Üç Sınıf
Klasik kitaplarımızda üç sınıf insanın bozulmasının toplum için felaket olduğu anlatılır. Bu üç sınıf “ümerâ, ulemâ ve ağniyâ” olarak tarif edilir. Ümerâ yönetici demek. Ulemâ âlimler, ağniyâ ise zenginler.
İçinde yaşadığımız toplumu, temasta olduğumuz yakın toplumları ve nihayetinde bütün insanlık âlemini bu açıdan değerlendirdiğimizde bu hükme hak vermemek mümkün değil. Büyük kalabalıklar bu üç sınıfın haline göre ya güven ve huzur buluyor ya da nice acılara, sıkıntılara duçar oluyor.
Yaşadığımız çağda yöneticilerin etkisinin diğerlerine göre öne çıktığı söylenebilir. Ardından belki sermayeyi elinde tutanlar, ekonomik hayata yön verenler gelecektir. Fakat daha dikkatli bakıldığında toplum düzenine etkisi bakımından üç sınıfın neredeyse eşit ağırlıkta olduğu fark edilir.
Bahsettiğimiz bu şemada en etkisiz grup olarak algılanabilecek ulemânın rolü mesela… Eğer âlimler sahip oldukları ilmin gerektirdiği üzere haktan ve adaletten yana tavır koysalar, haksızlık karşısında susmasalar, güç ve iktidar sahiplerinin karşısında dik durabilseler hem ilk iki grubu hem de toplumu etkileyebilecek, belki dönüştürebilecek. Nitekim başta mezhep imamlarımız olmak üzere tarihimiz böyle örneklerle dolu.
Haksızlığın, yanlışın karşısında durmak bazen büyük bedeller ödetebilir. Bunun çok sayıda örneği de var. Fakat onların ödediği bedellerin, bize göre kötü olmakla birlikte hakikatte birer ödül olduğunu hatırlamamız gerekiyor. Tarihte zalim hükümdarlar tarafından, uygulamalarına karşı çıktıkları için şehit edilen âlimlerimiz ilâhî rızayı tahsil etmekten pişmanlık duyuyor olabilirler mi?
Günümüzde çeşitli sebeplerle susan, doğruyu ketmeden ilim ehlinin vazifesi bitmiş değil. Hiç kuşkusuz ilmin izzeti var. O izzet hafızada değil, hafızadaki bilgilerin bir tavra, bir tarza dönüşmesiyle korunabilir. Bu bakımdan hem biz sıradan insanların onlardan ne beklediğimizi hatırlatalım hem de âlimlerimiz vazifelerini hatırlasın istedik. “Âlimlerin İkaz Vazifesi” başlığımız bu yüzden.
Üç Aylarınızı tebrik ile manevi dirilişimize vesile olmasını temenni ederiz. Şubat sayımızda buluşmak üzere inşallah.
SABAHATTİN AYDIN / saydin@semerkand.com