Aramak

Hal Dili

Âkıbeti Kötü Olanlar

Abdullah b. Alevî el-Haddâd rahmetullahi aleyh şöyle der:

“Bil ki âkıbeti kötü olanların çoğu, farz namazları ve farz olan zekâtı küçümseyen, Müslümanların kusurlarını araştıran, tartı ve ölçüde çalan, Müslümanları kandırıp aldatan, din ve dünya işlerinde hakkı bâtılla karıştırıp zihinleri bulandıran, Allah dostlarını yalanlayıp onları inkâr eden, velîlerin hal ve makamlarına sahip olmadıkları halde bunlara sahip olduklarını iddia eden ve buna benzer çirkin işler yapanlardır.”

Abdullah b. Alevî el-Haddâd, Dinî Nasihatler

Müminin İki Kalbi

Rivayet edildiğine göre Lokman aleyhisselâm oğluna;

– İmtihanından emin olmayacak bir şekilde Allah’tan kork. O’na beslediğin ümidin de korkundan daha çok olsun, dedi. Oğlu;

– Babacığım, bunları nasıl yapabilirim ki, benim tek bir kalbim var, dedi. Bunun üzerine Lokman aleyhisselâm:

– Sen müminin iki kalbi olduğunu bilmiyor musun, dedi; biri ile Allah’tan korkar, diğeri ile O’na ümit bağlar. 

[Korku ve ümit, mümin kalbinin iki halidir. İmanın olağanüstü bir sonucu olarak ikisi bir arada, aynı anda bulunduğu için “mümin iki kalp sahibidir” denilir.]

Ebû Tâlib el-Mekkî, Kalplerin Azığı

“İmanın kemâl noktası, ilâhî hükme sabır ve kadere rıza göstermektir.”

Meymûn b. Mihrân rahmetullahi aleyh

Kiminle Arkadaş Olunmalı

Alkame el-Utâridî rahmetullahi aleyh ölüm döşeğinde iken oğluna kimlerle arkadaş olabileceğini şöyle vasiyet etmiştir:

“Ey oğulcuğum! Eğer bir kimse ile arkadaş olmak istiyorsan;

• İyiliklerine karşılık veren,

• Sohbeti ile sana faydalı olan,

• Seni hiç kimseye muhtaç bırakmayıp ihtiyaçlarını gideren,

• Elini bir hayır işe uzattığında sana yardımcı olan,

• Senden gördüğü iyilikleri teker teker sayıp kötülüklerini gizleyen,

• Sözlerine itiraz etmeyen,

• Bir iş yapmaya kalkıştığın zaman sana yardımcı olan,

• Bir konuda anlaşmazlığa düştüğünde seni nefsine tercih eden kimseyi tercih et; onunla arkadaş ol.”

Gazâlî, Zâd-ı Âhiret

Gerçek Müminin Özellikleri

İbn Abbas radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün Ensar’ın bulunduğu meclise girdi ve onlara:

– Siz mümin misiniz, diye sordu. Oradakiler sükût ettiler. O zaman Hz. Ömer radıyallahu anh;

– Evet ey Allah’ın Resûlü, müminiz, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem;

– İmanınızın alameti nedir, diye sordu. Hz. Ömer;

– Genişlikte şükreder, musibetlere sabreder ve ilâhî takdire razı oluruz, diye cevapladı. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:

– Kâbe’nin Rabbi’ne yemin olsun ki, bu sıfatlarla siz gerçekten müminsiniz, buyurdu.

Heysemî, Mecmaâ’z-Zevâid, 1/54

Nifaktan Korkmak

Rivayet edildiğine göre bir adam ağlayarak Hz. Huzeyfe radıyallahu anh’a geldi ve:

– Ben mahvoldum, dedi. Huzeyfe radıyallahu anh;

– Ne oldu, neyin var, diye sordu. Adam;

– Münafıklıktan korkuyorum, diye cevapladı. Bunun üzerine Huzeyfe radıyallahu anh;

– Eğer münafık olsaydın nifaktan korkmazdın. Münafık, nifaktan hiç endişe etmeyen ve kendisini emin gören kimsedir, dedi.

