Aramak

Hal Dili

“Allah Teâlâ, karnında haram lokma bulunan kimsenin namazını kabul etmez.”

Abdullah b. Abbas (radıyallahu anhümâ)

Öfkenin Tesiri

Şah-ı Nakşibend kuddise sırruhû bir defasında Gadyut denilen yere gitmişti. Bir derviş kendisine yemek ikram etti. Hazret ona şunları söyledi:

“Benim bu yemeği yemem uygun olmaz. Çünkü bu yemek öfke ile yoğrulmuş, gazap ateşiyle pişirilmiş. Bir kimse yemeği hazırlarken kaşığını gafletle, gazapla ve gönül koyarak kullansa, o yemekte hayır ve bereket olmaz. Şeytan ve nefs böyle bir yemekte kendisi için yol bulur. Hem böyle hazırlanmış bir yemekten ne gibi bir bereket meydana gelebilir ki? Sâlih amellerin ve hayırlı işlerin özü, huzurla yenen helâl lokmadan ortaya çıkar. Her zaman ve özellikle namaz sırasında manevi huzur elde etmek istiyorsanız, mutlaka kazandığınızın helâl olmasına dikkat etmelisiniz.”


Hâce Ahmed b. İbrahim Sıddıkî, Şah-ı Nakşibend

Hazine Sandığı

Bağdatlı sûfîlerden Serî-i Sakatî kuddise sırruhû şöyle der:

“Mümkün mertebe içini sâlih amellerle doldurarak kabrini hazine sandığın yap. Böyle yapıp kabrine girdiğinde orada göreceklerin seni mutlu edecek.”


Beyhakî, ez-Zühdü’l-Kebîr

Bilmiyorsunuz!

Nişâbur’un büyük sûfîlerinden Ebû Ali Dekkâk kuddise sıruhûnun vefatından sonra bir kimse onu rüyasında ağlar vaziyette görüp sorar: 

– Ey üstad, ne oldu? Yoksa dünyaya geri dönmek mi istiyorsun? 

O da şöyle cevap verir:

– Evet, geri dönmek istiyorum. Ama orada gezip tozmak için değil. Şunun için istiyorum: İyice giyinip kuşandıktan sonra âsâmı elime alıp kapı kapı dolaşayım. Kapıları vurup diyeyim ki; “Etmeyin eylemeyin! Kimden mahrum kalmakta olduğunuzu bilmiyorsunuz!”


Ferîdüddin Attar, Tezkiretü’l- Evliyâ

Hakiki Tasavvuf

Şam’daki tasavvuf büyüklerinden birine, “Hakiki tasavvuf nedir?” diye sordular, o da şöyle cevap verdi: 

“O, bizden önceki dervişlerin hali idi ve şöyleydi: Görünüşte dağınık görünseler bile manen toplu ve birlik idiler. Zamanımızın sûfîleri ise görünüşte toplu, hakikatte ise dağınıktırlar.”

Eğer gönlün sürekli başka yerlere gidiyorsa yalnızlıkta bile huzur bulamazsın. Allah Teâlâ’nın dışındaki şeyleri gönlünden çıkardınsa, dünya işleriyle uğraşırken bile O’nunla baş başa sayılırsın.


Sa’dî-i Şîrâzî, Gülistan

Yetmez mi?

Horasan bölgesinin ilk büyük sûfîlerinden Fudayl b. İyâz kuddise sırruhû şöyle diyor:

“Dost olarak Allah yeter. Yakınlık için Kur’an yeter. Vaiz olarak ölüm yeter. İlim olarak Allah’tan korkmak yeter. Allah’tan gafil olmak, gururlanmak da cehalet olarak yeter.”


Beyhakî, ez-Zühdü’l-Kebîr

Allah Razı Olduktan Sonra

Tasavvuf yolunun büyüklerinden Bâyezid-i Bistâmî kuddise sırruhû yanındakilere: 

– Allah Teâlâ razı olduğu kimseleri cennete koyuyor değil mi, diye sordu. Yanındakiler:

– Evet öyle, diye cevap alınca dedi ki: 

– Allah bir kulundan razı olunca o kimse cenneti ne yapacak! Kalbin Hak Teâlâ’nın rıza ve cemâlinden aldığı bir zerre haz, firdevs-i âlâdaki bin köşkten daha iyidir.


Ferîdüddin Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ

“Sen gıyabında nasıl anılmak istiyorsan, kardeşini de gıyabında öyle an.”

(Mücâhid rahmetullahi aleyh)

Hangi Doktor? 

Hz. Ebu Bekir radıyallahu anhu hastalanmıştı. Kendisini ziyaret için gelenler; 

– Sana bir doktor çağıralım mı, dediler. Hz. Ebu Bekir radıyallahu anhu; 

– Doktor beni gördü, dedi. 

– Ne söyledi, diye sordular. Hz. Ebu Bekir radıyallahu anhu; 

“Şüphesiz Rabbin dilediğini hakkıyla yapandır.” (Hûd 107) dedi, diye cevapladı. 

Ardından Hz. Ömer radıyallahu anhuyu yanına çağırdı ve ona nasihatte bulundu. Hz. Ömer ağladı. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir radıyallahu anhu dedi ki: 

– Ölüm mutlaka gelecek. Eğer tavsiyelerimi tutarsan sana ölümden daha güzel bir şey olmaz. Ama eğer yerine getirmezsen ölümden daha nefret edeceğin bir şey olmaz. Ölümü engellemeye de gücün yetmez. 


Abdülmecîd Hânî, el-Hadâiku’l-Verdiyye

İnan ve Sakın

Büyük sûfî ve müfessir Sehl b. Abdullah Tüsterî kuddise sırruhû şöyle nakleder: 

Bir gün dayım Muhammed b. Suvar bana şöyle dedi:

“Ey Sehl! Kim Allah’ın kendisiyle olduğuna, kendisini gördüğüne, her yaptığına şahit olup onu bildiğine inanıyorsa, bu kimse artık kötülük yapar ve Rabbi’ne isyan eder mi? O halde seni günaha yaklaşmaktan ve Rabbin’e âsi olmaktan sakındırırım.”


Gazâlî, İhyâ

Gerçek Ganimet!

Ali b. Vefa rahmetullahi aleyh şöyle der: 

“Eğer hakiki bir mürşid bulursan, insanlığının hakikatini bulmuş olursun. İnsanlığının hakikatini bulunca Allah’ı bulursun. Allah’ı bulunca da her şeyi bulmuş olursun. Bütün mesele böyle bir mürşidi bulmaktır. Bunu anla, ganimet bil, istifade et!”


Şa’rânî, el-Envârü’l-Kudsiyye

Eğer Sâdık İsen

Desûkiyye tarikatının pîri İbrahim Desûkî kuddise sırruhû bir nasihatinde şöyle demiştir:

“Evladım! Eğer sâdık isen dış görünüşünden çok kalbine önem ver. Seni meşgul eden faydasız tartışma ve süslü konuşmalardan vazgeçerek sükût etmeye devam et. Devamlı azimli ol ve asla yolundan ayrılma!”


Şa’rânî, el-Envârü’l-Kudsiyye

Hangi Kalbe Girmeli?

Bir kimse Bâyezid-i Bistâmî kuddise sırruhûya gelerek kendisine öğüt vermesini istedi ve; 

– Bana Allah’a yaklaştıran bir amel söyler misiniz? Onu yaparak Allah’a yaklaşayım, rızasını kazanayım, dedi. Bâyezid-i Bistâmî de şu tavsiyede bulundu:

– Allah’ın velî kullarını sev, onlar da seni sevsinler. Zira Cenâb-ı Hak onların kalplerine nazar eder. Umulur ki onlardan birinin kalbinde ismini görüp seni bağışlar.


Abdülmecîd Hânî, el-Hadâiku’l-Verdiyye

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy