukata muhabbete kadar hayatımıza muhabbeti hakim kılmaya gayret edelim.
Tevfik ve inayeti ile…