Ebû Tâlib el-Mekkî, Kalplerin Azığı

Kusurlardan En Sâlim Olan

Bir gün Hz. Ali radıyallahu anh’a, “İnsanların kusurlardan en korunmuş olanı kimdir?” diye soruldu. Bunun üzerine buyurdu ki: 

“Aklını âmir, öğüdü dizgin, sabrı kumandan, takvayı azık, Allah korkusunu yoldaş ve ölümü hatırlamayı arkadaş yapandır.”

Ebû Nasr es-Serrâc, el-Lüma‘

Nasıl Sabahladın?

Bir haberde nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir adama:

– Nasıl sabahladın, diye sordu. Adam;

– Hayır içinde, dedi. Hz. Peygamber sorusunu tekrarlayarak;

– Nasıl sabahladın, diye sordu. Adam yine;

– Hayır içinde, diye cevapladı. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem üçüncü kez;

– Nasıl sabahladın, diye sordu. Adam bu sefer:

– Elhamdülillah, Allah’a şükrolsun, hayır içinde sabahladım, diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem;

– Senden söylemeni istediğim işte bu idi, buyurdu.

Yani adamın Allah’a hamdini ve şükrünü açıkça ifade etmesini istemişti.

Beyhakî, Şuabü’l-İmân, nr. 4448

Cennete Ulaşmak İçin

İlk dönem sûfîlerinden Zünnûn-ı Mısrî rahmetullahi aleyhe, “Kul cennete ne ile ulaşabilir?” diye sorulunca şöyle cevap vermiştir:

“Şu beş şey ile ulaşır:

• İçinde eğrilik bulunmayan bir istikâmet,

• Beraberinde gaflet bulunmayan bir gayret,

• Gizli ve açık her halde Allah Teâlâ’yı murâkabe,

• Kendisine hazırlanmak suretiyle ölümü beklemek,

• Hesap günü gelmeden önce nefsi hesaba çekmek.”

Hargûşî, Tehzîbü’l-Esrâr

“Kim cenneti arzuluyorsa nefsinin isteklerini dizginleyebilmelidir. Kim de ateşten korkuyorsa haramlardan uzak durmalıdır.”

Hz. Ali radıyallahu anh

Takvaya Bağlı Saadet

Büyük sûfî âlimlerden Abdullah b. Alevî el-Haddâd rahmetullahi aleyh, Allah Teâlâ’nın Kur’an-ı Kerim’de dünyada hayırları, âhirette saadeti takvaya bağladığını bildirmiş; onlardan bazılarını şöyle saymıştır:

• Allah Teâlâ’nın lütfu olan ilâhî beraberlik. Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur:

“Allah’tan korkun ve bilin ki Allah müttakîlerle beraberdir.” (Bakara 194)

• Ledünnî ilim. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Allah’tan sakının; Allah size gerekli olanı öğretir.” (Bakara 282)

• Karışıklığı ve yanlışı görebilecek bir anlayış, hatalara kefâret ve günahlara mağfiret. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırt edecek bir anlayış verir, suçlarınızı örter ve sizi bağışlar.” (Enfâl 29)

• Ateşten kurtuluş. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“İçinizden oraya uğramayacak hiçbir kimse yoktur. Bu, Rabb’in için kesinleşmiş bir hükümdür. Sonra biz Allah’tan sakınanları kurtarırız.” (Meryem 71-72)

• Zorluklardan kurtuluş ve beklenmedik yerden rızık. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve ona beklemediği yerden rızık verir.” (Talâk 2-3)

• Cennetle müjdelenmek. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Muhakkak ki takva sahipleri için Rab’leri katında nimetleri bol cennetler vardır.” (Kalem 34)

• Dünya ve âhirette üstünlük. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Muhakkak ki Allah katında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır.” (Hucurât 13)

Abdullah b. Alevî el-Haddâd, Dinî Nasihatler

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy