Aramak

Altın Silsile

Hâce Yusuf Hemedânî
kuddise sırruhû

Adı Yusuf b. Eyyûb.

Künyesi Ebû Yakub.

Nisbesi Hemedânî.

Altın silsilenin dokuzuncu halkası...

Yusuf Hemedânî kuddise sırruhû 1048 yılında İran’ın Hemedan köyünde dünyaya geldi.

Uzuna yakın orta boylu, bedeni zayıf, kumral saçlı ve buğday tenliydi. Güler yüzüyle hatırlanırdı. Sakalında biraz beyazlık vardı. Onu tanıyanlar Hanefî mezhebinin imamı Ebu Hanîfe’ye benzetirlerdi. Genellikle yamalı ve yün elbise giyerdi. Kur’an-ı Kerim okumaya çok düşkündü.

Yusuf Hemedânî hazretleri tekkesini bugün Türkmenistan’ın bir şehri olan Merv’de kurdu. Halkı oradan irşad etti. Bağdat, Semerkand, Buhara, Isfahan gibi birçok şehirde vaazlar verdi. Talebeler, müridler ve velîler yetiştirdi. Abdülkadir Geylâni, Hoca Ahmed Yesevî hazretleri gibi büyük zâtlar dahi onun halkasına diz çökmüştür. 

Bir defasında şöyle soruldu:

– Efendim, bu devir de geçer. Gerçek şeyhler âhirete göçünce ne yapalım? 

Hemedânî kuddise sırruhû buyurdu ki:

– Hak dostlarının eserlerini okuyun, her gün sekiz varak (16 sayfa) okusanız size yeter.

Nitekim Ferîdüddin Attâr hazretleri bu sözden ilham alarak “Tezkiratü’l-Evliyâ” isimli eserini yazdı.

Sultan’dan Mektup

Selçuklu Sultanı Sencer, Yusuf Hemedânî hazretlerinin müridlerine şöyle bir mektup gönderdi:

“Semerkand büyüklerinin bildirdiğine göre, muhterem Şeyh Yusuf Hemedânî hazretlerinin yaşı kemâle ermiştir. Bizim o muhterem zâtın huzuruna varmaya maalesef fırsatımız yoktur. Zira Süleyman Şah büyük bir ordu ile bu tarafa geliyor. 

Dervişlerinin tekke giderleri için mektupla birlikte helâl yoldan kazanılmış 50 bin dinar gönderdik. Siz de bizim için bir Fâtihâ-ı Şerife okuyun. 

Bütün arzumuz Şeyh efendimizin ahlâk ve ahvâlini bize yazıp göndermeniz. Çünkü duyduğumuza göre Hazret-i Şeyh’in tavırları ve ahlâkı tıpkı sahabe efendilerimiz gibiymiş. Sizden ricamız, bu duacınızı bu ahlâkı duymakla şereflendirmeniz.”

Mektup Hemedânî hazretlerine okununca, Fâtiha okumuş ve tevazu ile şöyle demiştir:

– Ey dervişler! Bizden hatadan başka ne gördünüz ki onu Sencer’e yazıp gönderelim?

Talebeleri şöyle cevap verdi:

– Efendim, siz müsaade edin, biz sizin ahlâk ve halinizi yazıp gönderelim. 

– O halde bizden gördüklerinizden Allah Resûlü’nün şeriatına uyanları yazın.

Ahlâkî Özellikleri

Hemedânî hazretleri kendisini ümmete adamış bir insandı. Allah için çok sefere çıkardı. Hıristiyan, Zerdüşt, ateşperestlerin evlerine gider, onlara Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellemin faziletini anlatırdı. Bu şekilde pek çoğunun hidayetine vesile olurdu. 

Günahkâr insanları ikaz ederdi. Hallerini düzeltmezlerse onlardan uzak dururdu. Tevbe etmesine vesile olduğu insanların sayısı bilinemeyecek kadar çoktu.

Kerametlerini gizlerdi. Müminlerden her kim onu bir yere davet etse kesinlikle icabet ederdi. Hiç kimseyi küçük görmez, hafife almazdı. Kimseye karşı da övünmezdi. 

Zengini zenginliğinden dolayı fakire tercih etmezdi. Daima sahabenin fakir ve zengin olanlarının menkıbelerini anlatırdı. 

Geçimini temin etmek için çizme yapar, satardı. Kalan vakitlerinde çiftçilikle de uğraşırdı. 

Allah Teâlâ ona ne verdiyse fakirlere, yetimlere, gariplere ve yoksullara infak ederdi. Kimsesizleri korur, kollardı. Kimseden bir şey istemezdi. Müridlerine de bunu tavsiye ederdi.

Keramet göstermeye rağbet etmezdi. Manevi sarhoşluk ve cezbe halinden dolayı insanların söylediği aşırı ifadeleri, aşırı davranışları doğru bulmazdı. Sûfîlerin en bilinenlerinden Hallac-ı Mansûr’un; “Ene’l-Hakk” (Ben Hak’ım) sözü hakkında şöyle derdi: 

– Eğer Hallac hakkıyla bilseydi “Ene’l-Hak” yerine “Ene’t-Turâb” (Ben toprağım) derdi.

Şöyle buyururdu:

– Din ve şeriat yolunda yürümeyen kişi, günde bin kere kerâmet gösterse bile şeytana uymuştur. Sünnete aykırı olan bir şeye inanan kişi dünyanın ilmini ezberlese bile yol kesen hayduttur. 

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy